Çoğu kişinin aklına ‘sağlık’ deyince yalnızca bedense sağlık gelir. Oysa sağlıklı olmak beden sağlığı yanında rul sağlığını da içerir. Ne kadar ‘sağlıklı’ olursanız olun, kendinİ2 yine de ‘iyi’ hissetmeyebilirsiniz. Bedensel sağlık ile rul sağlığı arasında keskin bir sınır yoktur. Birbirlerini hem olum suz hem de olumlu yönde etkileyebilirler.
Beden ve ruh sağlığımızın yerinde olması birçok unsur bağlıdır. Bu unsurlardan birincisi; doğduğumuz an için girdiğimiz, toplumun en küçük yapı taşını oluşturan ailemizdi
Çocukların bedensel ve ruhsal açıdan sorunlarının büyük bir kısmının, ana-babaların çocuk eğitimindeki bilgisizlikleri ve yanlış inançlarından doğduklarına hiç şüphe yoktur. Ayrıca evlilik hayatına uyma güçlükleri ve geçimsizlikleri, aile içindeki çocuklar üzerinde daha yıkıcı bir tesir yapmaktadır. Çocuklardaki suç, fuhuş, çeşitli kişilik bozukluklarını inceleyenler, karı-koca geçimsizlikleri, boşanma, ayrılık gibi durumların çocuklar ve gençler üzerinde diğer etmenlerden daha etkili olduğunu bulmuşlardır. Sağlıklı bir birey ve dolayısıyla sağlıklı bir topluma sahip olmak istiyorsak ve bunun ilk adımının da ailede atıldığını kabul ediyorsak, birinci olarak evlenme ve eş seçimi işini tesadüflerin ve göz karartıcı duygu ve heyecanların elinden kurtararak daha sağlam temellere bağlamalıyız. İkinci olarak karı-koca arasındaki geçim ve ahenk eksikliğinin ruhi ve sosyal sebeplerini inceleyerek mesut olmalarına yardım etmeliyiz. Birinci akımla ilgili olarak birbirleriyle evlenmeyi tasarlayan çiftler, iyi bir aile meydana getirip getirmeyecek' lerini anlamak üzere evlenme danışmanlarına başvurmaya başlamışlardır. Bu uzmanlar genç kız ve erkeğin kişilik özelliklerini, mizah ve sosyal gelişimlerini, zekâ durumlarını, tahsillerini, aile ve genel olarak hayat hakkındaki ümitlerini inceledikten sonra, evlilik hayatında mesut olup olamayacakları hakkında tavsiyelerde bulunmaktadırlar. Binlerce yıllık aile kurma geleneklerimiz karşısında henüz çok yeni olan bu hareket zamanla yaygınlaşacak, beden ve ruh sağlığı açısından daha sağlıklı bireyler ve toplumların oluşumu sağlanacaktır, ikinci akımla ilgili olarak ta karı-kocanın geçimsizlik ve anlaşmazlıklarını çözmek için mahkeme yolunu tutmadan önce, güvenilir bir psikiyatrisin tavsiyelerine uymak daha sağlıklı olur. Bu uzman; karı-kocanın kişilikleri ve aralarındaki güçlüklerin ruhi ve patolojik sebeplerini inceledikten sonra, çıkar yol hakkında tavsiyelerde bulunmakta, geçimsizlik ve anlaşmazlığın gerçek sebeplerini ortaya çıkarmaktadır. Böylece bu tip ailelerdek
yaşı kaç olursa olsun çocuklar aile sorunlarından bedensel ve ruhsal açıdan daha az etkileneceklerdir. Dolayısıyla okul hayatında veya iş hayatındaki verimi daha yüksek olacaktır. İş hayatı ve ruh sağlığı iç içedir.
Çocuğun kişiliğini geliştirip şekillendiren dengeli beden ve ruh sağlığına sahip olmasına yardım eden birinci etmen aile çevresi ise, okulunda hemen bunun ardından geldiğine hiç şüphe yok. Eğitim ve öğretimde ferdi farklara önem verilmeye başlanmıştır. Yazılı sınavların doğurduğu derin heyecan ve sinir gerginliği ve ruh sağlığı üzerindeki uygunsuz etkileri dikkate alınarak kazanılan bilgi ve becerilerin derecesini kontrol etme işi, ödev notu, sözlü notu gibi not sistemleri geliştirilmiştir. Okullar, meslek seçiminde yol gösterme işine de yardımcı olmaktadırlar. Seçilen mesleğin ilgi, yetenek ve güçlerimize uygun olması ve bu alanda yaptığımız işte başarı ve duygu doygunluğu elde edebilmemiz ruh sağlığımızı koruma yönünden büyük önem taşır. Bu hedefe ulaşabilmek içinde meslek seçimi tesadüflere bırakılmamalıdır. Kişi sevdiği işi yapamadığı durumlarda genellikle etrafındakilerle geçinemez meslek hayatına uyum sağlayamaz, aile kurabilmekte güçlüklerle karşılaşır veya kurdukları yuvada ahenk ve geçim olmaz. Kısacası etrafındaki insanlarla, kendi benlikleriyle barışık olmaz.
