Üstün nitelikli "kilit personelin" bütün vasıfları ile bilinmesi bunalım dönemlerinin az zararla geçiştirilmesini sağlar. Bu, yola çıkan bir insanın, cebinde "tamirci" adresleri bulundurmasına benzer.. Hangi tür krizde, hangi elemana, hangi görevin yükleneceği önceden planlanmalıdır. Bu süreç kendi haline bırakılırsa kriz kendi personelini kendisi çıkarır... ya da çıkaramaz. Her iki durumun da sakıncaları vardır. "Sürükleyen personelin" bu şekilde ortaya çıkması geçici bir ferahlık sağlayabilir. Ancak "nereye sürükleyeceği" problemi vardır. (Bu konu liderlik açısından ele alınmamalıdır. Liderlik açısından konunun değişik yönleri vardır.) DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Yapısal Bozukluklar Kopmayı Arttırır. Amaçlara bağlı olmakla işe bağlı olmanın her zaman aynı şey olmadığını gözlüyoruz. Girişimin amaçlarını paylaşan bir eleman, girişime bağlılık duymayabilir. Bir insanı işe bağlı tutmak için yerine getirilmesi gereken şartlar vardır. Bu şartlar yerine getirilmediğinde bağlılık zedelenir. Şartlan korumak ve iyileştirmek gerekir. Kopmalar amaçlarla ilgili şüphe ve güvensizliklerden ziyade yapısal bozukluklardan kaynaklanabilir. Eleman, girişimin amacını paylaştığı halde, içinde bulunduğu yapısal şartları kişisel gelişimi ve refahı bakımından yetersiz gördüğünde, aynı amacı taşıyan ama bu yapısal bozukluğu taşımayan bir başka girişime geçme isteğinde bulunabilir, geçebilir. Öyleyse amaçların, güçlü yapısal şartlarla desteklenmesi, güven verici bir alt yapı burulması gerekir. Kamuda olsun, özelde olsun birçok sektörde amaçlara bağlı olmamakla suçlanan insanların asıl problemleri bünyenin yapısıdır. Bunların yapısal değişikliklere ilişkin
Huzursuzluk, Kavrama Zorluğu Meydana Getirir. Huzursuz insanlar kavrama zorluğu çekerler. Huzursuz bir ortamda ise herkes "kavrama özürlü" olur. Huzursuz bir insan, huzursuzluğu hangi sebebe bağlı olursa olsun günlük talimatlardan tutun, haftalık plan detaylarına kadar birçok konuda yeterli kavramayı gösteremez... Birçok defalar "Aptal aptal bakmanın" arkasında hemen araştırılması gereken bir huzursuzluk vardır. İşyerlerindeki huzursuzlukların en önemli sebeplerinden birisi, nedenleri konusunda bilgi verilmemiş ani gelişmeler, değişiklikler ve türü ne olursa olsun söylentilerdir. Söylentilerin başıboş gezindiği bir yerde huzur olmaz. Bu yüzden herkes gerektiği zaman gerektiği kadar bilgilendirilmeli, söylenti ilk turunun sonunda kapı dışarı edilmelidir. Sınırları iyi çizilmiş şeffaf yönetimin en büyük faydası herhalde berrak zihinler sağlaması, huzursuzluğu büyük ölçüde engellemesidir. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Girişimin yeniden yapılafrıması söz konusu olduğunda ilk belirtiler göründüğü andan itibaren endişeler başlar. Girişimi oluşturan bütün insanlar açısından endişe şudur: Girişimin alacağı yeni şekilde benim yerim ne olacak? Bana yer olacak mı? Uygun bir konum bulabilecek miyim? Bu endişeler yeniden yapılanma önünde engel teşkil edebilir. Sürtünme, dolayısı ile ısınma meydana gelir. Bu bakımdan endişelere yol açmayacak bir strateji takip edilmelidir. Herkesin yeni tavır ve sonuçlara