Etkili dinleme; dinlemeye hazırlanmayı, dikkati konu üzerinde toplamayı ve dinleme amacının belirlenmiş olmasını gerektirir.
Dinleme Hazırlığı
Dinlemede etkililiğin sağlanması için gerekli ön koşullardan birisi, "dinlemeye hazırlanmaktır."
Dinleme hazırlığının iki yönü vardır. Birinci yön, dinlenecek konuya ilişkin ön bilgi sahibi olmak üzere yapılan hazırlıktır.
Öğrencilerin, derste o gün anlatılacak konu için, evlerinde konuyla ilgili bilgi toplamaya yönelik olarak yapacakları hazırlık bu türdendir. Öğrencilerin ilgili konuya (konunun ne olduğuna, özelliklerine, ana düşüncesine, vb) ilişkin ders ve yardımcı ders kitaplarından yararlanarak ya da harita, resim, çizelge, vb. inceleyerek yahut gözlem ve görüşme yoluyla elde edecekleri ön bilgileri; dinleme anında, konu üzerine dikkatlerini toplamayı kolaylaştırır. Bu yol öğrenc
Ders, konferans ya da radyo, TV gibi yayın araçlarında yapılan konuşmalardan not alma yoğun bir dikkati gerektirir. Anlatılanların çabucak kavranması ve ana düşüncelerinin saptanarak, buradan yan düşüncelere ulaşılabilmesi için konuşmayı titizlikle dinlemek ve bu dinleme sırasında da gerekli saptamaları yapmak zorunludur. Kısaca, not alma öncesinde ve sırasında dinleme, edilgin değil; etkin olmalı ve yazarken öğrencinin kafasında kimi soru işaretlerine yer kalmamalıdır. Dinlemede dikkat o denli konuya verilmelidir ki; önce konuşulanlar anlaşılmalı, çağrışımlar yapılmalı ve sonra da hükümler vererek sorular sorulmalı ve hepsinden sonra da bir düşünce bütünlüğüne varılmalıdır. Böylece; konuşanın yöntemi, amacı, yeni bir düşüncenin ne zaman ileri sürüldüğü, kolayca ve başka bir uyarıcıya gerek duyulmadan anlaşılabilmelidir. Bundan sonra öğrenilenleri yazma ise, çok uzun bir süre almadan, ders arasında verilen küçük dinlenme aralarından ya da yazma için bırakılan süreler
HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI;İster özel ister kamu kuruluşu olsun, her kuruluş, toplumsal bir çevre içinde yer alır; bir yandan çevreyi etkiler, bir yandan da aynı çevreden etkilenir. Halkla ilişkiler; kuruluşun çevresiyle ilişkilerini, çevrenin kuruluş amaçları, işlevleri ve örgütsel davranış üzerindeki etkilerini öğrenmesiyle, kuruluşun çevresini etkilemesiyle ilgili anlayış, davranış ve yöntemleri içeren bir kavramdır. Bu nedenle halkla ilişkiler her kuruluşun, kuruluş yönetiminin çevreyi bilmesi, değerlendirmesi ve çevredeki değişimler karşısında sürekli önlem alması açısından önem taşır. Halkla ilişkiler aynı zamanda kuruluşun amaç, politika ve etkinliklerinin çevreye anlatılması ve benimsetilmesinde önemli bir role sahip bulunmaktadır. Halkla ilişkileri bu iki yönlü özelliği ile kuruluşların çevreleriyle ilişkileri içinde yer alan bir yönetsel işlev olarak kavramak gerekir.
"Halkla ilişkiler nedir?" sorusuna somut yanıt vermek zordur. Tanım
Dalgınlık, bireyin çevresinde olup bitenleri ayrımsayamayacak kadar düşüncelere dalmış olması ya da dikkatini belirli bir konu üzerinde toplayamaması durumudur.
Dikkatin toplanmasını engelleyen nedenler, dalgınlığa yol açan nedenler olarak düşünülebilirler.
