Yönetim yerine yönlendirmenin önem kazandığı günümüz işletme anlayışında koçluk sistemi kumanda ve kontrol etmek yerine destekleme ve kolaylaştırma odaklı bir tekniktir.Yönlendirmenin bir liderlik tarzı olarak benimsenmesi ve uygulanması yöneticilerin bazı becerilerle donanması ile mümkün olucaktır.Yöneticilerde koçluk becerilerinin geliştirilmesi ,hem yöneticinin hem astın bilgi ve becerilerine hem de örgütsel ortama bağlıdır.
Yönetsel süreçte koçluk uygulamaları koçluk (coach) görevini yapan yöneticinin çeşitli becerilere sahip olmasını ve onun da koçluk yapılan kisi (coachee) gibi sürekli kendisini geliştirmesini gerektirmektedir. İşletmeler bu ihtiyaca yönelik olarak kendi insan kaynakları departmanlarından ya da
dışarıdan koçluk eğitimi desteği sağlayarak yöneticilerini geliştirmektedirler.
Koçluk Beceriler: • Dinleme Becerileri,
Üstün nitelikli "kilit personelin" bütün vasıfları ile bilinmesi bunalım dönemlerinin az zararla geçiştirilmesini sağlar. Bu, yola çıkan bir insanın, cebinde "tamirci" adresleri bulundurmasına benzer.. Hangi tür krizde, hangi elemana, hangi görevin yükleneceği önceden planlanmalıdır. Bu süreç kendi haline bırakılırsa kriz kendi personelini kendisi çıkarır... ya da çıkaramaz. Her iki durumun da sakıncaları vardır. "Sürükleyen personelin" bu şekilde ortaya çıkması geçici bir ferahlık sağlayabilir. Ancak "nereye sürükleyeceği" problemi vardır. (Bu konu liderlik açısından ele alınmamalıdır. Liderlik açısından konunun değişik yönleri vardır.) DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Bir ziyafette, Amerika'nın en eski kuruluşlarından birinin müdürü ile yan yana oturma fırsatını bulmuştum. Bir ara kocalarının ilerleyebilmeleri. için, kadınların ne şekilde yardımcı olabilecekleri hakkında düşüncesini sordum. Şöyle cevap verdi: "Kocalarını sevmekle ve onları kendi hallerine bırakmakla." Seven bir eş, kocasının yuvasında rahat ve mutlu olmasını ister; bunun temini için de gayret gösterir. Hatta kadın, kocasını işi ile başbaşa bırakabilecek kadar zekî ise, o zaman bir erkeğin işinde ilerleyememesi için sebep kalmaz. Kadının kocasına müdahale etmemesi, birlikte çalıştığı insanlar, aldığı maaş vs. hakkında şikâyet tarzında sözler sarf etmemesidir. Bir erkeği, amirlik taslayan bir hanım kadar pek az şey kızdırabilir. Kadınların çoğu, erkeklerini çok yüksek mevkilere getirebilmeyi hayal ederler. Kendi kendilerine bazı plânlar yapar, işleri [hakkında tavsiyelerde bulunurlar. Onların iş arkadaşları ile [dostluklar kurarlar. Bu şekildeki yersiz müdahaleleri,
Kocanıza Anlayışlı Davranın, Yardım Elinizi Uzatın. Bir gün, otobüsteki yolcular, omuzunda av tüfeği ile otobüse binen şık giyimli, ufak tefek bir kadını daha iyi görebilmek için, başlarını ona çevirdiler.
Acaba bu garip hal, reklamcılığın yeni bir şekli olabilir miydi? Yoksa bu yolcu eksantrik bir hanım mıydı? Hayır, hayır... Bu kadın sadece, kocasının müşterilerinden birisine iyilik yapan İdolia Fisher'den başkası değildi. Bu adamın namına tüfeği, kredi için satın alındığı mağazaya iade ediyordu.
