İnsanlarla nasıl konuşursak bizi dinlerler, nasıl dinlersek bizimle konuşurlar merak ediyorsanız, insanlara bir şeyler anlatmak değil sizi anlamalarını sağlamak istiyorsanız, genel yapılan iletişim hatalarını ve sonuç aldıran yaklaşımları öğrenmek istiyorsanız, sizlere danışan insanları etkili ve hızlı bir yöntemle kendileriyle yüzleştirmek ve harekete geçirmek istiyorsanız veya aynı değişimi siz kendi hayatınızda istiyorsanız bu eğitim tam size göre. Koçluk, koç ile danışanı arasında birebir görüşmeler üzerinde temellenen seanslar şeklinde icra edilen bir süreçtir. Koçluk seansının içeriğini danışan ve danışanın gereksinimleri ve hedefleri belirler. Koç ve danışanı bir konu üzerine odaklandığı zaman bu birkaç seans boyunca sürebilir. Her seans içerisinde hedeflenen, danışanın hedeflerini gerçekleştirmesi adına çözüm ya da çözümler üretmesidir. Koçluk seansı, koçun “Ne istiyorsun?” sorusunu yöneltmesi ile başlar ve danışanın
400 sayfalık bir kitabın içerisinde yaklaşık olarak 100.000 kelime bulunur. Yavaş okuyan bir okuyucu bir saat içerisinde yaklaşık 7.000 kelime okuyabilir. Bu da kitabı 15-16 saat içerisinde bitireceği anlamına gelir. Hızlı okuma tekniklerini uygulayan bir kişi aynı sürede 2 ya da 3 kitabı bitirebilir ve yavaş okuyan kişiden daha fazla şey anlar. Sınavlara hazırlanan bir öğrenci normal koşullarda 180 soruyu 180 dakika gibi bir süre içerisinde yetiştirme konusunda zorlandığı halde, anlayarak hızlı okuma tekniklerini öğrenirse 45-60 dakika içerisinde tüm soruları bitirebilir. Anlayarak hızlı okuma tekniklerini öğrenen bir okuyucu hızlı okuyarak zihinsel gezintileri asgari düzeye indirmiş olur. Bu sayede konsantrasyon düzeyi artar ve bilgi kaydı daha berrak olur. Düşünce, algılama, değerlendirme kavramı ve karar alım hızı artar. Anlayarak hızlı okuma tekniklerini bilen bir okuyucu okuma faaliyetini monoton olmaktan çıkarır; zevkli ve eğlenceli bir şekle g
Yaşam düzeylerinin, başlarına gelen olaylar tarafından değil, bu olaylara verdikleri tepkiler sonucu belirlendiğini keşfeden bir grup insan, başlarına ne gelirse gelsin, bunu bir amaç için kullanırlar.
Onlara göre herşey, bir sebep ve bir amaç içindir. Bu şekilde düşünen insanlar, başkalarının başarısızlık veya şanssızlık diye nitelediği birçok şeyi, hayatlarında fark meydana getiren bir fırsat ve avantaj haline çevirmeyi bilirler.
Bu gruba giren insanlar, hastalıklarını dahi amaçları doğrultusunda kullanırlar. Nasıl mı?
Günümüzde "hipnozun babası" olarak adlandırılan Dr. Milton Erickson, işte bu tür insanlardan biridir. Sahip olduğu olağanüstü sezgi ve duyarlılığın yanındaki üstün yeteneklerinin, 15 yaşından beri devam eden sakatlığının sağladığı bir avantaj olduğunu söylemektedir.
