• slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1

O Kadar iyiydi ki

O Kadar iyiydi ki
Kişisel Gelişim
Share on Tumblr

Bir kitapta okumuştum. Yeni Zelanda'da bir mezarlıkta mezar taşlarının birisinin üzerinde şöyle yazıyormuş: "O kadar iyiydi ki..."
Bu cümlenin size etkisini bilemem ama, beni fazlasıyla etkiledi. Şu fânî dünyadan göçüp gittikten sonra bu şekilde anılmayı kim istemez?.. Bir kadının bıraktığı hâtıralar öyle kolay kolay unutulamaz. Arkada bıraktıkları her fırsatta onu anarlar. Hele hele düşünceleri olumlu olursa...
"İyi" bir eş ile başarıya ulaşmış bir koca arasındaki bağın çok sağlam olduğu görülüyor. Uzmanlara göre, hanımlarının mesut ettikleri erkeklerin hayatta ilerleme imkânları daha fazladır.
Derin bir muhabbetle kocalarını seven bazı kadınların, onları nasıl mesut edeceklerini bilmemeleri garip ama gerçektir. En iyi temennilerine rağmen, farkında olmayarak sayısız hatalar yaparlar. Kendi hallerine bırakmaları gerektiğinde onları yalnız bırakmaz, dinlemeleri gerektiğinde de konuşurlar. Kısacası, kocalarını bir eğitim subayı gibi yönetmeye kalkarlar.
Bir kocayı mesut edebilmek çok zor olmasa da, plânlı ve akıllıca hareket etmeyi gerektirir. Bunun halledilmesi için, bazı kadınların süslenmeye ayırdıkları gibi öyle uzun boylu vakit ayırmak da gerekmez. Bu sözlerimle kendimizi kocamıza karşı cazip göstermeye gayret etmeyelim demek istemiyorum. Elbette ki, bunlar da gereklidir. Fakat akıllı bir kadın, yaşlanıp güzelliği bozulduğu zamanlarda da kocasını hoş tutmasını bilir ve onu kaybetmez. Ne yazık ki, değeri.güzelliğinden uzun süren kadın sayısı pek azdır. Şüphesiz ki, değeri hiç eksilmeyen o güzel hanımlar, yaratılış sırrının anlayışı içerisinde, hep bahtiyar ederler. O kutsal aile yuvasına güneş olup doğar, gül olup hoş koku yayarlar.
Mutlu evlilikler, kadının, kocasının hoşuna giden şeylere saygı göstermesiyle gerçekleşir.
Bayan Eleanor Roosvelt'le yaptığım bir görüşmede bana, kocasının, her seyahatte çocuklardan birini alma işini kendisine bırakmış olduğunu anlatmıştı. Bu şekilde hareket ona haz verir ve işinin yorgunluğunu böylelikle unuturmuş. Bayan Ro-osvelt'in sözlerine göre çocuklar da nöbetleşerek ebeveynleri ile seyahat etme imkânı bulurlarmış. Bu şekilde, ailecek seyahatlerin pek neşeli ve canlı geçtiğini anlattı.
Bir başka cumhurbaşkanının karısı Bayan Swight S. Eisenho-wer, bir kadının aslî görevlerinden birisinin de: "Başkalarının saadeti için küçük şeyleri hatırlaması" olduğunu söylemişti. Lord Chesterfield'de öyle demez mi: "Güzel hareketler, küçük hareketlerin ürünüdür." Ne kadar doğru... İşte, iyi bir evliliğin sırrı da budur.
Bayan Olga Kapablanca bu sözlerin doğruluğunu keşfedenlerdendir. Kübalı diplomat ve aynı zamanda uluslararası satranç şampiyonu Fose-Rauol Kapablanca'nın dul kalan eşidir. Fose'nin, diğer olağanüstü yetenekleri gibi çok kuvvetli görüşleri de vardı.
Evliliklerinde parlak bir saadet hâkimdi. Çünkü aralarında karşılıklı olarak derin muhabbet, yakıcı aşk ve hayranlık vardı. Olga kocasını daima çok mesut etmesini bildi. Bu arada kocası da bazı alışkanlıklarından vazgeçerek karısını memnun etmeye gayret etti.