Bayan Fisher. "Kocamın bütün gıdası, işine karşı duyduğu sonsuz istektir. Onun bu heyecanını bir parçacık da olsa duymaya çalışıyorum. Yirmi beş yıldır hep ona yardım edebilme fırsatları kolladım. Bu ayıp değil ya!.. Bilâkis son derece hoşuma gidiyor." diyordu.
Bayan Fisher ufak tefek işleri kendisi yapıyor, kocasının enerjisini olur olmaz şeylere harcamasını istemiyordu. Bu gücünü plân ve projelerini gelişti
Kocanız terfi etmeye hazır mı? Değilse bunun için ne yapıyor? Karısı olarak bu konuda siz ne yapıyorsunuz? Başlangıçta, pek az kimse gelecekleri hakkında bir fikre sahip olur. İstedikleri görevi belki on, onbeş yıl sonra elde edebileceklerini ümid ederler. İlerleyebilmek için işlerini daha iyi öğrenmek zorundadırlar. Bu öğrenme de, tecrübe ve özel çalışmalarla mümkündür. Bazı büyük firmalar, kendi personeline yetiştirme kursları açarlar. Bazıları da masraflarını kendileri karşılamak suretiyle, elemanlarını özel olarak terfiye hazırlarlar. Tecrübeler her iki şeklin de olumlu sonuçlar verdiğini göstermiştir. Örneğin, kunduracı olan Charles C. Frost, her günün bir saatini çalışmaya ayırarak ünlü bir matematikçi olmayı başarmıştır. Georg Stefenson, bir mühendis için gerekli olan matematiği geceleri öğrenmekle lokomotifi icad etmiştir. James Watt, ticaretle uğraşırken kimya ve matematiği öğrenerek buhar makinesini keşfetmiştir. Bütün bu saydığı
HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI;İster özel ister kamu kuruluşu olsun, her kuruluş, toplumsal bir çevre içinde yer alır; bir yandan çevreyi etkiler, bir yandan da aynı çevreden etkilenir. Halkla ilişkiler; kuruluşun çevresiyle ilişkilerini, çevrenin kuruluş amaçları, işlevleri ve örgütsel davranış üzerindeki etkilerini öğrenmesiyle, kuruluşun çevresini etkilemesiyle ilgili anlayış, davranış ve yöntemleri içeren bir kavramdır. Bu nedenle halkla ilişkiler her kuruluşun, kuruluş yönetiminin çevreyi bilmesi, değerlendirmesi ve çevredeki değişimler karşısında sürekli önlem alması açısından önem taşır. Halkla ilişkiler aynı zamanda kuruluşun amaç, politika ve etkinliklerinin çevreye anlatılması ve benimsetilmesinde önemli bir role sahip bulunmaktadır. Halkla ilişkileri bu iki yönlü özelliği ile kuruluşların çevreleriyle ilişkileri içinde yer alan bir yönetsel işlev olarak kavramak gerekir.
"Halkla ilişkiler nedir?" sorusuna somut yanıt vermek zordur. Tanım
A) Deneysel Psikoloji;Psikolojinin bağımsız bir bilim dalı olarak ortaya çıkışı Wilhelm Wundt'un deneysel çalışmalarıyla olmuştur. (1879) Deneysel çalışmaların çoğu, duyum, algı, güdü, öğrenme, bellek ve davranışın fizyolojik temelleri gibi konularla ilgilidir. Deneysel psikolojinin iki önemli alt dalı vardır: a. Fizyolojik Psikoloji: Davranışın biyolojik temellerinin incelenmesi ile ilgilidir. Bu yüzden biyoloji bilimi ile en çok etkileşimde olan alt-daldır. b. Karşılaştırmalı Psikoloji: Bu psikologlar, en basit canlıdan karmaşıklara doğru gidildikçe davranışlarda görülen evrimsel farklılıkları tespit ederek davranışa ilişkin temel kuralları bulmanın çabası içindedirler. Karşılaştırmalı psikoloji özellikle zooloji bilimi ile yakından ilgilidir. B) Gelişim Psikolojisi Canlıların davranışında döllenmeden ölümüne kadar,