İlgi gören başka bir strateji yaratıcılıktır. Walt Disney, yaratıcı çalışmasıyla dünya çapında ünlü olmuş; önde gelen bir NLP yazan ve eğitmeni olan Robert Dilts de, onun başarılı stratejisinin biraz sonra açıklayacağım bir modelini yaratmıştır. Bu modelde, kişiliğimizin bazen yaratıcılık, diğer zamanlarda ise daha gerçekçi ya da eleştirel bir görünüm sergileyen farklı kısımları vurgulanmaktadır. Kişiliğimizin farklı kısımlarına ilişkin bu düşünce NLP'de önemlidir: Bu kısımlar farklı, fakat olumlu niyetlere sahiptir, ama birlikte çalışmazlarsa çatışma ve etkisizlik doğar, uyum içinde çalıştıklarında ise mükemmeliğe ulaşma potansiyeli söz konusu olur.
Bunu, bir yönetici olarak size uygulandığı şekliyle anlatmak istiyorum. Hepimiz kendimizi süper yaratıcı olarak görmesek de, yaratıcı bir şekilde davrandığımız zamanlan genellikle anımsayabiliriz. Gerçekten de, düşünmemizin bu kısmının bilinçsiz niteliği yüzünden, ürettiğimiz olağanüstü fikirler genellikle bizi de şa
Çoğu yönetici bu durumu aşina olmaktan da daha öte, iyice bilmesine rağmen, bu aşamanın yönetim kitaplarında kabul edilmesine çok az rastlarsınız. Nitekim bu aşama, ‘boş bir duvar’a dayandığınız, ‘bir çember içinde dönüp durduğunuzu’ hissettiğiniz ya da çalışmayı tamamen kesmeye hazır olduğunuz zaman ortaya çıkar. Ayrıca, bir problem çözmeye ya da görevinize başladıktan çok kısa süre sonra, yine epeyce yol katettikten sonra da ortaya çıkabilir, ama genelde etki her iki halde de aynıdır. Böyle durumlarda, elinizdeki problemi fırlatıp atmaya ve daha çabuk sonuçlar üretecek bir şeyle devam etmeye kışkırtılırsınız.
Paradoksal bir durumdur ama, hayal kırıklığı zihinsel sürecin önemli bir parçasıdır. Dünyadaki en büyük düşünürleri bile, herhangi bir şeyle uğraşırken havlu atma noktasına hale geldikleri, derin bir hayal kırıklığı, şüphe ya da depresyon dönemlerinden geçtiklerinden anlatmaktadırlar. Ancak büyük düşünürlerin dikkat çektikleri başka bir nokta da, en büyük
Bazı insanlar şeyleri ortak yönlerine göre sınıflandırırken, bazılan ise farklılıklan dikkate alırlar. Bir insan örneğin bir ortak eğilim yakalarken, diğerinin dikkatini belki de bir istisna çekecektir. ‘Uyum’u temel alan bir insan genelleme yapma eğilimindedir. ‘Uyumsuz’ bir insan ise genellikle özgül yanlar üzerinde yoğunlaşır. Bir insanla anlaşamadığınız durumlarda, bunun nedeni dünyaya bakışınızdaki bu temel farklılık olabilir. Bu meta programların neyi amaçladıklarını bilmezseniz, bir insanı çok kolay cahil, kavgacı, olumsuz veya önemsiz aynntılara takılan biri olarak defterinizden silebilirsiniz. Aslında böyle bir durumda karşılaştığınız şey, dünyayı temsil etmenin, muhtemelen sizinki kadar geçerli ve benzersiz, yine sizinki kadar zengin olan başka bir yol, başka bir algı haritasıdır.
DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Her birimiz dünyayı eşsiz biçimde algılarız; sanki gerçek dünyaya ilişkin, kendimizin çizdiği kişisel bir haritaya sahibizdir. Öncelikle, biz insanlar, bireysel olarak, etrafımızdaki görüntüler, (ışık dalgalan), sesler ve diğer duyusal uyarıcılar şeklindeki enerji dalgalarının sadece çok küçük bir kısmına ulaşabiliriz. Yani anlayışımız, bir numuneye ya da gerçek dünya üzerindeki küçük bir duyusal pencereye dayalıdır. Her birimiz, ayrıca geçmiş deneyimlerimiz, bunların sonucunda oluşan tavırlarımız ve inançlarımız açısından da benzersizizdir. Deneyimi, kavrayışlarımız ve inançlarımıza ‘uydurmak’ üzere süzgeçten geçirmeye eğilimliyizdir. Gözlerimiz ve kulaklarımızla algıladıklarımızdan çok, milyonlarca elektro-kimyasal sinaptik beyin bağlantısı, dünyaya ilişkin kişisel haritamızı oluşturan ‘anlayış’ haline gelir. Ama haritalarımızın hiçbiri gerçekliğin ‘ülkesi’ değildir ve olamaz da. Bu yüzden, doğru iletişim, başka insanların algı haritalarını anlamaya çalışmalıdır. Farklılıkl
İletişim, bir yöneticinin etkinliğinin temel unsurudur. İletişim, özellikle konu liderlikse, başarı ölçütleri listesinde daima üst sıralarda yer alır. Geleneksel iletişim kuramı genellikle iletişim aracının teknik ayrıntıları, mesajın şekli ve son teknoloji üzerinde yoğunlaşmıştır. NLP ise daha çok, iletişimde rol oynayan algılar, tutumlar ve inançların çeşitliliğiyle ilgilenir. Özel olarak, iletişimden (aynı zamanda davranışın herhangi bir görünümünden) alınması istenilen sonuç ve bu sonucun ne derece gerçekleştiği üzerinde yoğunlaşır. En önemlisi NLP, en şık kuramın ne olduğundan çok, hangi kuramın işe yaradığıyla ilgilidir. Tam olarak neyi başarmak istiyorsunuz? İletişiminizin başarılı olduğunu nasıl bileceksiniz? ‘Duyusal belirtiler’ ne olacaktır; ne görecek, ne duyacak ve ne hissedeceksiniz?
NLP'de basan, bir metne, sisteme, herhangi bir çaba ya da diğer bilgilere bağlılık temelinde değil, yaptığınız şeyin amaca hizmet edip etmediğine bakılarak ölçülür. Bunu
NLP'nin kökeni, yirmi yılı aşkın bir süre önce ABD'deki Santa Cruz Üniversitesi'ne dayanır. NLP'nin kurucuları, o zamanlar dilbilim (linguistik) alanında yardımcı profesör olan John Grinder ile psikoterapiye özel ilgi duyan psikoloji ve matematik öğrencisi Richard Bandler'dı. Onların araştırmaları, çalışmalarında çarpıcı sonuçlar elde etmesiyle uluslararası alanda, tanınan üç psikoterapisti ‘model’ alıyordu: Bir yenilikçi psikoterapist ve Geştalt terapisinin kurucusu olan Fritz Perls; baş edilmez görünen ilişki sorunlarına çözümler getirebilmiş, önde gelen bir aile terapisti olan Virginia Satir; modern hipnoterapinin babası olarak adlandırılan, dünyaca ünlü hipnoterapist Milton Erickson.
Grinder ve Bandler'in amacı, başarılı terapistler tarafından kullanılan iletişim davranışı modellerini tanıtarak, daha sonra başkalarına aktanlabilmesini sağlamaktı.. Onların ilk çalışmalarının ürünü, büyük bir kuram olmaktan çok, daha iyi iletişim, daha hızlı öğrenme ve herhangi
California'da yaşadığım 70'li yıllarda alternatif eğitim, alternatif sağlık, alternatif psikoloji, alternatif olan her türlü öğretinin içine girmiştim. Günlerim, gecelerim, hafta sonlarım demeden zamanımın ve paramın büyük bölümünü eğitim, kurs, vvorkshop, seminer ve motivasyon kasetlerine yatırıyordum. Evet, zamanımı ve paramı öğrenmeye harcamıyor, öğrenmeye yatırım yapıyordum. Harcamak, bir şeyin ziyan olması, yok olması, bitmesi, tükenmesi anlamına gelir. Yatırım ise kazanç olarak geriye döner. O yıllarda (hala da) hayatta benim için en önemli şeyin sürekli gelişim olduğunu keşfetmiştim. Öğrendiğim her yeni bilgi, her yeni yöntem beni kendimle daha barışık hale getiriyor, yaşam hazzımı artırıyordu. Yaşıtlarım para ve zamanlarını eğlence, giyim kuşam, araba vb. şeyler için harcarken, ben kendim için en önemli şey olan öğrenmeye yatırım yapıyordum.
Amacım bir diploma alarak, ömür boyu o kağıt parçasının bana getireceği gelir, unvan ve prestije sığınmak hiç değ