Kim hızlı okumak istemez ki? Türkiye’de okuma hızı ortalaması dakikada 160 – 220 kelime aralığındadır. Halbuki insan beyninin ve gözünün koordineli bir şekilde, yüksek bir anlama oranıyla, dakikada 500 kelimeden daha fazla okuyabilme kapasitesi vardır. Sahip olduğumuz bu yüksek okuma hızı kapasitemize ulaşabilmek için şüphesiz bazı özel teknikleri bilmek veya öğrenmek gerekir. Yüksek bir okuma hızına ulaşan bir kişi öğrenciyse daha iyi notlar almanın, iş dünyasındaysa kariyerinde hızla yükselmenin tüm avantajlarını elinde tutar. Okuma hızını geliştiren teknikler temelde iki mantığa dayalıdır. 1.Gözün herhangi bir bilgiyi beyne iletme hızı saniyenin üçte bir kadardır, birinci mantığın temeli, bu yöntemin gözün algı becerisini geliştirerek verilerin beyne daha çabuk ulaşmasını sağlamaktır. 2.Göz normalde okurken tek bir kelimeye odaklanır. Oysa bir bakışta 3-10 kelimeyi aynı anda görme yeteneğimiz var, İkinci mantığın temeli de, bu odaklanma davranışını y
Çoğu insan yaptıkları hamlelerde başarısız olunca ve hedeflerine yürürken düştüklerinde amaçlarından vazgeçme eğilimindedir. Genelde bu eğilimde olan insanların hamleleri de tereddütler içinde gerçekleşmiştir. Kendine güven ve başarı inancı gelişmemiş, ham kalmıştır. Oysaki, başarısızlık bir “son” değil belki de başarının başlangıcıdır. Modern dünyada insanoğlu sürekli başarıya odaklanarak yaşıyor ve hayat boyu girilen sınavlarda ve iş görüşmelerinde başarılı olmanın önemini arttırıyor. Sayısal olarak sınav sonucunu gören kişi kendini başarısız ya da başarılı olarak sınıflandırıyor. Bu düzene göre makbul kişi başarılı olan olarak algılanabiliyor ve başarısızlık sonucunda derin bir üzüntü, hayal kırıklığı, öz değer azalması sorunu ile karşı karşıya kalınıyor. Bunun sonucunda kişi başarısızlık korkusu ile tanışabiliyor. Başarı isteği yoğun olan kişiler sürekli başkalarının kendini nasıl değerlendirdikleri ile ilgilenirler. Diğerlerini kendilerinden daha başarılı gör
Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik, boyun eğme, aşırı uyum gösterme, yalnızlık, eleştirilere karşı hassas olma, güvensizlik, depresyon, aşağılık duygusu ve sevilmediğini hissetme gibi kavramlarla tanımlanabilir. Günümüzde özgüven eksikliği beklide birçoğumuzun yaşadığı ve çocuklarımızda gördüğümüz bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Özgüven bazı insanlar için önemsiz bir sorun, bazı insanlar içinde sıkıntı kaynağı olabilir. Çünkü modern yaşam da ve hepimizden özgüvenli olmamız beklenmekte, özgüven içeren davranışlar çoğu zaman beğenilmekte ve taktir edilmektedir. Çocukluğumuzdan itibaren yaşamın her alanında, öğrencilik yıllarında, yeni bir işe başlarken, özel ve sosyal yaşantımızda, mesleğimizi yaparken, özgüvenli davranmamız bizi başarıya ulaştırmakta, özgüven eksikliği ise kendimizi değersiz ve başarısız hissetmemiz
Okula başlayan çocuklar özgür ve sınırsız bir oyun dünyasından gelirler. Bu nedenle okula alışmaları belirli bir süre alacaktır. Eğer çocuğa bu süreç içinde zorlamalara kalkışmadan okulu ve dersleri sevdirebilirseniz okul hayatı boyunca bunu artı bir değer olarak taşır. Ancak çocuğa okulu sevdirmek, ders çalışmayı sevdirmek sanıldığı kadar kolay değildir. Çoğu anne bunu başarmak için ödül yöntemine başvurur. Oysa bu yanlış bir yöntemdir. Çünkü çocuğa her ders çalışma için ödül vermek onun ders çalışmayı bir mecburiyet olarak görmek yerine ödül için yapılan bir geçici iş olarak algılamasına neden olur. Ders çalışmak yeni bir bilgiyi öğrenmek, anlaşılmayan konular üzerinde çalışmak ve öğrenilenleri tekrar etmektir. Çocuğun öğrenmek için sorumluluk alması, merak etmesi ve motivasyonu, ders çalışma davranışının kalitesini belirler. Öğrenmek, ders çalışmak, ödev yapmak çocuğun sorumluluğudur. Çocuğa ödevleri konusunda yardımcı olurken asla bu işi tamamıyla kendi üzerin
