NİCK Alexander'in arzuladığı tek şey kolej eğitimi görmekti. O, çocukların sabahtan akşama kadar dinlenmeksizin çalıştırıldıkları, sevgi ve şefkatten uzak bir yetimler yuvasında büyümüştü. Nick, zeki ve çalışkan bir çocuktu. Bu özellikleri sayesinde on dört yaşında liseyi bitirmeyi başardı. Sonra hayatını kazanabilmesi için yuvadan serbest bırakıldı. Bulabildiği tek iş bir terzi atölyesinde oldu. Buradaki işi, çok az bir ücret karşılığında dinlenmeksizin dikiş makinesini kullanmaktı. Daha sonraları atölyenin bir sendikaya üye olarak girmesiyle ücretler arttırılarak, çalışma saatleri de kısaltıldı. Nick, kolej hülyasının gerçekleşmesinin kolay olmayacağını anlamıştı. Kendi duygularını etkileyen bir kızla evlendikten sonra hayatının akışı değişti. Bunun farkına varan Nick, önüne çıkacak fırsatlardan istifade etme kararlılığındaydı. Kısa bir süre içerisinde, neleri var neleri yoksa hepsini bir araya getirerek bir emlâk bürosu açtı. Bu arada küçük sermayeler
Etkili dinleme; dinlemeye hazırlanmayı, dikkati konu üzerinde toplamayı ve dinleme amacının belirlenmiş olmasını gerektirir.
Dinleme Hazırlığı
Dinlemede etkililiğin sağlanması için gerekli ön koşullardan birisi, "dinlemeye hazırlanmaktır."
Dinleme hazırlığının iki yönü vardır. Birinci yön, dinlenecek konuya ilişkin ön bilgi sahibi olmak üzere yapılan hazırlıktır.
Öğrencilerin, derste o gün anlatılacak konu için, evlerinde konuyla ilgili bilgi toplamaya yönelik olarak yapacakları hazırlık bu türdendir. Öğrencilerin ilgili konuya (konunun ne olduğuna, özelliklerine, ana düşüncesine, vb) ilişkin ders ve yardımcı ders kitaplarından yararlanarak ya da harita, resim, çizelge, vb. inceleyerek yahut gözlem ve görüşme yoluyla elde edecekleri ön bilgileri; dinleme anında, konu üzerine dikkatlerini toplamayı kolaylaştırır. Bu yol öğrenc
Okumanın kesintisiz ve anlaşılır olması, okuyanın sözcük bilgisiyle yakından ilişkilidir. Yeterli olmayan sözcük dağarcığı, okumayı ve okunan metnin anlaşılır olmasını güçleştirir. Hızlı okumak için sözcük bilgisini de geliştirmek gerekir. Ders kitapları çoğunlukla öğrenci düzeyine uygun olarak yazılmışlardır. Bu kitaplarda geçen yeni bir sözcüğün anlamı, öğrenci tarafından dikkat edilirse, tümce içindeki kullanılış yerinden çıkartllabilir. Sözcük dağarcığı ne kadar geniş olursa, metin içindeki yeni sözcükleri kavrama da o kadar kolay olur. Okuma sırasında karşılaşılan sözcüğün anlamı tümceden çı-İcanlamıyorsa ya hemen ya da konuyu ana hatlarıyla kavrar kavramaz sözlüğe bakmak gerekir. Bunun için sözlük kullanma alışkanlığı edinilmelidir. Yeni sözcüklerin anlamını öğrenmek kadar, yazım kurallarını gözeterek, sözcükleri anlamlarına uygun olarak doğru okumak ve birbirine benzeyen sözcükleri karıştırmamak da okunanı anlamak için önem taşır. DERLEYEN.
HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI;İster özel ister kamu kuruluşu olsun, her kuruluş, toplumsal bir çevre içinde yer alır; bir yandan çevreyi etkiler, bir yandan da aynı çevreden etkilenir. Halkla ilişkiler; kuruluşun çevresiyle ilişkilerini, çevrenin kuruluş amaçları, işlevleri ve örgütsel davranış üzerindeki etkilerini öğrenmesiyle, kuruluşun çevresini etkilemesiyle ilgili anlayış, davranış ve yöntemleri içeren bir kavramdır. Bu nedenle halkla ilişkiler her kuruluşun, kuruluş yönetiminin çevreyi bilmesi, değerlendirmesi ve çevredeki değişimler karşısında sürekli önlem alması açısından önem taşır. Halkla ilişkiler aynı zamanda kuruluşun amaç, politika ve etkinliklerinin çevreye anlatılması ve benimsetilmesinde önemli bir role sahip bulunmaktadır. Halkla ilişkileri bu iki yönlü özelliği ile kuruluşların çevreleriyle ilişkileri içinde yer alan bir yönetsel işlev olarak kavramak gerekir.
