Kişisel Gelişim Eğitimi, yaşamsal süreklilik olan değişimden farklıdır. Yaşamsal süreklilik, kişinin yaşadıkları, olaylar, kişilerle ilişkileri, edindiği deneyimsel bilgilerle etkili değişim sağlar. Bu kişilerin bilinçsiz değişimine neden olur. Kişisel Gelişim Eğitimi bilinçli değişimi gerektirir. Kişiler yeteneklerini, bilgi ve davranışlarını, kişisel meziyetlerini bilinçli seçimlerle belirli bir yöne ve yola programladıklarında meydana gelir. Sağlıklı, mutlu, başarılı birey ve toplumlar olabilmek için "insanın" kendi mükemmel sisteminin işlemesi için aynen bir işletim sistemi gibi işlenmeye, kodlanmaya, bilgilendirilmeye ihtiyacı olduğunun farkına varmamız gerekir. Hayatta başardıklarımız ya da başaramadıklarımız, sadece ve sadece bizim kendi (zihin, ruh, beden) mekanizmamızı kontrol edebilme yeteneğimizden kaynaklanmaktadır. Kişisel Gelişim Eğitimi sisteminin kendine özgü kaynakları olduğu ileri sürülse de daha çok psikoloji, sosyoloji, edebiyat ve din gibi so
Bilinçaltı bilincin duyamadıklarını duyar,göremediklerini görür.Biliçaltı telkinlerinde amaç bilinç eşiğini,engelini aşmak,eleştirel bilinci geçip direk bilinçaltına ulaşmaktır.Böylece önerme ya da telkin bilincin değerlendirmesinden kurtulacak,bilinçaltı tarafından direk kabul edilecektir. Bilinçaltı telkinlerinde bilinci aşmak üzere 4 teknik kullanılmıştır.Telkinler arka planda çalınan bir sesin üstüne kaydedilmiştir.Bilinç arka plan sesini duyabilir ama telkinlerin sesini duyamaz.Arka plan sesi binoral bir sestir.Binoral sesin ne olduğunu ileride daha detaylı açıklayacağız. 1.teknikte sadece bilinçaltının duyabileceği telkinler binoral sesin altına kaydedilmiştir. 2. teknikte aynı telkinler tersten okunmuştur.Bilinçaltı dünyanın en mükemmel bilgisayarlarından daha kuvvetli bir bilgisayardır.Tersten okunan kelimeleri anında anlar ama bilinç bunu anlayamaz bu teknikle bilinç 2. kez aşılmış olur. 3. teknikte aynı anda
Hafıza insan yaşamındaki verilmiş en büyük hediyelerden birisidir belki de. Sözlük anlamıyla düşünecek olursak hafızanın geçmişte yaşadığımız şeyleri kaydeden ve gerektiğinde bunları bir bütün olarak ya da parça parça hatırlayabilen bir yetenek sistemi olduğu görülür. Geçmişte yaşadığımız şeyler derken aslında bu gerçekten de tamamıyla bir geçmiştir çünkü beyin sisteminde doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız şeylerin belirli bir izi kalır. Tabii ki şunu da belirtmek gerekir ki hafızanın diğer bir deyişle belleğin bir şeyi hatırlayabilmesi için öncelikle bunu idrak etmiş olması yani algılamış olması gerekir. Bundan sonra bu anıya benzer gördüğü şeyler oldukça bunları hatırlaması olanak dahilinde olmaya başlar. Bunca hatırlama ve anımsamaya rağmen geçmişten itibaren öğrendiğimiz çoğu şeyi de hatırlayamaz ve unuturuz. Unutma işte bu tüm öğrenme olayının tersi bir durum oluşturur. Ciddi olarak günlük hayattaki sarsıcı unutmalar birer hastalık belirtisi olabileceği gibi gün
Kuantum düşünce tekniği son zamanlarda sıkça araştırılan ve üstünde durulan bir tekniktir. Standart düşünmenin biraz daha üzerinde bir düşünme biçimidir. Kuantum düşünme tekniğinde daha çok etkili olabilecek ve fark yaratabilecek kadar bir düşünme etkinliğinden bahsedilir. Bunların atom altı güçlerle sağlandığı da araştırmalardan çıkan sonuçlardandır. Kuantum düşünce tekniğini gerçekleştirebilen birey kendi kendine hükmeden yani kendisinin efendisi olabilen bir konuma yerleşir. Burada önemli olan konu tek tek bireylerden çok bir bütün olmanın sağladığı faydalar ve bunun önemidir. Kuantum düşünce tekniğinde inanılan kişinin kendini değiştirmeye başladığı andan itibaren bütün çevresinin yani evinin işinin ve ona bağlı olan her şeyin de bir değişime tabi tutulacağıdır. Aynı zamanda kişi için en doğru ve uygun şeylerin de hemen karşısında olduğuna ve kişiye düşenin sadece onu tutup almak olduğuna inanılır. Tüm bunların yanında güçlü ve sağlıklı bir beden için zemin hazırlanmış
