Her birimiz Taun 'mı içindeyiz. Tanrı da Bizim içimizde. Tanrım Bizim aramızda hiçbir ayrılık yok. Olamazdı da, yoksa biz de olmazdık. Yüksek Ben, aynen bu sözcüklerin ifade ettiği şeydir -o, varlığınızın en olumlu unsurları, içsel gücünüzün en güven verici hali, içinizdeki İlahi olanı kişisel olarak ifade edişinizdir. O sizi var olan her şeye bağlar: O sizi insan potansiyelinin muazzam kaynaklarına ulaştıracak kanaldır.
Yüksek Ben'iniz meditasyonel diyaloglarınızda olağanüstü önemlidir. Çoğu insan -bir değişim gerçekleşmeden- sorunlarla uğraşmakta, kendi başarısızlık ve hatalarını incelemekte zorlanır. Yüksek Ben, sizi üzen şeyleri kendisiyle gerçekten tartışabileceğiniz halinizdir. Belirli bir odağa konsantre olmanız sizi özgürleştirerek bunu yapabilmenizi sağlar. Bu odaklanma sizi başka her şeyden uzaklaştırır, sizinle benliğiniz arasında biraz mesafe yaratır; kendinizi daha objektif bir açıdan inceleyip keşfetmenize fırsat verir. Yüksek Ben'iniz durum
Kristaller;Tat alma duyumuz hayatın tadını alamayacak kadar hissizleşmiş; çünkü nasıl düş kurulacağım unutmuşuz. Doğal bir kuvars kristali verdiğinde, onu bir süre avucumda tutarak inceledim. Adeta büyülenmiştim. Sadece güzel değildi; sanki boyut içinde boyuta, yansımalar içinde yansımalara sahipti. Onu güneşe doğru kaldırıp bir anlamda onun içine girmek için kendime izin verdim. Altı kenarı vardı ve güneş ışığı onun, gökkuşağının yedi renginin ışığımızı kıran bir prizma rolü oynamasını sağlıyordu. Bu kristal parçası, onu bana veren kişi için çok şey ifade ediyordu. Kendimi, ne tuttuğumdan habersiz ve bu konuda yetersiz hissederek onu elimde tuttum. Birçok kişiye hitap eden bu madenin güzelliğinin ötesindeki anlamı, önemi neydi? Birçok kişinin birbirine kristaller verdiğini fark etmiştim. Bunlar her renkte ve şekilde kristallerdi. Tüm bunlar ne anlama geliyordu? Kristaller üzerine kitaplar okumaya başladım. Kendilerine ‘kristal işçileri’ adını veren insanlarla tanıştı
Başarı aynı yönde sonuna kadar gitmektir. ‘Nereye gideceğini bilen kişiye yol vermek için dünya bir yana çekilir.’ Hangi yönde nereye kadar gidiyoruz? Tam olarak ne istediğinizi bilirseniz, çevrenizdeki güçler size nasıl yardımcı olacaklarını bilirler. Zihninize ne yapmak istediğinizi söylerseniz onu yapmak için çalışır. ‘Nereye gideceğini bilmeyen gemiye hiç bir rüzgâr fayda vermez.’ sözü hedefsizliğin gerçek sonucunu ortaya koyuyor. Ne yapmak istediğinizi bilmiyorsunuz, ama çevrenizde binlerce fırsat rüzgârı uçuşmaya devam ediyor. Hedefiniz yoksa fırsatları nasıl kullanacağınızı, yelkenlerinizi ne şekilde ayarlayacağınızı bilemezsiniz. Kendilerini başarısızlığa mahkûm edenler hedefi, zihinde dolaşıp duran hayallerle karıştırırlar. İsteklerin, dileklerin hedef olduğunu sanırlar. Sonuçta hedefsizliklerini değil de talihsizliklerini suçlarlar. Onlara, isteseler neler yapabileceklerini söyleseniz, inandıramazsınız. Büyük işler başaranların, bunu sadece hedeflerine borç