Hızlı okuma eğitim hayatından iş hayatına kadar birçok alanda, büyük bir avantaj halini alarak bir ihtiyaç haline dönüşmüştür. Çok yavaş okuyan insanlar dahi bu teknikleri öğrenerek en az 2 - 3 kat daha hızlı okuyabilir ve okuduğunu kesinlikle anlayabilmektedir. Hızlı okuma teknikleri sayesinde hayatınızın çok fazla alanında büyük kolaylıklara sahip olabilirsiniz. Diğer insanların öğrenmek için harcadığı vaktin yarısını dahi harcamadan aynı bilgiyi edinmek, her insanın hayalini kurduğu bir yetenektir. Gelişen ve değişen dünya üzerinde en önemli olgunun zaman olduğu bilincine varan her insanın bu tür kurslara başvurduğunu ya da bu alanda hazırlanmış eğitim setlerinin yok sattığını rahatça görebiliriz. Aynı zamanda konsantrasyonu da artıran bir yöntem olarak bilindiği için özellikle çalışan insanlar ve öğrenciler üzerinde çok büyük faydaları olduğu konuşulmaktadır. Bu teknikler, hiçbir şekilde olumsuz sonuçlar doğurmayan kişilerin yararına olan bir yöntemlerdir. Oku
Hızlı okuma teknikleri, okuma tekniğinin modern eğitim teknikleri ile birleştirilmesi sonucunda oluşturulmuş ve bu şekilde meydana gelmiş bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Gelişen ve değişen dünya üzerinde en önemli olgunun zaman olduğu bilincine varan her insanın bu tür kurslara başvurduğunu ya da bu alanda hazırlanmış eğitim setlerinin yok sattığını rahatça görebiliriz. Aynı zamanda konsantrasyonu da artıran bir yöntem olarak bilindiği için özellikle çalışan insanlar ve öğrenciler üzerinde çok büyük faydaları olduğu konuşulmaktadır. Bu teknikler, hiçbir şekilde olumsuz sonuçlar doğurmayan kişilerin yararına olan bir yöntemlerdir. Hızlı ve etkili okumada önemli kavramlardan biri de çabukluktur. Bir kaynak ne kadar çabuk okunursa o kadar kolay anlaşılır, kavranır. Süratli okuma sırasında anlama olmazsa çabukluğun hiçbir değeri yoktur. Hızlı okuma eğitimi çabuklukla kavrama ve belleme arasında bir bağ kurmaya çalışır. Hızlı okuma süreci okuma profilimizde yaratmaya çalıştığı
Başarılı iletişimin en önemli koşullarından biri, kişiler arasında amaç birliğinin sağlanmasıdır. Amacı belli olan mesaj yerine daha kolay ulaşır. İletişimde başarıyı etkileyen diğer önemli bir nokta da mesajın gideceği kişiyi tanıyarak, onun kişilik yapısına uygun olan bilgi gönderme yöntemini seçmektir. Ses tonu yalan söylerken ya da korkumuzu saklarken bizi ele vereceği gibi, söylediklerimizi doğrulayan bir tanıklıkta yapabilir. Konuşmada sesin rengini ve müziğini oluşturan bireyin kişiliğinin bir parçası olsa bile kültürel boyutu yadsınamaz. Doğru ve güzel konuşmanın ikinci şartı, onun sağlam ve sistemli bir fikre dayanmasıdır; Konuşarak düşünme yerine, düşünerek konuşma esas olmalıdır. Boş konuşulmamalıdır. Konuşmanın hazırlıklı bir sunuş konuşması olması durumunda hazırlığın usulüne göre yapılması ve konuşmanın planlanması şarttır. Konuşma ne bıktıracak kadar ağır, ne de makineli tüfek gibi süratli olmalıdır. Konuşma ile nefes alıp verme ahenkli olmalı, nefe