İnsan beyni ve sinir sistemi bir sibernetik sisteme en iyi örnektir. İnsanın sibernetik sistemi şaşırtıcı derecede karmaşıktır ve bunun en açık örneği, solunum ve nabız oranı gibi yaşamsal nitelikteki ‘yaşam hedeflerimizin bir anlık bile bilinçli düşünce olmadan düzenlenişidir. Bu örneklerde, sistem yapının ayrılmaz bir parçasıdır; zaten böyle olması, hiç şaşmadan düzenlenen ana bedensel işlevler açısından büyük bir talihtir. Vücut sıcaklığınız önceden ayarlandığı hedeften aşağı düşerse, hedefe yeniden ulaşmak üzere ısı üretmek için normal olarak titrersiniz. Sıcaklığınız çok artarsa, tıpkı bir otomobilin soğutma sistemi gibi, ter şeklinde sıvı akmaya başlar. Bu da tümüyle kendiliğindendir.
Daha karmaşık faaliyetlerde (gerçi bahsetmiş olduklarım da oldukça karmaşıktır), aynı kendiliğinden sistem devrededir. Nabız ve solunum oranlarının aksine buradaki tek fark, örneğin bağcıklarınızı bağlamak, bir sosis yemek, bir yarışa katılmak ya da aylık satış hedeflerini tut
NLP'de tekrar tekrar karşımıza çıkan bilinçsiz yeterlilik düşüncesi, kişisel etkinliğin anahtarlarından biridir. Arkadaşlarınıza ve ailenize hangi alanda çok iyi olduğunuzu sorun. Büyük olasılıkla, onların söyledikleri beceriler veya yeteneklerinizin çok iyi olduğunu hiç düşünmemişsinizdir ve bunları nasıl becerebildiğinizi de tam olarak açıklayamazsınız. En iyi yaptığımız şeyler bilinçli olarak uğraşmadan yaptığımız şeylerdir; bu basan kuşkusuz doğal olduğunu düşündüğümüz beceri ve yeteneklerle ilgilidir. O zaman genel hedefiniz, listelediğiniz hedeflerinizin olabildiğince çoğunu bu ‘düşünmeksizin’ kategorisine almak olmalıdır. Bu tür sonuçlan (hazırlıksız bir konuşma yapmak, zamanı iyi kullanmak, zor insanları idare etmek, vb.) kolayca gerçekleştiren meslektaşlarınızı düşünüyor olabilirsiniz. Ama emin olabilirsiniz ki, onların beyinlerinde özel bir madde yoktur. Onların yaptıkları, sadece, bu görev ve becerileri, sizin de yaşamın başka alanlarında yaptığınız gibi, bilinçsiz yete
İş ya da genel olarak yaşam hakkında, örneğin iyimser olmak gibi genel bir yaklaşım, bir üst düzey makro stratejinin ya da meta programın bir örneğidir. Meta sözcüğü Yunanca'dan gelmekte; ötesi, üstü ya da farklı bir düzeyde anlamını taşımaktadır. Meta programlar, patrondan gelen bir yorumu nasıl değerlendirdiğiniz, bir mektubu nasıl kaleme aldığınız ya da zamanınızı nasıl geçirdiğiniz gibi, alt düzey davranışın büyük parçalarını içermeye eğilimlidir. Hepimiz, deneyimimizi otomatik olarak süzgeçten geçiren ve tüm davranışımızı yöneten, oturmuş (değişmesi zor) zihinsel programlara sahibizdir. Huy ve davranışın kişiden kişiye çarpıcı farklılıklar göstermesinin nedeni de bu tür zihinsel programlardır. Meta programlar ‘içeriksiz’ olarak tanımlanır; aylık hesaplarla mı, yoksa Freda'nın doğum günü ya da bir bowling turnuvasıyla mı ilgili olduğumuzun bir önemi yoktur. Söz konusu durum ya da olay ne olursa olsun, deneyimimizi oturmuş kişisel kalıplarımıza göre süzeriz. Bu
NLP önvarsayımlarındadır. Hepimiz, çoğunlukla sözsüz olarak, her an iletişim kurarız. Bilinçli niyetiniz ne olursa olsun, en belirsiz bir iç çekiş ya da gülümseme, hatta vücudunuzun açısı bile bir iletişimdir. Yani, biri onlardan bir anlam çıkarabilir. Çoğu kez, içsel düşüncelerimiz -aslında içsel iletişimlerimiz- bile, duruşumuz, vücut hareketlerimiz, ses tonumuz ve göz hareketlerimiz aracılığıyla başkalarına aktarılır. Bu, iletişimin kanıtının başkalarının tepkileri -bazen beklenmedik şekillerde olabilir- olması noktasında, bir önceki önvarsayımla bağlantılıdır. İletişimin farklı biçimlerinin etkisini bilmek, her yönetici açısından güçlü bir kozdur. Sürekli iletişim kurduğumuzu kavramak, ek bir sorumluk boyutu getirir.