hazır olması, herkesin ikna edilmesi ve inandırılması ile mümkün olabilir. Bunu da iyi bir iletişimden başka hiçbir şey sağlayamaz. Yüz yüze iletişim burada daha da önem kazanır. Yeniden yapılanmanın önceden motive edilmiş teknisyenleri, yeni yapılanmada görevi olacak ya da katkısı gerekli herkesle bire bir ilişki kurmalıdır. Gizli önderlere de özel önem verilmelidir. Değişik bir şeyler yapmak istediğinizde, birşeyleri değiştirmek istediğinizde ya da köklü bir değişiklik öngördüğünüzde, beraber
Öğrencilerin birçoğunda ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ vardır. Buna şu örneği verebiliriz: Çevresinden, arkadaşlarından devamlı olarak matematik dersinin zor olduğunu duyan öğrenci, bu derse önyargıyla yaklaşır. Girdiği matematik sınavından da zayıf alırsa şunu söylüyor: ‘Ne yaparsam yapayım matematikten başarılı olamayacağım.’ Bundan sonra da matematik sınavlarına hiç çalışmıyor ve hep zayıf alarak bu düşüncesini iyice pekiştiriyor. ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ ile ilgili şu hikâye meşhurdur: Köpekbalığını ortadan cam bölme ile ayrılma büyük bir akvaryuma koyarlar. Diğer tarafa da küçük balıklar koyarları Acıkan köpekbalığı, küçük balıkları yemek için her hamle yapışında burnu cama çarpar. Bunu yüzlerce kez yapınca, artık hiç hareket etmez olur. Bu arada camı kaldırırlar, öbür taraftaki balıklar köpekbalığının önü
‘Her insanın kendisinden yüz sene sonrasının planını yapması lazım.’ Mevlana
‘Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek; on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik; yüz yıl sonrasını düşünüyorsan çocukları eğit.’ Konfüçyüs İhsan Doğramacı ile bir spiker konuşurken, Doğramacı cebinden bir küçük defter çıkarır. Spikere şunu söyler:
- Benim bütün hayatım plan dahilindedir. Burada 20 yıl sonra ne yapacağım yazılı, deyince, spiker şaşırarak:
- Ama efendim yaşınız 80 küsur, daha o kadar yaşayacağınızı nerden biliyorsunuz? Doğramacı gülerek şu cevabı verir:
- Orasını Allah bilir kızım. Azrail (as.) geldiğinde bendeki planı görür de belki canımı planım bitinceye kadar almaktan vazgeçer... Her öğrenci hayatında en az birkaç kez çalışma
‘Hür irade, konuyu bilerek karar verme gücünden başka bir şey dedin’ SOKRAT, öğrencilerini yetiştirirken: ‘Okuduklarınızı ve duyduklarınızı değil, kendi düşüncelerinizi, kendi içinizde olup bitenleri söyleyin. Başkalarının ağaçlarından meyve yeme alışkanlığından sıyrılarak, kendi bahçenizin fidanlarını yetiştirin. İşte o zaman, meyve yemenin zevkini tadacaksınız’ diyerek, öğrencilerinin kendi kişiliklerini ve iradelerini özgür düşünce ortamında geliştirmeye yöneltmiştir. insanlarda karar alma ve kararı yerine getirebilme özgürlüğü vardır. Karar alma birkaç olanak karşısında bunlardan birini seçebilme serbestisidir. İnsan bu yetkiyi küçüklüğünden beri kendinde bulur. Dolayısıyla düşünce özgürlüğü ve bunu uygulama yani hür irade doğal olarak insanda doğuştan vardır. Ancak hür irade; insanın her istediğini yapması, başkalarının zararına da olsa her düşündüğünü uygulamaya koyabilmesi değildir. Oysa hangi tür özgürlük olursa olsun, insanlara hiç bir zaman ve mekânda sınırsız