"Halkla ilişkiler nedir?" sorusuna somut yanıt vermek zordur. Tanım
İnsanoğlu kendi yaşamının anlamını ve kendi tanımını belirlerken diğer insanlarla olan ilişkilerini de anlamlandırmak durumundadır. Varoluşçu psikologlar kendini gerçekleştiren insanı tanımlarken onun başka insanlar (ötekiler) kavramına fazlasıyla önem verdiğini irdelemişlerdir. Söz gelimi Abraham Maslow, insanın kendini gerçekleştirmesinin bazı tutumlara bağlı olduğunu irdelerken insanın rasyonelliği ile duygu, değer yüklü moral yanını uzlaştırmaktadır. Ona göre kendini gerçekleştirmek en temel gereksinim olup; hoşgörülü olmak, dünyayla bütünleşmek, yetilerinin bilincinde, yaratıcı, aktif ve sorumlu olmak, kendine güven duymak, dünyadan bağımsız olmak, özgür olabilmek, problem görmek, bunları çözümlemek ve mutlu olmak gibi tutumların ateşleyicisidir. Yapılan araştırmalarda bu tutumları geliştirmeyen bireylerde kaygı düzeyinin (anksiyetenin) arttığı görülmüştür.
İlk bilimsel çalışmalar Çin ve Hint'te başlamış daha sonra Mısır ve Mezopotamya'da devam etmiş; bu coğrafyalarda astronomi, tıp, topografya, matematik, mühendislik gibi bilimlerin temelleri atılmıştır.
Antik Yunan dünyasında doğa filozoflarının ilk nedenden yola çıkarak yaptıkları spekülatif doğa açıklamalarıyla oluşan doğa felsefesi Antik çağda olduğu gibi Orta Çağda da doğa bilimi olarak anlaşılmıştır. Bu dönemde filozofların hem felsefeyle hem de müzikten fiziğe kadar pek çok alanın olgularıyla ilgilendikleri görülmektedir. Pythagoras matematiğin, Archimedes de fiziğin temellerini atmıştır.
Pythagoras, matematik ile müzik arasında bir bağlantı kurmuş, evrenin bir sayı uyumu olduğunu; kozmolojik düzenin temelinde matematik orantılar bulunduğunu ileri sürmüştür. Pythagorasçıların daha sonraki büyük başarıları astronomide olmuş; yeri evrenin mer
Antik Yunan dünyasının ürünü olan felsefe (philosophia) sözcüğünün anlamı bilgi, bilgelik sevgisi (philia: sevgi; sophia: bilgi, bilgelik) olup sözcük Yunancadan Latince ve diğer dillere, Arapçaya oradan da Türkçeye geçmiştir. Yunanlıların "bilgelik sevgisi" ya da "hikmet arayışı" olarak tanımladığı felsefe; insanın soru sorma, sorgulama yapabilme ve akıl yürütme yeteneğine dayalı bir düşünme yetişidir. Filozof (philosophos) da bilgiyi arayan, ona ulaşmak isteyen kişidir. Filozof, hayatın anlamını bulmaya ve bu anlama uygun şekilde yaşamaya çalışır, edindiği bilgileri yetersiz bulup tedirginlik duyar, eleştiri yapar. "Gerçek bilgiyi", hayatı yaşanmaya değer kılacak ilkeleri bulmaya çalışır ama bu bilgi ve ilkeleri sürekli, zaman ve mekân koşulları doğrultusunda sorgulayan değiştirmeye hazırdır, insan yaşamını ilgilendiren her şey hakkında akıl yürütüp bunları felsefi problem konusu yapabilen filozof, apaçık ve doğru olduğunu bildiğimiz ya da böyle olduğuna inandığımız her ş