HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI;İster özel ister kamu kuruluşu olsun, her kuruluş, toplumsal bir çevre içinde yer alır; bir yandan çevreyi etkiler, bir yandan da aynı çevreden etkilenir. Halkla ilişkiler; kuruluşun çevresiyle ilişkilerini, çevrenin kuruluş amaçları, işlevleri ve örgütsel davranış üzerindeki etkilerini öğrenmesiyle, kuruluşun çevresini etkilemesiyle ilgili anlayış, davranış ve yöntemleri içeren bir kavramdır. Bu nedenle halkla ilişkiler her kuruluşun, kuruluş yönetiminin çevreyi bilmesi, değerlendirmesi ve çevredeki değişimler karşısında sürekli önlem alması açısından önem taşır. Halkla ilişkiler aynı zamanda kuruluşun amaç, politika ve etkinliklerinin çevreye anlatılması ve benimsetilmesinde önemli bir role sahip bulunmaktadır. Halkla ilişkileri bu iki yönlü özelliği ile kuruluşların çevreleriyle ilişkileri içinde yer alan bir yönetsel işlev olarak kavramak gerekir.
"Halkla ilişkiler nedir?" sorusuna somut yanıt vermek zordur. Tanım
İnsanoğlu kendi yaşamının anlamını ve kendi tanımını belirlerken diğer insanlarla olan ilişkilerini de anlamlandırmak durumundadır. Varoluşçu psikologlar kendini gerçekleştiren insanı tanımlarken onun başka insanlar (ötekiler) kavramına fazlasıyla önem verdiğini irdelemişlerdir. Söz gelimi Abraham Maslow, insanın kendini gerçekleştirmesinin bazı tutumlara bağlı olduğunu irdelerken insanın rasyonelliği ile duygu, değer yüklü moral yanını uzlaştırmaktadır. Ona göre kendini gerçekleştirmek en temel gereksinim olup; hoşgörülü olmak, dünyayla bütünleşmek, yetilerinin bilincinde, yaratıcı, aktif ve sorumlu olmak, kendine güven duymak, dünyadan bağımsız olmak, özgür olabilmek, problem görmek, bunları çözümlemek ve mutlu olmak gibi tutumların ateşleyicisidir. Yapılan araştırmalarda bu tutumları geliştirmeyen bireylerde kaygı düzeyinin (anksiyetenin) arttığı görülmüştür.
Güdü denince ilk aklımıza gelmesi gereken şey bireyi harekete geçiren ve davranışta bulunmaya iten güç olmalıdır. O halde güdü bir davranışı başlatan ve bu davranışın yön ve devamlılığını belirleyen bireye ait (içsel) bir güç olarak ifade edilebilir. İşte belirli hedefleri olan bu davranışlara güdüsel davranışlar adı verilir.
Buradaki hedef olumlu ya da olumsuz olabilir. Olumlu hedefler yaklaşılmak istenen olumsuz hedefler ise kaçınılmak istenen hedeflerdir. Bunun dışında bazı hedefler doğuştan gelebilir. Örneğin; su içmek gibi. İşte bu tür hedeflere birincil hedefler adı verilir. Bazı hedefler ise öğrenme yoluyla sonradan ortaya çıkar. Başarılı olmak, itibar gibi. Güdüsel davranışlarımızın bazıları fizyolojik ihtiyaçlarla bazıları ise çevresel uyarıcılar ile ilgili olabilir:
a) İçsel Güdüleyiciler: ihtiyaç fizyolojik bir düzeydeki eksikliktir. Güdüsel davranışların başlam
Antik Yunan dünyasının ürünü olan felsefe (philosophia) sözcüğünün anlamı bilgi, bilgelik sevgisi (philia: sevgi; sophia: bilgi, bilgelik) olup sözcük Yunancadan Latince ve diğer dillere, Arapçaya oradan da Türkçeye geçmiştir. Yunanlıların "bilgelik sevgisi" ya da "hikmet arayışı" olarak tanımladığı felsefe; insanın soru sorma, sorgulama yapabilme ve akıl yürütme yeteneğine dayalı bir düşünme yetişidir. Filozof (philosophos) da bilgiyi arayan, ona ulaşmak isteyen kişidir. Filozof, hayatın anlamını bulmaya ve bu anlama uygun şekilde yaşamaya çalışır, edindiği bilgileri yetersiz bulup tedirginlik duyar, eleştiri yapar. "Gerçek bilgiyi", hayatı yaşanmaya değer kılacak ilkeleri bulmaya çalışır ama bu bilgi ve ilkeleri sürekli, zaman ve mekân koşulları doğrultusunda sorgulayan değiştirmeye hazırdır, insan yaşamını ilgilendiren her şey hakkında akıl yürütüp bunları felsefi problem konusu yapabilen filozof, apaçık ve doğru olduğunu bildiğimiz ya da böyle olduğuna inandığımız her ş
Asla zora başvurmamalı. Çünkü: iyiler, kendi doğal mecrasında gelişir, tadı daha iyi olur. Zorlama- işlerde' hayır olmamıştır hiç. Bir iş zaten kolaylıkla olmamışsa, demek ki ya zamanı gelmemiştir ya da biz o işin adamı değilizdir. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Arkadaşlığınıza güvenen, sizinle ilgilenen, size yol gösteren ve yardım eden kişileri düşünün. Yaşamınızdaki insanlar için ne denli önemli olduğunuzu belki de bilmiyorsunuz, bunun (arkında değilsiniz. - İşçi Dairesi yaşlı işçilerin işe gelmemelerinin nedenini ve neden emekliliklerini istediklerini öğrenmek için bir araştırma yaptı. İşi bırakmalarının en sık sözü edilen nedenlerinden biti bu insanların yorgun oldukları veya bahçeleriyle ilgilenmek için daha farla zamanlarının olmasını istedikleri değildi. Yaşlı insanları çoğu zaman emekliliğe götüren neden işyerinde artık kendilerine ihtiyaç duyulmadığını hissetmiş olmalarıydı. İşçiler kuşku duydukları zaman emekli oluyor, başkalarının ortaya daha iyi iş çıkardıklarını ve kendilerinin boşuna yer kapladıklarını, iş güçlerine ihtiyaç duyulmadığını düşündüklerinde işten ayrılıyorlar. Bunun yaşamımız açısından ne anlama geldiğini düşünün. Kendi yaşamımızdan emekli olamadığımız halde bize ihtiyaç duyulduğunu hissetmeye iht
Gözden uzak olan gönülden de uzak olur, derler. Aile fertleriniz ülkenin dört bir yanına dağılınca, hayatınızda olup bitenleri onlarla paylaşmayı unutmayın. Yakınlarınızla aranızdaki bağı koruduğunuz sürece kendinizi daha iyi hissedersiniz.
Yirmi yıl önce Sally koleje gitmek için baba evinden ayrıldı. Annesi o günleri üzülerek hatırlıyor ve şöyle diyor: ‘Korkunç bir şeydi. Onun hayallerini gerçekleştirmesini istiyordum ama, onu kaybetmek de istemiyordum. Onun evden uzaklaşıp beni terk etmek istediğini hissetmiştim.’
Sally annesinin tepkisini bir sevgi işareti değil de, kendisine duyduğu güvensizlik olarak algılamış ve birbirlerinden uzaklaşmışlardı. ‘Neden bu kadar uzağa gittiğimi bana sormalıydı. Bunu onun sorunu olduğunu düşündüğümden, ben de üstelemedim.’
Sally'nin kariyeri onu coğrafi olarak ailesinden uzak tutuyordu. Zaman geçtikçe Sally'nin