Ruh sağlığımız, tüm beden sağlığımız üzerinde birebir etkili olduğuna göre, beden sağlığı kadar ruh sağlığının da korunması gerekiyor.
Elbette bilinç dışımız kontrol dışı çalışan, hiçbir şekilde yönetilemeyen bir parçamız değildir. Aslında tam tersi olarak biz günlük hayatımızda adeta emirler veririz: ‘Kendimi kötü hissediyorum’ dediğimizde bilinçdışımız bunu, ‘kendimi kötü hissettir’ şeklinde bir emir olarak algılamakta ve bedenimizde bu yönde değişikliklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Yaşam içindeki tutum, duruş ve etrafımızda gelişen olaylara bakışımızın, sağlığımızla da yakın bir ilişkisi vardır. Dolayısıyla, sağlıklı bir vücuda sahip olan kişilerin, zihinsel sağlıklarının da daha iyi olması olasılığı yüksektir. Başka bir deyişle, sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.
Sağlıklı insan demek bedensel, ruhsal ve toplumsal olarak bir bütün halinde sağlıklı olan insan demektir. Bunlardan biri eksik olsa birey tam sağlıklıdır denilemez. Beden, zihin ve ruh sağlığı bir bütün olarak sağlıklı bireyi ve bu sağlıklı bireylerin oluşturduğu toplum da sağlıklı toplumu ifade eder.
Yaşamanın amacı mutlu olmaksa, sağlık bunda kuşkusuz baş etkendir. Sağlık dendiğinde de birbiri için neden-sonuç olabilen beden ve ruh akla gelmektedir. Ruh sağlığı terimi ile akıl ve duygu sağlığımızı anlatıyoruz. Her türlü sorunumuzu en uygun biçimde çözüme kavuşturabilmemiz, öncellikle ruhsal yönden sağlıklı olmamızı gerektiriyor. Görüldüğü gibi ruh sağlığı, beden sağlığıyla birlikte insan mutluluğunun alt yapısını oluşturmaktadır. Kişinin beden sağlığı ve ruh sağlığı genel sağlığının belirleyicisidir ve birinde ortaya çıkan herhangi bir yöndeki değişme, öbürünü de aynı yönde etkiler. Bunun doğruluğu bilinse de, genelde bedensel sağlığa verilen önem, aynı ölçüde ruh sağlığına verilmemektedir. Dünyada hiçbir ülke, ruh sağlığı bozukluklarına karşı bağışıklı değildir ve şu anda 400 milyon civarında insan, herhangi bir ruhsal ya da nörolojik bozukluk nedeniyle ya da herhangi bir psikososyal problemden dolayı acı çekmektedir. Sağlık merkezlerine bedensel rahatsızlıklarla başvuran her 4 kişiden birinin asıl sorununun, ruh sağlığındaki bozulmalar olduğu bilinmektedir. Ruh sağlığı bozuklukları, gelişmiş veya gelişmekte olan tüm ülkelerin sorunudur ve insanın işlevselliğini, yaratıcılığını, mutluluğunu ve yaşam doyumunu engelleyecek kadar da önemlidir.
Bedensel bir hastalık, kişide ruhsal olarak üzüntü, keder, sıkıntı gibi olumsuz duygulara neden olur. Psikiyatride bu duruma genel olarak 'uyum bozukluğu' ismi verilir ve oldukça yaygın olarak görülür. Kanser olduğunu öğrenen bir insanın kapıldığı derin üzüntüyü, uyku ve iştahındaki bozulmayı, içine kapanmasını hastalığa karşı gelişen bir uyum bozukluğuna örnek verebiliriz.
