Koçluk giderek, üç sebepten dolayı önemli hale geliyor. İnsanlar artık profesyonel bağlılıklarını işverenlerinden kendilerine yöneltmektedirler. Yani birçok işvereni kapsayan kariyerlerine yatırım yapıyorlar. Dolayısıyla şirketler artık anladılar ki, en iyi adamlarını muhafaza etmenin tek yolu, onlara yatırım yapmak, onları geliştirmek ve koçluk eğitimi ile şirketler bunu başarabiliyorlar. Koçluk hakkındaki bazı yanlış anlamalar… 1. “Koç, bir işin uzmanıdır. Bize ne yapmamız gerektiğini söyler.” Hayır değildir, olması da gerekmez. Koçlar doğal olarak işin her alanında uzman olamazlar. Tabii, kurumsal ortamlarda çalışmış bazı koçlar işin uzmanları olsalar da bu yaygın değildir. Koç, davranışsal değişim araçları ve tekniklerini kullanmada bir uzmandır. Koçlar uzman olmaktan çok, kaynak olan kişilerdir. İçimizde bulunan yetenek ve bilgileri verimli kullanmamız yolunda ışık tutarlar. Koç kişinin kendi içindeki potansiyeli bulmada
Koçluk öğretmenlik, danışmanlık, psikolojik tedavi, hipnoz ya da antrenörlük değildir. Yaratıcı sorular sorarak geleceğinizi şekillendirmeye ,hedefinize ulaşmanızda size sağlanan profesyonel destek sanatıdır.
Geleceğinizi yönetmek, sorunlarınızla baş etmek, güçlerinizi fark etmek istiyorsanız, yeni bir iş ya da projeye giriyorsanız, çözemediğiniz problemleriniz varsa, hayattan zevk almak istiyorsanız, kötü bir alışkanlıktan kurtulamıyorsanız, hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız koçluğu öğrenin. Koçlar ne yapar? Sizi dinler ve kendini sizin yerinize koyar, sizin dünyanızı anlamaya çalışır, size uyumlu bir arkadaş olur. Sizi yönlendirmek ya da sorularınıza cevap vermek yerine sorular sorarak sizin cevapları keşfetmenize yardımcı olur. Değişik öğrenme kaynaklarına ulaşmanıza yardımcı olur ama size bir şey öğretmeye çalışmaz. Rüya ve hayallerinize ulaşmanızı sağlayacak amaç ve hedefleriniz ile ilgili aksiyon planları kurmanıza yardımcı olur. Ri
"Sıradan düşünceler, insanın kendi kontrolünde olmayan, gelişigüzel, otomatik ve yararsız düşüncelerdir. İnsanın doğumundan başlayarak çevreden aldığı mesajları, oluşan sahte bir benliğin otomatik refleksleri biçiminde cereyan eder.
Kişi, böylece seyirci gibi davranır. Oysa kuantum düşünce tekniğinde kişi, yaşadığı olaylar ile düşünceleri arasındaki birebir ilişkiyi fark eder; şu anda yaşadığı her şeyin geçmiş inanç ve kabullenişlerinin sonucu olduğunu bilir. Kuantum düşünce, kişinin, hayatında istediği amaçlara birer birer ulaşmasını sağlar. Öncelikle bizim, olmak istediğimiz kişi haline gelmemizi sağlar" Yaşamımız boyunca edindiğiniz davranış biçimini değiştirmek istediğimiz zaman, yeni davranışları yaşamımızın bir parçası haline gelmesini sağlamamız gerekiyor. Kuantum Düşünce ile zihnimizdeki her şeyi değiştirmemiz için gerekli olan yaşam gücünü ortaya çıkarmamıza yardımcı olacaktır. Kuantum Düşünce üst nitelikli bir düşünme biçimid
İş ya da genel olarak yaşam hakkında, örneğin iyimser olmak gibi genel bir yaklaşım, bir üst düzey makro stratejinin ya da meta programın bir örneğidir. Meta sözcüğü Yunanca'dan gelmekte; ötesi, üstü ya da farklı bir düzeyde anlamını taşımaktadır. Meta programlar, patrondan gelen bir yorumu nasıl değerlendirdiğiniz, bir mektubu nasıl kaleme aldığınız ya da zamanınızı nasıl geçirdiğiniz gibi, alt düzey davranışın büyük parçalarını içermeye eğilimlidir. Hepimiz, deneyimimizi otomatik olarak süzgeçten geçiren ve tüm davranışımızı yöneten, oturmuş (değişmesi zor) zihinsel programlara sahibizdir. Huy ve davranışın kişiden kişiye çarpıcı farklılıklar göstermesinin nedeni de bu tür zihinsel programlardır. Meta programlar ‘içeriksiz’ olarak tanımlanır; aylık hesaplarla mı, yoksa Freda'nın doğum günü ya da bir bowling turnuvasıyla mı ilgili olduğumuzun bir önemi yoktur. Söz konusu durum ya da olay ne olursa olsun, deneyimimizi oturmuş kişisel kalıplarımıza göre süzeriz. Bu