İzmir’deki NLP Eğitimleri ile ilgili detaylı bilgi için 232 422 59 54 numaralı telefondan veya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Tüm düşüncelerimiz ve anılarımızın bir yapısı vardır. Beyin; gözler, kulaklar ve diğer duyusal ‘alıcılar’ aracılığıyla aldığı tüm duyusal verileri sınıflandırmaya ya da kategorize etmeye çalışır. Bu derece muazzam bir veriler yığınını işte böyle anlamlandıra-biliyoruz. Ama her bireyin bir temsil sistemi (diyelim, resimler halinde düşünmek) bir başka kiplikten daha fazla kullanmaya yönelik her tercihi, bir düşünce modeli ya da yapısı oluşturmaya -düşüncenin içeriğini dikkate almaksızın- eğilim gösterecektir. Ek olarak, bu içsel temsil sistemlerinin resmin parlaklığı ya da sesin yüksekliği gibi karakteristikleri ya da alt-sistemleri de bir yapı oluşturacaktır. Bu yüzden, örneğin farklı mutsuz anılar pekâlâ benzer bir yapıya sahip olabilir. Kuşkusuz, bu yapı mutsuzluğun genel özelliğini üretir. Düşüncelerin dizilişi de deneyimin yapısının parçasıdır. Bir insan başlangıçta görsel imajlarla motive olabilir ve bunu belki de iyi duygular izlerken, bir başka insan içsel diyalog ya da kend
İhtiyacımız Olan Tüm Kaynaklara Zaten Sahibiz. Tüm becerilerimiz ve eylemlerimiz, ne olabileceğine dair düşünceler, düşler ve resimler olarak önce zihinde başlar. Zihinsel ve fiziksel kaynaklarımızın bu yapı taşları hepimizde mevcuttur. Bunlar kendimizi hissetme biçimimizi değiştirebilir ve başarmak istediğimiz şeye yöneltebilir. Dışımızdaki kaynakları (örneğin, para) elde etmek ya da istediğimizi gerçekleştirmek için kullandığımız beceri ve yeteneklerimiz içimizdeki bu kaynaklardan doğar. Bunu şöyle de ifade edebilirsiniz: ‘Biri yapıyorsa, ben de yapabilirim.’ İzmir’deki NLP Eğitimleri ile ilgili detaylı bilgi için 232 422 59 54 numaralı telefondan veya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Her birimiz dünyayı eşsiz biçimde algılarız; sanki gerçek dünyaya ilişkin, kendimizin çizdiği kişisel bir haritaya sahibizdir. Öncelikle, biz insanlar, bireysel olarak, etrafımızdaki görüntüler, (ışık dalgalan), sesler ve diğer duyusal uyarıcılar şeklindeki enerji dalgalarının sadece çok küçük bir kısmına ulaşabiliriz. Yani anlayışımız, bir numuneye ya da gerçek dünya üzerindeki küçük bir duyusal pencereye dayalıdır. Her birimiz, ayrıca geçmiş deneyimlerimiz, bunların sonucunda oluşan tavırlarımız ve inançlarımız açısından da benzersizizdir. Deneyimi, kavrayışlarımız ve inançlarımıza ‘uydurmak’ üzere süzgeçten geçirmeye eğilimliyizdir. Gözlerimiz ve kulaklarımızla algıladıklarımızdan çok, milyonlarca elektro-kimyasal sinaptik beyin bağlantısı, dünyaya ilişkin kişisel haritamızı oluşturan ‘anlayış’ haline gelir. Ama haritalarımızın hiçbiri gerçekliğin ‘ülkesi’ değildir ve olamaz da. Bu yüzden, doğru iletişim, başka insanların algı haritalarını anlamaya çalışmalıdır. Farklılıkl