Hafıza insan yaşamındaki verilmiş en büyük hediyelerden birisidir belki de. Sözlük anlamıyla düşünecek olursak hafızanın geçmişte yaşadığımız şeyleri kaydeden ve gerektiğinde bunları bir bütün olarak ya da parça parça hatırlayabilen bir yetenek sistemi olduğu görülür. Geçmişte yaşadığımız şeyler derken aslında bu gerçekten de tamamıyla bir geçmiştir çünkü beyin sisteminde doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız şeylerin belirli bir izi kalır. Tabii ki şunu da belirtmek gerekir ki hafızanın diğer bir deyişle belleğin bir şeyi hatırlayabilmesi için öncelikle bunu idrak etmiş olması yani algılamış olması gerekir. Bundan sonra bu anıya benzer gördüğü şeyler oldukça bunları hatırlaması olanak dahilinde olmaya başlar. Bunca hatırlama ve anımsamaya rağmen geçmişten itibaren öğrendiğimiz çoğu şeyi de hatırlayamaz ve unuturuz. Unutma işte bu tüm öğrenme olayının tersi bir durum oluşturur. Ciddi olarak günlük hayattaki sarsıcı unutmalar birer hastalık belirtisi olabileceği gibi gün
Kuantum düşünce tekniği son zamanlarda sıkça araştırılan ve üstünde durulan bir tekniktir. Standart düşünmenin biraz daha üzerinde bir düşünme biçimidir. Kuantum düşünme tekniğinde daha çok etkili olabilecek ve fark yaratabilecek kadar bir düşünme etkinliğinden bahsedilir. Bunların atom altı güçlerle sağlandığı da araştırmalardan çıkan sonuçlardandır. Kuantum düşünce tekniğini gerçekleştirebilen birey kendi kendine hükmeden yani kendisinin efendisi olabilen bir konuma yerleşir. Burada önemli olan konu tek tek bireylerden çok bir bütün olmanın sağladığı faydalar ve bunun önemidir. Kuantum düşünce tekniğinde inanılan kişinin kendini değiştirmeye başladığı andan itibaren bütün çevresinin yani evinin işinin ve ona bağlı olan her şeyin de bir değişime tabi tutulacağıdır. Aynı zamanda kişi için en doğru ve uygun şeylerin de hemen karşısında olduğuna ve kişiye düşenin sadece onu tutup almak olduğuna inanılır. Tüm bunların yanında güçlü ve sağlıklı bir beden için zemin hazırlanmış
Bir toplulukta ya da genel anlamda bir toplumda iyi bir iletişimin önemi yadsınamaz. Bu iletişimi etkin bir şekilde uygulamak hem bireysel hem de toplumsal olarak fayda sağlar. Bu etkili iletişimden bahsetmişken bu iletişimi bozan başlıca faktörlerden başlamak en iyi olacaktır. Kişiler genellikle kendi fikirlerini kesin ve mutlak doğru olarak kabul ederler ve başkalarının fikirlerine çok önem vermezler. Bu bir iletişimin aslında başlamadan bitmesine bile neden olmaktadır. Çünkü böyle bir durumdayken kişilerin arasında düzgün bir iletişimden bahsetmek çok söz konusu da değildir. Aynı zamanda karşıdaki kişileri sürekli olarak eleştiriye maruz bırakmak sürekli olarak aşağılamak ve küçümsemek de iyi bir iletişimi bitiren nedenler arasında gösterilir. Sadece kendi söylediklerimizin dışında bir de karşıdakini dinlememekten ileri gelen hatalar da vardır. Kişilere kendilerini değersiz hissettirmeye neden olunur bu şekilde. Tüm bunlar düzgün iletişimi bozan hatalardandır. Etkili ile