Çeşitli şeylerden korkar, kendimizi sürekli güven altına almaya çalışırız. Otururken sırtımızın kapıya değil de duvara dönük olmasını isteriz. İşlerimizi gündüzleri görür, geceleri dışarıda tek başına olmaktan pek hoşlanmayız; çünkü karanlıktan korkarız. Karanlıklar içinden fırlayıp geleceğini düşündüğümüz hayaletlerin korkusu içimizi kemirir. Birileri pencereden bize bakıyordur, gölgemiz bile düşmandır bize. Korkuyu içimizde duyumsarız; havanın ciğerlerimizde dolaşması gibi dolaşır içimizde korku. Peki, bu korku nereden kaynaklanmaktadır? Bu korku, genellikle büyüme çağında bizi etkileyen bir olayın yerleşip kalmış bir etkisidir. Ortam uygun olduğunda, çoktan unutuldu sanılan anılar yeniden canlanır, açığa çıkar. Daha doğrusu geçmişteki kaynağından beslenmeye başlar. İnsan bin yıllardır korkuyor. Henüz mağaralarda yaşarken ve dünya hakkında çok şey bilmezken doğa onu korkuturdu. Şimşekler, karanlık, gök gürültüsü, vahşi hayvanlar gibi birçok şeyden korktu insanoğlu, çünkü
Siz de Yararlı Çalışmalara Aktif Olarak Katılın. Bir kadının kocasına iyi arkadaşlık yapabilmesinin diğer bir şekli de, kendisine dışarda ayrı bir ilgi alanı bulmasıdır. Erkek, özel merakları ile meşgul olarak kendini tatmin ettiği sürece, işine daha zinde ve daha güçlü olarak gider. Kadın da dışarıdaki bir çalışmasından evine daha huzurlu döner. Ev kadınları çoğunlukla zamanlarını yalnız geçirdiklerinden, yeni arkadaşlar edinmelerini sağlayacak faaliyetler onlar için faydalı olur. Bir beceri kursuna devam etmek veya bir müzikle meşgul olmak, ya da edebiyatın herhangi bir dalıyla uğraşmak kadına yeni bakış açıları kazandırarak onu geliştirir. Bayan Walter C. Finkbeiner, çocukları okula başlayınca pazar günleri kilisede ders vermeye başlamıştı. Bu esnada kendisinde, küçük çocukları idare etme kabiliyeti gördü. Bunun üzerine, diğer günlerde de anaokulunda ders vermeye başladı. Bayan Finkbeiner şöyle söylüyor: "Bu yeni uğraşılarım bana olumlu yönde etki ed
Bir kitapta okumuştum. Yeni Zelanda'da bir mezarlıkta mezar taşlarının birisinin üzerinde şöyle yazıyormuş: "O kadar iyiydi ki..." Bu cümlenin size etkisini bilemem ama, beni fazlasıyla etkiledi. Şu fânî dünyadan göçüp gittikten sonra bu şekilde anılmayı kim istemez?.. Bir kadının bıraktığı hâtıralar öyle kolay kolay unutulamaz. Arkada bıraktıkları her fırsatta onu anarlar. Hele hele düşünceleri olumlu olursa... "İyi" bir eş ile başarıya ulaşmış bir koca arasındaki bağın çok sağlam olduğu görülüyor. Uzmanlara göre, hanımlarının mesut ettikleri erkeklerin hayatta ilerleme imkânları daha fazladır. Derin bir muhabbetle kocalarını seven bazı kadınların, onları nasıl mesut edeceklerini bilmemeleri garip ama gerçektir. En iyi temennilerine rağmen, farkında olmayarak sayısız hatalar yaparlar. Kendi hallerine bırakmaları gerektiğinde onları yalnız bırakmaz, dinlemeleri gerektiğinde de konuşurlar. Kısacası, kocalarını bir eğitim subayı gibi yönetmeye kalkarlar.
Kocanıza Yeni Hobiler Kazandırın Ve Onu Kendi Haline Bırakın Bir erkeğin ilgilerini paylaşmak, onu mutlu edebilmenin bir şeklidir. Onda, sadece kendisinin olabilecek şeylere karşı bir merak uyandırmak da bir o kadar önemlidir. Andre Maurois, "Evlenme Sanatı’nda şöyle der: "Zevkler, karşılıklı saygı:görmedikçe hiçbir evlilik mutlulukla sonuçlanmaz: İki kişinin aynı şeyleri düşünmeleri, aynı görüş ve arzulara sahip olmalarını hayal etmek abes olur. Böyle bir durum imkânsız olduğu kadar arzu da edilmeyen bir durumdur" Öyleyse bırakın, kocalarınız evlerinin bir köşesinde pul kol-leksiyonu ya da istediği herhangi bir işi yapsın. Bu merakı size saçma gelebilir. Kıskanç olmayın. Bilâkis onu teşvik edin. Will Rogers'in biyografisini yazan Homer Croy, vaktinin çoğunu Santa Monika'daki Rogers çiftliğinde geçirirdi. Bay Croy'un anlattıklarına göre, Will Rogers bir gün antika bir Güney Amerika kamasına merak sarmış. Bayan Rogers kocasının bu garip merakını hoş karş