Düşüncelerimiz fizyolojimizi -kas gerginliğini, nefes alıp vermemizi, kendimizi nasıl hissettiğimizi ve daha pek çok şeyi- anında etkiler ve tüm bunlar da düşüncelerimizi etkiler. Birini değiştirdiğimiz zaman diğerini de değiştiririz. Hiçbir parçamız bağımsız olarak çalışamaz. Bilinçsiz zihnimiz, ne olup bittiğinin bilinçli olarak farkında olmadığımız zaman bile bedenimiz üzerinde bir etkiye sahiptir. ‘Düşüncelerimizin büyük çoğunluğu bilinçsiz türdendir ve bunlar, NLP'ye göre, etkinliğimizde büyük bir rol oynar. Değişmek için iki rotaya sahibiz: Fizyolojimiz ve davranışımız aracılığıyla ve de düşünme biçimimiz aracılığıyla. Bu iki rotayı da tanımak ve kullanmak etkinliğimize ekstra bir destek sağlar.
Yöneticiler bu ilkelere farklı tepki vermektedir. ‘İstisnalar’ hakkında düşünmek için mantıklı, sorgulayıcı zihninizi kullanarak ya da belki de, bilinçaltında varlık gösteren bir niyet kavramına fazla önem vermeyerek şüpheci olabilirsiniz. Bazı yöneticiler ‘gerçekli
Bir iletişimin başarısı, niyet edilen sonucu gerçekleştirip gerçekleştirmediğine bağlıdır. Başka her davranış gibi, iletişimin amacı da, bilgi aktarmak, uyarmak, eğlendirmek, cesaretlendirmek, vb. türünden bir sonuç meydana getirmektir. İletişim, mesaj ya da araç açısından hangi şekle bürünürse burunsun ve ‘girdi’ davranış ne derece gelişkin olursa olsun, istenen sonucu gerçekleştirmiyorsa etkisizdir. Buna karşın, sonuca ulaşan bir ‘iletişim’ (hiç sözcük ya da fark edilebilir bir mesaj içermese bile) etkilidir.
Bu durum, sorumluluğun büyük bölümünü, mesaj iletilen kişiden çok, iletene yükler. Mesajınızı açık bir şekilde aktardığınıza inanmanız, niyetlendiğiniz sonucu sağlamayacaktır; mesajınızı aktarmak için farklı bir yol bulmak zorunda kalabilirsiniz. NLP, başarıyı, iletişimin girdilerinden çok çıktılarım temel alarak değerlendirir ve ölçer. Yöneticinin şüphe ve öfke uyandıran bir konuşması, niyeti personelin güvenini tazelemek ve moralini yükselmekse, işi
Biz insanlar, hedefe ulaşan, maksatlı sistemler gibi çok etkinizdir. Bu yüzden, aynı şeyleri tekrar tekrar yaptığımız zaman aynı tür sonuçları üretme eğiliminde oluruz. Bu sistem oldukça iyi -aslında mükemmel bir şekilde- çalışmaktadır. Ya da olumsuz niyetler, programımıza girmelerine bir şekilde izin verilmişse, etkili bir şekilde gerçekleştirilir; korkular ve endişeler olarak zihnimizi meşgul eden şeyler gerçekleşmeye yöneliktir. Belirli düşünceler, eylemler ve duygular sürekli olarak belirli sonuçlar üretir. Programımıza ‘değersiz’ şeyler girse ya da niyetlerimiz yanlış yönlendirilse bile, düşüncelerimizi ve inançlarımızı gerçekliğe dönüştüren programlar garip bir şekilde etkilidir. Kuşkusuz, eylemlerimiz çoğu kez yanlış düşünce ve inançların ‘programlanması’ nın ürünüdür ve bunun doğurduğu sonuçlardan mutsuz olacağımız kesindir.
Zihniniz belirli korkular ya da sizi endişelendiren durumlarla meşgulken, bisikletten düşmeniz, bir konuşma yaparken ağzınızın