Massachusetts Üniversitesinde öğrenciyken, Honesdale, Pennsylvania'daki Five Star yaz basketbol okulunda bir istasyon çalıştırıyordum—istasyon bir oyuncunun belli bir beceri üzerinde çalıştığı bir yerdir—ve hem gençler ve hem de yaşlılar kategorisinde bir takıma antrenörlük yapıyordum. Bu işin o zamana kadar yapan en genç insandım.
Tüm süreci tanımak bakımından çok önemliydi: ama daha da önemlisi, aynı zamanda kampı işleten kolej antrenörlerinden çok şeyler öğrenebilmiş olmamdı. Antrenörlük stratejisinin akıl almaz karmaşıklığı ve münferit oyuncuların kendilerini geliştirmek için yapmaları gereken ö-zel şeyler hakkında ders veriyorlardı, ve bende onları dikkatle inceliyordum. Hangisi işe yaradı? Hangisi yaramadı? Dinleyicilerin dikkatini nasıl çektiler?
İlk örneklerimden üçü, sonradan NBA'da Atlanta Hawks ve New York Knicks'ın antrenörü olan Hubie Brown; Detroit Pistons iki dünya şampiyonasında çalıştıran Chuck Daly; ve halen NBA'da washington'un antrenörü olan Jimmy Lynam'dı. Hubie'den bir grubu kontrol etmek, saygı uyandırmak için sesini kullanmamın önemini öğrendim. Daly'den kendi hareketlerimle oyuncuların izlemesini ve dinlemesini nasıl sağlayacağını öğrendim. Ve Lynam'dan da öğretilecekleri bizzat uygulayarak, kendi basketbol becerilerimle çocukları nasıl etkileyeceğimi öğrendim. Antrenör olduğumda ve kamplarda bir çok şut dersi yaptıktan sonra, top atmada ve şutları dediğim gibi atmakta daima kendi göstericim kendim oldum.
Hiç birini tam olarak kopya etmeye çalışmıyordum. Ama benden öncekilerden bir şeyler kapıp, onları kendi repertuarımın bir parçası haline getiriyordum.
Kolejdeyken önce Vince Lombardi hakkında okumaya başladım. Green Bay Packers'in ihtişamlı günlerine ait "NFL Flashback" programlarından birini gördüm; Sonra Lombardi hakkında Ernest Borgnine'nin bir filmini gördüm ve kendini nasıl yetiştirdiğinin tutkunu oldum.
Lombardi, 1960'larda Green Bay Packers'i NFL'nin zirvesine çıkaran, tarihteki en büyük futbol antrenörlerinden biriydi. O sadece motivasyonun gücünü anlamış biri değil, aynı zamanda bunu antrenörlüğünün yaptığı oyuncularına uygulayabilme yeteneğine sahip biriydi. Şampiyona takımlarını kurmanın (oluşturmanın) bir ustasıydı, ve yöntemleri çok çeşitliydi—demirden bir irade, kendine ve sistemine bitmez tükenmez bir inanç vasat oyuncuların kendi yetenek seviyelerinin ötesinde performans göstermelerini sağlayan olağanüstü/esrarengiz bir beceri. Ama bunların hiçbiri, her biri ayrı telden çalan bir grup insanı, her şeyini takımının çıkarı için ortaya koyan bütünleşmiş bir ümit haline getirme yeteneği kadar .büyük değildi.
Lombardi, "Grup gücüne bireysel katkı/' demişti, "Bir takımı, şirketi, toplumu, medeniyeti çalışır halde tutan budur."
Bu ifadeyi ilk gördüğüm anı hatırlıyorum. Büyülenmiştim.
Lombardi hakkında elime geçen her şeyi okumaya başladım. Ona hayran kalmıştım: konuşma tarzına, istekte bulunma şekline. Öğrettiği prensiplerin bir çoğunu kendime uyarlamaya başladım. Sevgi ve disiplinin bir karışımı. Karakterin gelişmesi. Bu her şeydi: Davranış biçimi olarak karakter.
Antrenörlüğe ilk başladığımda, kendi başarımın oyuncularımın başarısıyla doğrudan bağlantılı olduğunu hemen anladım, bunu (yani onların başarısını) gerek Five Stars'da incelediğim antrenörler olsun, gerekse Vince Lombardi hakkında okuduklarım olsun, eski antrenörlerden öğrendiklerimle sağlayabilecektim.
Bu, örnek almaya en iyi modeli teşkil eder. Hubie Brown, Chuck Daly, veya Jimmy Lynam gibi olmaya çalışmıyordum. Ben hepsinin özellikle her birinde bulunan ve sadece beğendiğim değil aynı zamanda kendi antrenörlük tarzıma uyarlayabileceğim niteliklerimin bir karışımı olmaya çalışıyordum.
