Her kişinin kendi içindeki keşfedilmemiş bir yetenekler ve beceriler hazinesi vardır. Kişiler kendi içlerindeki potansiyelden bütünüyle yararlanabilen kişilerin sayısı ne yazık ki çok azdır. Bunu nedeni ya bu potansiyelin yada hazinenin farkına varamayışımız ya da onu geliştirmek için gerekli bilgiye sahip olamayışımızdır. Hem iş hem de özel hayatımızda karşımıza her an, problemler ve fırsatlar çıkar. Bunlardan bir kısmı “gerçekler dünyası”, diğer bir kısmı ise “duygular dünyası” ile ilgili problem ve fırsatlardır. Gerçekler dünyasından kaynaklanan sorunları ve fırsatlar konusundaki tavrımızı, genellikle akıl ve mantığımızı kullanarak, deneyimlerimizden, mesleki bilgilerimizden yararlanarak belirleriz. Duygular dünyasına ait olanları anlamak ve çözümlemek ise çoğu kez daha zordur; hayal kırıklığı ve üzüntüye neden olurlar. Kişisel ve kurumsal gelişimin önünü tıkayan unsurlar çoğu kez bu tür ploblemlerin çözümlenem
Araştırmalara göre kaygı duyduğumuz şeylerin yüzde 40'ının hiç gerçekleşmediği; Yüzde 30'unun geçmişte kaldığı ve çaresinin olmadığı; yüzde 12'sinin başkalarıyla ilgili ve bizi hiç ilgilendirmeyen işler olduğu; yüzde O'unun gerçek ya da hayal ürünü hastalıklarla ilgili olduğu ortaya çıkmıştır. Yalnızca yüzde 8'inin kaygılanmaya değer şeyler olduğu anlaşılmıştır.
Kaygının iki türünden bahsedebiliriz: "Bizden bağımsız kaygılar" ve "Bize bağlı kaygılar". 'Yarın hava yağmurlu olacak mı?" diye düşünen bir çiftçinin, bu durumu değiştirmek için yapabileceği hiçbir şeyin olmaması, kaygısının temelinde dış etkenin var olmasıyla ilgilidir. Bize bağlı kaygılar, tamamen bize özgü olan, kendi ruhsal yapımızın ürettiği kaygılardır. Bu tür kaygılan kendimiz ürettiğimiz için, tüketmek de kendi elimizde. Kendimizden kaynaklanan kaygılarımızı bir düşünelim. Neler olabilir? Sınav, gelecek, iş hayatı, ailemizin geleceği gibi. Bu kaygılarla, çiftçinin taşıdığı kay
Öz güven bilinçli veya bilinçsiz olabilir. Arkadaşlarınız veya akrabalarınız öz güveninizin sinyallerini fark edebilirler. Fakat kendiniz çoğu zaman 'evi' içeriden göremeyebilirsiniz. Böylece öz güveninizi düzeltmek, kendinizi bilmekle, ortaya çıkacak işaretleri değerlendirmekle, yalanları ve rasyonel olmayan inançları görebilmekle olur.
Öz güveniniz hakkında farklı bir bakış açısına sahip olmanın en muhteşem yollarından biri baskın olmayan bir el yazısı ile egzersiz yapmaktır. Vücudunuzun fiziksel olarak iki yanının beyninizdeki iki zıt yan ile kontrol edildiğini hatırlayın. Bunun için sağ eliyle yazan bir insan daha zayıf olan sol elini kullandığı zaman beynin sağ tarafı kullanılır. Bu zıt beyin kontrolü ile ilgili olan fiziksel fonksiyonların açık olduğu yerlerde bu zıtlık önemli değildir. Fakat baskın olmayan elle yazı yazmak söz konusu olduğunda -bu dilde kullanılırsa dilsiz kısım- bazı ilginç şeyler görülebilir.
