Başarılı olmak için planlı çalışmalıyız. Plan; kişiyi belli zamanlarda belli işleri bitirmeye zorlayacaktır. Mesela; “2 saatte şu dersi bitireceğim, şu kadar soru çözeceğim” dediniz. Diyelim ki; 100 soru çözeceğim dediniz, beyin 100 soruyu çözme aşamasında sizi motive ediyor. Ama planlı olmazsa kafanıza göre çalışırsınız. 50’de yorulduysanız gayret etmez; yeter bu kadar dersiniz. Ama o zaman dilimine 100 soruyu koyduysanız ve bitirmeden kalkmayacağım dediyseniz onu bitirmeden çalışmayı bırakmazsınız. O sizi motive eder, o işi bitirmeye zorlar. Planlı çalışabilmek için, günlük zaman cetveli hazırlamak ilk adım olmalıdır. Sabah kalkışımız, okulumuz, boş zamanlarımız, ders çalışma zamanlarımız. Bunu çok iyi yapmak lazım. Günlük planımıza uymak başlarda çok yorucu, zor hatta gereksiz gelebilir. Ama zamanla planlı hareket etmek alışkanlık hâline gelecek ve zamanın ne kadar verimli kullanıldığını rahatlıkla gözlemleyebile
Yolculuk Kaliforniya’da Profesör Roger Sperry’nin laboratuvarında başlıyor. İlk olarak Sperry’ye 1981 yılında Nobel ödülü kazandıran ve sizin tarafınızdan açığa çıkarılmayı bekleyen gizli yaratıcı kapasitenizin arkına varmanızı sağlayacak olan araştırmadan söz edeceğiz. Profesör Sperry 1950’Lerde ve 60’larda beyin dalgası fonksiyonunu inceliyordu. Sperry ve arkadaşları farklı düşünme tekniklerini ve bunların beyin dalgaları üzerindeki etkilerini keşfetmek için, gönüllülerden birtakım zihinsel görevleri yerine getirmelerini istediler. Akıldan toplama çıkarma yapmak, şiir okumak, ezberden bir şeyler okumak, farklı renklere bakmak, küpler çizmek, mantık problemlerini analiz etmek ve hayal kurmak gibi. Sperry farklı etkinliklerde farklı beyin dalgalarının söz konusu olduğunu tahmin ediyordu. Haklıydı da. Ancak tahmin edemediği bir şey vardı (bu bulgu insan beyninin potansiyeli ve yaratıcı düşünme yeteneği konusundaki düşüncelerimizi sonsuza dek değişti
Uyanık ya da uykuda olduğumuz her an, dış dünyadan duyularınız aracılığıyla milyonlarca veri alıyoruz. Ama bilincimiz aynı anda ancak beş ile dokuz arasındaki veriye odaklanabilir. Siz, yedi rakamlı bir telefon numarasını belleğinize kaydetmeye çalışırken ikinci bir telefon numarasını da aynı anda aklınızda tutamazsınız.
Şu anda bulunduğunuz mekana ait tüm veriler bilinçaltınızda kayda geçiyor. Sadece veriler mi? Mekanla ilgili düşünce ve duygularınız, orada otururken kafanızdan geçen başka şeylerle ilgili düşünce ve duygularınız, anılarınız, umutlarınız, beklentileriniz ve korkularınız, kendinizle yaptığınız iç konuşmalarınız, üzerinizdeki elbisenin, ayakkabının rengi, rahatlığı vb. her şey ama her şey bilinçaltında kayda geçiyor.
Ama size gözünüzü kapattırıp odanın duvarlarının rengini sorsam belki ona bile yanıt veremezsiniz. Özellikle ilk kez bulunduğunuz bir mekansa.