Sıklıkla beni, kendilerine örnek aldıklarını ve benim gibi olmayı arzu ettiklerini söyleyen genç antrenörlerle karşılaşırım ve koltuklarım kabarır. Ama bir çoğunun bunu doğru ifade etmediğini düşünürüm, Şöyle söylemeleri gerekir, "Sizin antrenörlük felsefenizi, oyun tarzınızı ve o-yuncularınızın sıkı çalışmasını taklit etmek istiyorum". Bu yararlı olabilir. Ben olmaya çalışmak değil, zira beni gerçekten tanımıyorlar, ama bazı davranışlarımı kendi yöntemlerine kopya edebilirler.
Knicks'de iki yıllık yardımcı antrenörlüğüm çevremdeki örneklerden öğrendiklerimle gelişmeme çok yardımcı oldu. Hubie Brovvn bir hazırlık ustasıydı, el atmadık hiçbir şey bırakmazdı. Knicks oyuncularına hepsini algılayamayacaklarını bildiği halde sayfalar dolusu araştırma raporu verirdi, teorisi verdiklerinin %30'unu bile algılasalar hiç yoktan iyiydi. Bugün, ben de oyuncularımı Hubie'den ve onun takıma olan etkisinden esinlenerek aynı şekilde hazırlamaya çalışıyorum.
Bu iki yıl içinde kendi tarzımın tek tarz olmadığını da öğrendim. Diğer insanlar da benimle aynı şeyi yapmamalarına rağmen haklı olabilirlerdi. Kolej takımlarında tek söz sahibinin antrenör olmasına karşın profesyonel antrenörlük bir antrenör olarak sizin o takımın bir parçası olduğunuz gerçeğini vurgular. Bazen kendi egonuzu susturup, takım için en iyi olanı yapmayı öğrenirsiniz. Ama gene de herkesin birbirini sürükleyeceği bir yöntem bulmalısınız.
Sonraları araştırmalarım beni, The Povver of Positive Thinking "Olumlu Düşünmenin Gücü"nden, 777e One Minute Manager "Bir Dakikalık Yönetici"ye, Anthony Robbiris'e, Pat Riley'e, hatta düşmanlarını yenmek için kahramanca şeyler yapan roman karakterlerine kadar diğer büyük motivatörlere götürdü. İster insanları motive etmek için yeni yöntemler olsun veya sadece zaten bildiğim şeylerin teyidi olsun hepsinden bir şeyler aldım. Ama kitaplardan ve diğer motivasyonel konuşmacılardan öğrendiklerimin ötesinde, tanıdığım herkesten bir şeyler çaldım. Birisi hoşuma giden bir şey söylediğinde, onu ödünç alıp kendi malım yaptım.
Bunu daima yaptım. Bu bana daima makul gelmiştir. Başkalarından öğrenmek. Yola sizden önce çıkmış olanlardan öğrenmek. Onların bilgisinden yararlanmak.
Eğer hepimiz hayatta daha akıllı olmak istiyorsak, işimizi daha iyi ve etkin yapmak istiyorsak, etrafımızdaki insanlardan yararlanmak kadar doğal bir şey yoktur. Anahtar, dikkatimizi benzemeye çalıştığımız kişinin sadece o özelliğine yoğunlaştırmaktır.
Eğer almaya hazırsanız birçok insanın size Öğretecekleri vardır. Bu patronunuz olabilir; golf arkadaşınız olabilir; hatta anneniz olabilir. Eğer onlara bu gözle bakarsınız, birçok insan size kaynak teşkil eder. Tekrar söylüyorum, o insana benzemeye veya aynı kıyafetleri giymeye aynı tavrı sergilemeye çalışmıyorsunuz. O insanı başarılı kılan şeyleri tespit etmeye ve bunları kendiniz için kullanmaya çalışıyorsunuz. Belki o, siz gazete almak için durduğunuzda, sabah koşusunda ikinci mili koşan komşunuzdur. Belki o, her akşam sizden bir saat daha fazla çalışan—ve terfi-ye hak kazanan—iş arkadaşınızdır. Her birinden öğreneceğiniz bir şey vardır.
Antrenörlük alanındaki dostum, Denver Nuggets'in Genel Müdürü olan Bernie Bickerstaff dan bir davet aldım. Kitabm başmda söz ettiğim Mark Jackson'u transfer etmişti ve New York Knicks'de antrenörlüğünü yaparken onu böylesine iyi oynatmayı nasıl başardığımı öğrenmek istiyordu. Örnek alma budur. Bernie beni Mark hakkındaki araştırmalarının bir parçası olarak kullanıyordu ve şüphesiz söylediklerimi alacak ve Mark'ı diğer tanıyanlarla da konuşacak ve tüm bunları kendi kişiliği ve yöntemlerine uygun şekilde birleştirecekti.
Akıllıca bir iş.
Bu sizin yapacağınız araştırma tarzına bir örnektir.
DERLEYEN... (EDİTÖR)
İletişim:
[email protected]