1) Takıntılı kişilik özeliklerini taşıyan kişiler; hem kendi üzerlerinde hem de çevrelerinde denetimi sağlamak üzere önlemler alınır. 2) Yaklaşımlarında ölçülüdürler. 3) İlişkilerde ihtiyatlı,düşünceleri mantıklıdır. Bu özeliklerinde aşırıya kaçarlarsa sert görünüşlü ve bilgiçlik taslayan kişiler olur. 4) Duygular ve sezgiler yerine, nedensellik ve mantıksal olma üzerine dururlar. Nesnel olmak için ellerinden geleni yaparlar. 5) Taşkınlık yapmaktan kaçınırlar. 6) İlişkilerde ölçülü ve duygusal olarak mesafeli görünürler, aynı zamanda dengeli, güvenilirlik ve dürüstlük niteliklerine sahiptirler. 7) İlişkilerinde kendilerini tutma duygularını frenlemelerine ek olarak çevrelerinde egemenlik kurmayı severler. 8) Takıntılı, saplantılı kişiler için her şeyin bir yeri vardır. Her şey yerli yerinde olmalıdır. 9) Temizliğe düşkün ve düzenlidirler. 10) her şeyi t
Bilinçaltı telkini, adından da anlaşılabileceği gibi telkinleri yani herhangi bir konudaki olumlama mesajlarını doğrudan bilinçaltına göndermek için kullanılan beynin mucizevi gücünü bireyin lehine çevirmesini sağlayan bir araçtır. Bilincin algılayamayacağı frekansta oluşturulan olumlama mesajları müziğe entegre edilir ve arzu edilen değişim için uzmanlar tarafından özenle hazırlanmış olması gereken olumlama mesajları bilinç bariyerini saf dışı bırakarak, doğrudan bilinçaltına ulaştırılır. Bilinçaltı Telkinlerin (subliminal mesajların) temelinde olumlama mesajları yer almaktadır. Bu mesajlar uzmanlar tarafından ilgili sorun veya kişisel gelişim arzulanan konu odaklı olacak şekilde özenle, kişiye özel hazırlanarak istenilen değişim kısa sürede sağlanabilmektedir. Örneğin toplum karşısında konuşmakta zorluk çeken bireyi, bu duruma sevk eden kalıplaşmış, taşlaş
Şayet mutluluk, varmayı beklediğin bir duraksa, o halde daha çok yolun var demektir. Burada en büyük hatamız, mutluluğun bize, bizim dışımızda bir yerlerden geleceğini düşünmektir. Danışanlarımın çoğu, stresli haldeyken gülümsemelerinin imkansız olduğunu söylüyor. Kendilerince haklılar tabi. Problemi oluşturan şey aslında içinde bulunduğunuz durum değil, o problemi nasıl gördüğünüzdür. Yani onun bir sorun olduğunu düşünüyorsanız haklısınız, bir sorun olmadığını düşünüyorsanız yine haklısınız. Diyebiliriz ki, mutlu ya da mutsuz olmaya çoğu kez kendimiz karar veriyoruz. Mutlu ve Başarılı Olma Sanatının Yasaları Mesut olmaya karar ver: Mutlu olmayı hayatınızın önceliği haline getirmelisiniz. Nasıl zayıflamak için günde en az 20 dakikanızı egzersize ayırmanız gerekiyorsa, mutlu olmak için de her gün bu fikre belli bir mesai ayırmalısınız.