Erickso
Ders adını verdiğimiz eylem sürecinin genel anlamda iki türü olduğundan bahsetmiştik. Bunlar, konu türlerine ve veriliş biçimlerine göre sözel ve sayısal olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sözel Dersler
Bunlar genel olarak, "Türkçe" ve "Sosyal Bilimler" başlıkları altında toplanan derslerdir. Bu iki alana baktığımızda özünün neye dayandığını fark edebiliriz. Özü, harflerden oluşmuş sembollere dayalı derslerdir bunlar. Peki, genel anlamda bu derslerin bizden istediği nedir? Harflerin oluşturduğu kelime, cümle, paragraf ve tüm olarak konudan anlam çıkarmaya çalışma. Bu derslerin istediği tek şey, "anlam çıkarma"dır. Yani, "Beni anlamlandırın, ben burada sembol olarak karşınıza çıkan harflerden oluşsam da, bütün olarak size bir anlam ifade ediyorum" diyen dersleridir bunlar. Ama söyledikleri çok önemli bir şey daha var ki, o da "Beni ezberlemeyin!". Ezberin, daha önce de söylediğimiz gibi, zihinsel kapasiteyi zedeleyici b
"Üff! Ne güzel oturuyordum! Nerden çıktı bu ders de şimdi?", "Arkadaşlarım tam da beni çağırmışken ders mi olur?", "Biraz daha TV seyredeyim, nasıl olsa bir yere kaçmıyor ya!", "Bugün canım sıkılıyor, yarma bıraksam da olur!"... Ne kadar tanıdık tepkiler, değil mi? Öğrenci olmuş herkesin yaşadığı bir karşılıktır bu. Ders çalışmaktan ya kaçılır ya da belirsiz bir zamana ertelenir genelde. Oysa her ikisi de bir gerçeği ortadan kaldırmadığı gibi çözümü giderek çetrefılleşen, sevimsizleşen bir sorun oluşturur. Nedir yapılması gereken? Kendinizde şimdiye kadar ele aldıklarınıza dayanan bir "iç disiplin" oluşturmak. Şunu unutmayalım; ne yaparsak kendimiz için yaparız. Yaptığımız ya da yapacağımız şeyler ne ana babamız içindir ne de öğretmenlerimiz. Yaşam, bizim yaşamımız. Hayatımızı sahiplenerek yola koyulmak, kendimizi bu yolun gerektirdiği araç gereçle donatmak kendi işimiz ve bu da kendi elimizde. "Bir türlü derse başlayamıyorum" dediğinizde, hayatta ulaşm
Bu anda yazı ilk okuyuşunuzu tamamlamış, gelecekte sürekli zihinsel gelişiminizi planlamaya hazırsınız. Aşağıdaki satırlarda yararlı bulabileceğiniz birkaç öneri vardır: 1. Bu yazıı birkaç gün bir kenara koyun, sonra onu tekrar alıp okuduğunuz kısımlara hafifçe göz gezdirin. Aklınıza birkaç gün istirahat verdiniz, bu da aldığı bilgiyi "hazmetmesine" olanak sağlayacaktır, ilk bölümleri ilk okuduğunuz zamana nazaran daha bütün bir bilgiyle okuyorsunuz. Dolayısıyla bu bölümleri anlamanız, algılamanız, takdir etmeniz ilk okuduğunuz seferkinden oldukça fazla olacaktır, kişisel ilerlemeniz için yaratacağınız fikirler daha fazla olacaktır. Örneğin, beynin sağ ve sol tarafları ile ilgili kısmı ikinci kez okurken, beyin şemaları, yaratıcı düşünme, özel bellek teknikleri, not tutma, matematiksel yetenekle ilgili "kancalar" beyinle ilgili bilgiyi birbirine bağlayacak, öncekinden çok daha ilginç ve konuyla ilgili gelecektir. Yazıyı göz gezdirirken yapabileceğiniz şeylerden biri,
Genel göz bakımı için aşağıdaki alıştırmaları yararlı bulabilirsiniz: 1. GÖZLERİ KIRPMAK. Çoğu insan özellikle dikkat Giderken veya okurken "gerginleşirler". Sonuçta bakışan takılıp kalır ve gözlerini kırpmayı ihmal ederler. Bu göz yorgunluğuna yol açar ve gözlere gerekli olan su-anmayı ve kan dolaşımını önler. Dolayısıyla bir şeye dikkatinizi yoğunlaştırdığınız zaman gözlerinizi kırptığımdan emin olun, ayrıca ara sıra başka yöne bakarak gözlerinizi dinlendirirken gözlerinizi kırpın. 2. AVUÇLAMAK. Gözlerinizin uzunca bir süre çalıştın, zaman gözlerinizi kapatıp, onları avuçlarınızla kapatıp düzenli aralıklarla kısaca dinlendirmelisiniz. Bunu yapmanın en iyi şekli elin içini alına dayamaktır. Eller gözlere dokunmamak, sadece üzerinde küçük birer kubbe oluşturmalıdır. Bu dinlenme döneminde siyahı düşünmek yararlıdır çünkü ayrıca aklı da görsel işlem yapmaktan dinlendirir.&nb