Yaratıcı veya farklı düşünme diye adlandırılan düşünce sistemleri; alışkanlık haline getirdiğimiz düşünme modlarının kırılması, eski deneyimlere dokunulmaması ve eskilerden oluşan tasniflerle sınırlandırılmayıp yeni mesajlar için yepyeni akarsu vadileri açılması anlamına gelmektedir. Bu tür bütünsel bir bakış açısının temel özelliği de, sağ beynin düşünce sistemine ait olmasıdır. Rasyonelleştirme, sol beyne özgüdür ve bu da genellikle yöneticilerde ve mesleki eğitim almış kişilerde baskın olan bir düşünce sistemidir. Basit bir örnekle düşüncelerimizi daha anlaşılır kılalım. Aşağıdaki iki çizime bakın ve hangi dikey çizginin daha uzun olduğunu söyleyin. Görsel algıya yönelik bu tür bir alıştırmayı daha öncelden yapmış olsanız bile hiç şüphe etmeksizin A'nın B'den [daha uzun olduğunu belirtirsiniz. Aslında ölçüldüğünde [B'nin daha uzun olduğu görülmektedir! Soldaki dikey çizginin sağdakinden daha uzun görünmesinin sebebi nedir, tersi neden geçerli değildir? Bun
İnsanın görme süreciyle ilgili kısıtlamalarda bulunamazsınız ama eşyaya daha farklı bir açıdan bakmayı deneyebilirsiniz. "Yeniden Çerçeveleme" ya da eşyaları farklı bir açıdan görme bir yönetici olarak karşılaşacağınız problemlere çözümler sunabilir. Örneğin adamın biri paslı yayları sırtına batan bir yatakta yatmaktadır. Bu yatak ona şansının açılmasını sağlayan bir proje geliştirmesini sağlar ve daha sonra, o şık yataklar üreten ve bunları pazarlayan başarılı biri olur. Hikayenin doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmayacağız. Bu bize yeniden çerçevelenmenin durumu ve olayları nasıl değiştirdiğini göstermektedir. Başta problem gibi görünen bir durum altın bir fırsata dönüşebilir. Bardaktan boşanıncasına yağan bir yağmur bir çiftçi için hızır gibi yetişen bir fırsatken bir köy için berbat bir hasardır. Çerçevenizi değiştirerek nasıl davrandığınızı ve nasıl hissettiğinizi dahi değiştirebilirsiniz. Olayları farklı bir bakış açısıyla görmek sürekli karşılaştığımız bir
Yönetici olarak karşılaştığınız pek çok problem doğrudan veya dolaylı olarak iletişime ait problemlerdir ki bunlar kişilerarasında, birimler ve departmanlar arasında ortaya çıkabilir. Bu sebeple de yönetimi en fazla meşgul eden uğraşlar bu iletişim problemleridir. Bir olayı diğer kişinin bakış açısıyla da görebilmek daha iyi bir iletişim için vazgeçilmez şart değildir. Problem genellikle karşılıklı değerlendirilerek çözülür ve büyük bir zaman da böyle harcanır. Herhangi bir anlaşma ya da satışta karşınızdakini nelerin motive ettiğini anlarsanız, aranızda anlaşmazlık çıkarabilecek noktalara da değinmezsiniz. Aynı zamanda siziN için önemsiz olmasına rağmen karşı taraf için büyük önem arzeder ve her ikiniz için de başarılı olacak bir işi tamamlarsınız. Bunun için çok akıllıca tekniklere gerek yok. Sadece hayal gücü yeterli. Kendinize. "Kendimi nasıl hissederdim?", "Onun yerinde olsaydım ben nasıl davranırdım?" diye sorun. Doğru sorular doğru cevapları getirir ye karşınızda
Bakış Açınızı Değiştirmek. En popüler duyumuz elbetteki görmedir. Düşünürken, neler olduğunu tarif eder zihinsel resimler -imajlar- yoluyla düşünme sürecinin tamamının açıklandığı görülür ve biz zaten bunun sağ beyin düşünce sisteminin bir özelliği olduğunu görmüştük.
Fakat "görme" işlemini gerçekleştirmemizin başka yolları da vardır. Gördüklerimizin yorumlanması -yani onları anlamlandırmamız- sadece yorumlayana özgüdür, her birimizin algılaması farklıdır.
Hepimiz eşyayı farklı bir açıdan gördüğümüzü söyleriz ki aslında bu, görmenin sadece tek bir kişinin bakış açısı olduğunu belirten bir ifadedir. Bir problemi çözerken başkalarının ne düşüneceğini, neler hissedeceğini ya da yapacağını kendi kendimize sorarız. Daha net bir şekilde ifade etmek gerekirse anlayışımızı artıracak farklı bakış açılarını kendi alışkanlıklarımıza göre değil de başkalarının ne düşüneceğine göre belirleriz ki buna kimi zaman "yeniden