Dalgınlığın başlıca nedenlerini iki grupta ele alabiliriz.
1. Çok önemli olmayan kimi küçük sorunlar sizi rahatsız ediyor ve dikkatinizi konuya vermenizi engelliyor ya da güçleştiriyor olabilir. Sözgelişi bir yere gidilecek, bir arkadaşınızla telefon-laşılacak olunabilir. Bu durumda yapılacak iş, sizi rahatsız eden ve zihninize takılarak dikkatinizi toplamayı güçleştiren sorunları olanaklar ölçüsünde öncelikle çözümleyerek ortadan kaldırmak-
Bunun için, eğ
Öğrencinin yaptığı çalışmaya kendini vermesi, her şeyden önce, o işin üstesinden geleceği konusunda kendisine güvenmesini gerektirir. Yetersizlik duyguları içindeki bir öğrencinin, başarı sağlamak için, dikkatli bir çalışma ortamı içinde bulunması güçtür. Bu yönüyle, verimli çalışmada öğrencinin kendine güvenmesinin önemi hiçbir koşulda yadsınamaz. Güven eksikliği olan bir öğrencinin, yapacağı işte kendine güven duymasının en iyi yolu, o işi başaracağına kendisini inandırmasıdır. Bunun için kişinin kendine güven sağlayabilecek kadar küçük, ancak etkili kimi çareler araştırıp bulması gerekir.
Böylesi bir kişinin, örneğin aynı konuda daha önce sağladığı bir başarısını düşünmesi ya da yapacağı çalışmayla elde edilecek sonucu bir an için düşlemesi, vb. biçimdeki iç telkinler yararlı olabilirler.
Öğrenmenin temeli, dikkatin konu üstüne toplanmasına dayandığına göre; konuya kendini ve
İnsanoğlu kendi yaşamının anlamını ve kendi tanımını belirlerken diğer insanlarla olan ilişkilerini de anlamlandırmak durumundadır. Varoluşçu psikologlar kendini gerçekleştiren insanı tanımlarken onun başka insanlar (ötekiler) kavramına fazlasıyla önem verdiğini irdelemişlerdir. Söz gelimi Abraham Maslow, insanın kendini gerçekleştirmesinin bazı tutumlara bağlı olduğunu irdelerken insanın rasyonelliği ile duygu, değer yüklü moral yanını uzlaştırmaktadır. Ona göre kendini gerçekleştirmek en temel gereksinim olup; hoşgörülü olmak, dünyayla bütünleşmek, yetilerinin bilincinde, yaratıcı, aktif ve sorumlu olmak, kendine güven duymak, dünyadan bağımsız olmak, özgür olabilmek, problem görmek, bunları çözümlemek ve mutlu olmak gibi tutumların ateşleyicisidir. Yapılan araştırmalarda bu tutumları geliştirmeyen bireylerde kaygı düzeyinin (anksiyetenin) arttığı görülmüştür.
İlk bilimsel çalışmalar Çin ve Hint'te başlamış daha sonra Mısır ve Mezopotamya'da devam etmiş; bu coğrafyalarda astronomi, tıp, topografya, matematik, mühendislik gibi bilimlerin temelleri atılmıştır.
Antik Yunan dünyasında doğa filozoflarının ilk nedenden yola çıkarak yaptıkları spekülatif doğa açıklamalarıyla oluşan doğa felsefesi Antik çağda olduğu gibi Orta Çağda da doğa bilimi olarak anlaşılmıştır. Bu dönemde filozofların hem felsefeyle hem de müzikten fiziğe kadar pek çok alanın olgularıyla ilgilendikleri görülmektedir. Pythagoras matematiğin, Archimedes de fiziğin temellerini atmıştır.
Pythagoras, matematik ile müzik arasında bir bağlantı kurmuş, evrenin bir sayı uyumu olduğunu; kozmolojik düzenin temelinde matematik orantılar bulunduğunu ileri sürmüştür. Pythagorasçıların daha sonraki büyük başarıları astronomide olmuş; yeri evrenin mer