Genellikle internette şöyle reklamlar görürüz ya da e-postalar alırız: “1 haftada 1 milyon kazanmanın yolları”, “Gelirinizi 1 günde 10 kat artırın”, “Bizden alacağınız sertifika ile başarının kapıları ardına kadar açılır”, “Günde sadece 1 saat ayırarak, zengin olmanın yolları”. Peki tüm bu vaatlerin gerçeklik payı var mı? Yoksa bunlar tamamen modern zamanların bir dolandırma taktiği mi? Bir günde başarıya ulaşmak mümkün mü? Yoksa böyle bir beklenti içinde olmak sadece bir hayal mi? Bir Günde Başarı Mümkün Ama Çok Ender Yaşanan Bir Gerçek Bu, tamamen insanların başarıya ulaşma üzerinde kendi kendilerine oluşturmuş oldukları inanç sistemine bağlı bir durum. Evet, bazı insanlar için oldukça kısa zamanda, hatta bir günde başarıya ulaşmak mümkün, çünkü bilinçleri o yönde gelişmiş. Ancak, büyük bir çoğunluğun, başarıya ulaşma formlülü, oldukça fazla çalışmak
İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz ve doğduğu andan itibaren ona bakacak, yedirip içirecek, bir şeyler öğretecek birilerine ihtiyaç duyar. Ölüme kadar da sosyal olma ihtiyacı devam eder. Sosyal bir varlık olarak en önemli görevlerimizden biri sevmek ve sevilebilmektir. İşimizde ne kadar uzman olursak olalım; insanları sevmiyorsak ve onlarla iyi ilişkiler kuramıyorsak aslında kendi içimizde eksik kalmışız demektir. Çünkü gelişmemizde ve ilerlememizde başka insanların fikirleri, davranışları ve tutumları önemli bir etkendir. Bu etkinin pozitif veya negatif oluşunu davranışlarımızla belirleyen de bizizdir. İş yerinde tüm çalışanlara saygısız ve küçümseyen bir tavır sergiliyorsak, terfi edilme zamanımız geldiğinde olumlu oy kullanacak insanların sayısı son derece sınırlı olacaktır. Ya da tavırlarımızla insanları rahatsız ediyorsak, patronun işçi çıkarması gerektiğinde aklına ilk gelen biz olacağızdır. /
ABD’li hipnoterapist David J. Lieberman, “Size Kimse Yalan Söyleyemez” adlı kitabında, kandırılanlar için “Yalan dedektörü” olmanın ipuçlarını veriyor Klinik psikoloji alanında dünyaca tanınan ve kısa süreli terapide devrim niteliği taşıyan ’Nöro Dinamik Analiz’in yaratıcısı Lieberman’ın ilginç bilgiler içeren kitabı, Kuraldışı Yayıncılık’tan piyasaya çıktı. Kitabında insanoğlunun günümüzde kandırmaca dolu bir dünyada yaşadığına dikkati çeken Lieberman, ’Birilerinin bize yalan söylemesine engel olamayız ama bizi inandırmalarına engel olabiliriz’ görüşüne yer veriyor. Kitabın her bölümünde yalanın farklı bir yüzünün ortaya konulduğunu belirten Lieberman, kitaptaki yeni teknikler sayesinde herkesin kendilerine yalan söylenip söylenmediğini anlayabileceğini kaydediyor. YALAN SÖYLÜYORSA…
Gerçekle yüzleşmemek için kendinizi kandırıyor olabilir misiniz? İşte insanın kendine söylediği 12 büyük yalan… Kilo verirsem…üniversiteyi kazanırsam… bir sevgili bulursam… bu cümlelerin sonuna onlarca şey eklenebilir. Ama mutluluğu ertelemek ve bir şeylere bağlamak ne derece doğru sizce? Yaşadığınız anın tadını çıkarmayı öğrenmeli ve pembe yalanlardan vazgeçmelisiniz! ‘Kimsenin beni onaylamasına ihtiyacım yok’ En ufak bir eleştiri ile karşılaştığında hemen bu yalana mı sığınıyorsunuz?Herkesin onaylanmaya takdir görmeye ihtiyacı vardır. Kimseye danışmadan, sürekli kendi bildiklerini yapan bir insan kendisini geliştiremez. “Beni seviyor ama bağlanmaktan korkuyor” Aşkın gözü kördür diye boşuna dememişler. Sen de bu yalanla kendini avutuyorsan, şu gerçeği size üzüle