Bedensel hastalıkların ruhsal durumu diğer etkileme şekli ise, tamamen organiktir. Ruh ile beden, işlevsel bir bağla bağlı, beraber çalışan iki oluşumdur. Herhangi birinde oluşan bir hastalık, diğerinde de denge bozulmasına ve hatta hastalığa yol açar. Hastalığın vücutta yol açtığı fiziksel değişiklikler, bu iki sistemi birbirine bağlayan, beynin parçaları olan korteks ve otonom sinir sistemi dediğimiz vücudumuzun idarecileri yoluyla ruhsal bozulmalara da yol açar. Örneğin; bir şeker hastasının kan şekeri normal değerlerin üzerine çıktığında, kişide kökeni organik olan bir sıkıntı hissi ortaya çıkar, şeker düzeyi normalin 3-4 katının üstüne çıktığında ise kişinin bilinci bulanmaya, normal olmayan bir uykuluk hali ortaya çıkmaya başlar. Bu tip etkilenme ise psikiyatride organik nedene bağlı ruhsal hastalık olarak adlandırılır. Bu tip ruhsal hastalıklarda ruhsal durumun düzeltilmesi kadar organik hastalığında düzeltilmesi gerekir.
Dünyanın her yerinde insanlar nasıl bedensel hastalıklarla karşılaşıyorsa, ruhsal rahatsızlıklarla da karşılaşabilirler. Bu durum yaş, cinsiyet, ekonomik yeterlilik vb. faktörlerle de bağlı olmayabilir. Ancak risk grubu olarak düşünülen ve daha hassas durumda olanlar vardır. Çocuklar, gençler, yaşlılar, hamileler, özürlüler bu gruba dahildir. Normal yaşamda her şey yolunda giderken karşılaşılan önemli bir olay karşısında üzülmek, korkmak ya da sevinmek, coşmak, kabına sığamamak hepimizin başına gelebilir. Bazen böyle durumlar kalıcı olabilir. Sürekli iç sıkıntısı, başarısızlık korkusu, başkalarıyla ilişkilerde rahatsızlık, kendine ve çevresine güvenin kaybolması, her şeyden şüphe, hastalanma korkusu vb. belirtilerle ruh sağlığımız bozulabilir. Ancak her sorunu ya da belirtiyi kepdimiz için dert haline getirmek de doğru değildir. Nedenini ve çözümünü düşünmeli ve yardım istemeliyiz.Güzel bir özdeyişimiz var; ‘Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.’ Bunu; ‘Sağlam beden sağlam kafada bulunur’ şeklinde de ifade edebiliriz. Önem vermediğimiz ruhsal rahatsızlıklar, bedensel hastalıklara dönüşebilir ya da bedensel hastalıklar ruhsal dengemizi bozabilir. Esas olan bedensel-ruh-sal dengeyi kurabilmek ve devam ettirebilmektir. Bedensel ve ruhsal dengeyi kurabilmek için:
- Mutlu olunuz ve mutlu olmanın yollarını öğrenip uygulayınız. Yarım bardak suya baktığınız zaman, yansının dolu olduğunu görünüz. ‘Yarısı boş’ dememeye gayret ediniz ve buna kendinizi alıştırınız.
- Her şeyi ve herkesi 'sevin'... Sevginin açamayacağı kapı yoktur. Önce kendinizi sevin. Niçin dünyaya geldiğinizi, yaşamın sizden ne beklediğini, sizin yaşamdan ne beklediğinizi düşünerek seviniz. Yakınlarınızı, ailenizi, çevrenizi, canlı-cansız her oluşumu seviniz, insan olmanın gereğinin bu olduğunu hiç unutmayınız. Güçlükleri aşmanın, sorunları çözmenin de yolu sevgiden geçer. Sevginiz karşılıksız olsun. Göreceksiniz, karşılığını ruh zenginliği ve ruh sağlığı olarak alacaksınız.
* Doğa sevginizi geliştirin ve yaygmlaştırın. Ülkemizin buna büyük ihtiyacı var. Yarınlarımızın daha mutlu, daha verimli olması çevreyi, ağacı, yeşili, böceği, kelebeği tüm canlıları sevip korumakla mümkündür. Çevreyi kirletmeyiniz ve ne şekilde olursa olsun kirlenmesine izin vermeyiniz.
- Günlük tutmayı deneyin. İnsanın kendi kendine ola-
bilmesi, duygularını, görüşlerini belirtebileceği birinin olması, mutluluk veren, doyum sağlayan bir durumdur. Duygu ve düşüncelerinizi ifade ettikçe gelişir, büyür, değişir ve ‘SİZİ olursunuz.
Özetle beden sağlığınızı ve ruh sağlığınızı dengeli ve tutarlı bulundurmak çoğunlukla sizin elinizde...
DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:
[email protected]