Oysa derin hipnoz esnasında odayla ilgili her türlü s
Sınav kaygısı, öğrencinin sınavla ilişkili çoğu gerçekçi olmayan olumsuz beklentilerinin yarattığı yoğun sıkıntı hissidir. Sorumluluk sahibi olan, bir hedefi olan ve bunun gerçekleşmesi için çaba gösteren her öğrencinin, bilgisinin değerlendirildiği bu tip sınavlardan önce kısmen kaygı duyması doğal ve gereklidir. Sınav kaygısı az miktarda ise kişi üzerinde motivasyon ve performansı arttırıcı etki gösterir. Ancak sınav kaygısı istenen düzeyin üzerine çıktığında kişinin dikkat, öğrenme, bellek fonksiyonlarını olumsuz etkiler ve başarıyı ve motivasyonu düşürür. Stresin artmasıyla birlikte olumsuz düşünceler öğrencinin zihnini kaplamaya başlar. Sınav stresi ve kaygı durumda vücutta birtakım hormonal değişiklikler meydana gelmektedir. Bunun sonucu olarak kaygı ve stresin derecesine göre kişide sınavdan günler öncesinde bile kendisini göstermeye başlayan huzursuzluk, sinirlilik, konsantrasyon güçlüğü, uykusuzluk, karın ağrısı, bulantı, kusma, baş dönmesi
Bilinçaltı telkini, adından da anlaşılabileceği gibi telkinleri yani herhangi bir konudaki olumlama mesajlarını doğrudan bilinçaltına göndermek için kullanılan beynin mucizevi gücünü bireyin lehine çevirmesini sağlayan bir araçtır. Bilincin algılayamayacağı frekansta oluşturulan olumlama mesajları müziğe entegre edilir ve arzu edilen değişim için uzmanlar tarafından özenle hazırlanmış olması gereken olumlama mesajları bilinç bariyerini saf dışı bırakarak, doğrudan bilinçaltına ulaştırılır. Bilinçaltı Telkinlerin (subliminal mesajların) temelinde olumlama mesajları yer almaktadır. Bu mesajlar uzmanlar tarafından ilgili sorun veya kişisel gelişim arzulanan konu odaklı olacak şekilde özenle, kişiye özel hazırlanarak istenilen değişim kısa sürede sağlanabilmektedir. Örneğin toplum karşısında konuşmakta zorluk çeken bireyi, bu duruma sevk eden kalıplaşmış, taşlaş
Belki siz de bir çok kişi gibi, hayattaki başarı ve mutluluğun, çalışma, beceri ve sebat etme gibi özelliklere bağlı olduğunu düşünüyorsunuzdur. Ama bana sorarsanız, bu inanış tamamen yanlıştır. Başarı ve mutluluğu belirleyen en önemli etken, elbetteki yetenektir. Ama bu yetenek kendini, bir işi başarma yönünde değil de, başarıyı zihinde canlandırma ve onun hayalini kurabilme (tahayyül etme) özelliği olarak göstermek zorunda. Genelde insanlar, bazı şeyleri niçin ve nasıl başaramayacaklarını hayal ederler. Çoğu kişi, kendilerini daha düşünce planında başarısızlığa mahkûm etme, isteklerinden vazgeçme ve hayatla mücadeleden kaçma konularında ustalaşmalardır. Daha bir işe girişmeden, tüm güçlerini yok edici düşünceler üretmeye başlarlar: • Bunu yapmam mümkün değil, başkaları ne derler yoksa?
Çoğu insan yaptıkları hamlelerde başarısız olunca ve hedeflerine yürürken düştüklerinde amaçlarından vazgeçme eğilimindedir. Genelde bu eğilimde olan insanların hamleleri de tereddütler içinde gerçekleşmiştir. Kendine güven ve başarı inancı gelişmemiş, ham kalmıştır. Oysaki, başarısızlık bir “son” değil belki de başarının başlangıcıdır. Modern dünyada insanoğlu sürekli başarıya odaklanarak yaşıyor ve hayat boyu girilen sınavlarda ve iş görüşmelerinde başarılı olmanın önemini arttırıyor. Sayısal olarak sınav sonucunu gören kişi kendini başarısız ya da başarılı olarak sınıflandırıyor. Bu düzene göre makbul kişi başarılı olan olarak algılanabiliyor ve başarısızlık sonucunda derin bir üzüntü, hayal kırıklığı, öz değer azalması sorunu ile karşı karşıya kalınıyor. Bunun sonucunda kişi başarısızlık korkusu ile tanışabiliyor. Başarı isteği yoğun olan kişiler sürekli başkalarının kendini nasıl değerlendirdikleri ile ilgilenirler. Diğerlerini kendilerinden daha başarılı gör