Olga, aile saadetinde bu mucizeyi küçük fedakârlıklar pahasına kazanmıştır. Kocasının sinirli, yorgun, alıngan olduğu zamanlarda onu kendi haline bırakmış, gevezelik yapıp tahrik etmekten sakınmıştır. Kendisi toplantılardan hoşlandığı halde sırf kocası sevmiyor diye bunlardan vazgeçmiştir. Eşinin hoşlanmadığı elbiseler almaktan kaçınarak onun zevkine uygun giyinmiştir. Sonuç itibarıyla tüm bu ufak gibi görünen hususlar onun mutluluğunda yapı taşlarını oluşturmuştur. Küçük küçük fedakârlıklar kar yumağı gibi büyüyerek büyük beyaz mutluluğu ortaya çıkarmışlardır.
Fose, felsefe ve tarihe meraklı bir entellektüeldi. Olga ise daha hafif konulardan hoşlanırdı. Kocasının düşüncelerini takip edebilmek ve konuşmalarından zevk alabilmek için felsefe ve tarihle ilgili kitapları dikkatle okudu.
Acaba, onun kocası için bütün bunları yapması onun tarafından takdir edildi mi? İyi okuyun:
Bay Capablanca öteden beri hediye vermeyi duygusallık olarak kabul eder ve saçma bulurdu. Fakat bir gün kocaman bir kutu çikolata getirdi ve utanıp kızararak karısına uzattı. Beklemediği bir anda böyle bir hediye almak Olga'nın çok hoşuna gitti. Onun, hediye ile mutlu olduğunu görmekte kocasına büyük haz verdi. O günden sonra kocası her fırsatta ona çeşitli hediyeler getirmeyi alışkanlık haline getirmişti. Karısı hediye kutularını açarken yüzünün aldığı hoş ifadeyi seyretmek en büyük zevki olmuştu.
Artık, her hareketini karısını memnun edebilmek için yapıyordu. Olga kocası için yaptıklarının mükâfatını fazlasıyla görmüştü. Karşılıklı sevgi ve saygı... Ne büyük bahtiyarlık!.. Kocasının mutluluğu için çalışan her kadın, bunun karşılığını er geç görür. Evinde huzur bulup mesut olanların ise hayatta başarılı olacakları ortadadır.
Bay Luther M. Strole bana şunları anlatmıştı:
"Karım bana daima ahenkli, huzurlu ve mesut bir yuva sunmuştur.
 Yeni evlendiğimiz zamanlar kazancım azdı. O zaman bile evimizi çiçek gibi yaparak ferah ve cazip bir hale getirmeyi bilmiştir. Evime, haberli habersiz her zaman arkadaşlarımı davet etmekle gurur duydum. Bugün de öyle... Evime iki kişi de, yirmi kişi de getirsem, eşimin onları en güzel şekilde ağırlayacağından eminim. Hayatımda verdiğim en isabetli karar, onunla evlenmek olmuştur."
Bir erkeği mesut etmek; onu rahat ettirmek, işini gücünü unutturmak, kısacası kendinizi ona uydurmak, yani iki iken bir olmak şeklinde izahını bulabilir.
Mutluluğu onlara ne şekilde sunarsak sunalım; böylelikle başarılarına zemin hazırladığımızı unutmayalım.
Kırk elli yıl sonra arkamızdan: "Ne kadar iyi idi..." denilmesi ne büyük bahtiyarlık olur. Değil mi?
"Ölülerinizi hayırla yâdediniz." Hayırla anılabilmek... İşte, o bizim elimizde...
DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:[email protected]


Bu makale şu konularla ilgili olabilir : - -
O Kadar iyiydi ki başlıklı  tarafından yazılan yazı 2397 kişi tarafından okundu ve 0 kişi tarafından yorumlandı

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Bir Yorum Yazın

 
3+2 İşleminin Sonucu