Okul, çocuğun yaşamındaki ilk toplumsal kurumdur. Okul kişiye yaşamında gerekli olacak değerleri ve bilgileri kazandırırken topluma uyum sağlaması için gerekli sosyalleşme becerilerini de kazandırmaktadır. Okul başarısızlığının her çocuk için ayrı bir nedeni vardır. Çocuğun tembelliğinin nedenini iyi analiz etmek gerekir. Çocuk veya genç belki öğretmenlerden ondan öç almak için çalışmıyordur. Yahut anne babanın kendisini azarlamasından aşağılanmasından aşırı eleştirmesinden bilinç dışı bir tepki ile ders çalışmayarak tepki vermekte böylece intikam almaktadır. Çocuğu okulda başarısız olan anne babalar özellikle kendilerini sorgulamalıdırlar. İyi bir model olup olmadıklarının farkına varan büyükler hatalarını hemen düzeltebileceklerdir. Okul başarısızlığının bir nedeni de gerçek dışı aşırı istekleri olan anne babadır. Çocuk büyüklerin beklentisine cevap veremeyince ümitsizliğe kapılır. Başarıya şartlandırılmak yerine ”elinden gelenin en iyisini yapmaya “
Çoğu insan yaptıkları hamlelerde başarısız olunca ve hedeflerine yürürken düştüklerinde amaçlarından vazgeçme eğilimindedir. Genelde bu eğilimde olan insanların hamleleri de tereddütler içinde gerçekleşmiştir. Kendine güven ve başarı inancı gelişmemiş, ham kalmıştır. Oysaki, başarısızlık bir “son” değil belki de başarının başlangıcıdır. Modern dünyada insanoğlu sürekli başarıya odaklanarak yaşıyor ve hayat boyu girilen sınavlarda ve iş görüşmelerinde başarılı olmanın önemini arttırıyor. Sayısal olarak sınav sonucunu gören kişi kendini başarısız ya da başarılı olarak sınıflandırıyor. Bu düzene göre makbul kişi başarılı olan olarak algılanabiliyor ve başarısızlık sonucunda derin bir üzüntü, hayal kırıklığı, öz değer azalması sorunu ile karşı karşıya kalınıyor. Bunun sonucunda kişi başarısızlık korkusu ile tanışabiliyor. Başarı isteği yoğun olan kişiler sürekli başkalarının kendini nasıl değerlendirdikleri ile ilgilenirler. Diğerlerini kendilerinden daha başarılı gör
Başarı; büyük-küçük, güzel-çirkin, genç-yaşlı, herkes tarafından elde edilmek istenen bir durumdur. Hiç kimse, hayatının hiçbir döneminde başarısız olmayı istemez. Her birey, hep başarmak ve her işinde başarılı olmak için bir gayret içerisinde bulunur. Ancak herkes, her zaman başarılı olamayabilir. Arzu etmemelerine rağmen, başarısızlık bazı bireylerin yakasını bırakmaz. Bununla birlikte, bazı bireylerin başarısız oldukları konularda başarılı olan insanlar da bulunabilmektedir. Bir insanın başarısını belirleyen en temel etkenlerden biri, onun başarısızlığı nasıl karşıladığıdır. Başarılı olmayı arzu eden herkes, başarısızlığı yenmek ve ilerlemeye devam edebilmek için stratejiler geliştirmelidir. Eğer geliştirmezse, başarısızlık mutlaka cesaretsizliğe ve cesaretsizlik de yenilgiye yol açar. Başarısızlık hayatın bir parçasıdır. Hatta gelişmemiz için ihtiyacımız var. Burada önemli olan, o başarısız durumdan başarılı olmak için ne öğrendiğinizdir. Ayağa kalkıp devam et
İnsan beyninden, bilinçli olarak bir şey düşünmese bile, dakikada 600 sözcük kadar bir düşünce aktığı hesap edilmiştir. Hızlı ve bilinçli okuma tekniklerini bilmeyen bir okuyucu dakikada ortalama 150 sözcük okumaktadır. Geriye kalan 450 sözcük zihinden geçen parazit düşünce kalıntılarıyla doludur. Ama insan hızlı okuma becerileriyle bu boşluğu doldurabilir ve okuma hızını üç katına çıkarabilir. Çağımızda insanı öteki canlılardan farklı ve ayrıcalıklı kılan temel özellik, bilgi, başarı ve öğrenmedir. Buna en hızlı, en ucuz ve en etkili ulaşma vasıtası ise okumaktır. Günümüzde okumak için zamanı olmadığından şikâyet edenler için birtakım okuma becerilerini artırıcı teknikler geliştirilmiştir. Bu tekniklerin genel adı hızlı okumadır. Okumayı fiziksel etkinlik olarak düşünürsek, hızlı okuma da bir tür fiziksel etkinliği artırıcı uygulamadır. Hızlı okuma eğitimin temelinde görsel algılama vardır. Böyle olunca da temel hedefimiz gözümüzün kaslarını eğitmeyi, gözümüzün ç