Özgüven kişinin kendini kendi zihninde olumlu ve yeterli algılaması veya kendisi hakkında olumlu iç tasarımlara sahip olması olarak kabul edilir. Yani bir nevi iç barış olan özgüven, kişinin yeteneklerini, sınırlarını, kapasitesini bilmesi ve bu bilgiyi eyleme geçirebilme yetisi olarak da kabul edilir. Özgüven kolay gelişmez. Kişinin yaşadığı deneyimler ve bu deneyimler sonunda kazandığı yetiler, beceriler özgüveni pekiştirir veya zayıflatır. Kişi yetilerini bir yetenek ve beceri haline getirebildiği, bilebildiği ve yaptığı işin üzerinde kontrol sağladığı ölçüde kendine güvenecektir veya güvenemeyecektir. Özgüven için özsaygı, olmazsa olmaz koşullardan birisidir. Özsaygı, özgüveni doğurur. Ancak aşırı özgüvene sahip olan kişiler ego’larını şişirerek, gerçeklikten, doğallıktan uzaklaşarak önemli ölçüde kişilik ve davranış sorunları yaşayabilirler. Zaman zaman kişinin anlamadığı, kontrol edemediği, bilmediği durumlarda çekinik kalması, kendine güvenememesi normaldir; buradaki kendin
Okumada gözler aktifmiş gibi görünmesine rağmen aslında okuma, bedensel, zihinsel ve ruhsal bir bütünlüktür. Yapılan araştırmalar okuma hızıyla anlama düzeyi arasında anlamlı ilişki olduğunu, okuma hızı yüksek bireylerin anlama düzeylerinin de aynı oranda yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte bu eğitimi alan kişilerin görsel hafızaları güçlendiğinden hafıza ve dikkat konusundaki becerileri de artmaktadır. Okuyucunun her metnin aynı hızda okunamayacağını, neyi, hangi teknikle ne kadar hızla okuması gerektiğine karar verme becerilerini de edinmesi gerekmektedir. Tüm bunların kazanılması ise etkili ve hızlı okuma tekniklerini öğrenmekle mümkündür. Bütün hayatı sınavlar ile geçen ve girmiş oldukları bütün sınavlarda kendisi gibi rakipleri ile karşı karşıya gelen öğrenciler için süre en değerli olgulardan birisidir. Hızlı olmak ve onlardan bir adım daha önde bulunmak gibi zorunlulukları bulunmaktadır. Tüm bu yoğun ve zorlu sınavların içerisinde hızlı okuma
İnsanlar genel olarak kendilerine benzeyenlerden hoşlanır. Benzerlikler üzerinde yoğunlaşmak yakınlaşmaya, farklılıklar üzerine odaklanmak ise çatışmaya götürür. Benzer davranış ve tutumla kurulan iletişime paralel iletişim veya ahenk kurma denilmektedir. Bu da göstermektedir ki, dostluk kurup geliştirmek için ya karşımızdakiyle aynı ya da onun bakış açısıyla dünyayı görmek gerekmektedir. Etkili iletişimin içerisinde bulunan sözel ve sözel olmayan davranışlar ve bu davranışlar ile birlikte iletişim donanımlarının fark edilip algılanması çok önemlidir. Böylece, etkili iletişimde bulunup bulunulmadığının fark edilmesi mümkün olur ve iletişim konusunda birey kendisini geliştirmek isteyip istemediğine karar verebilecek duruma gelir. Kendini olumlu, yapıcı ve uygun bir şekilde karşısındakilere nasıl ifade edebileceğini öğrenme isteği bir amaç olarak ortaya çıkabilir. Karşılıklı iletişim, karşılıklı etkileşime yol açar. Kendimize yöneltilen bir iletiyi tam ve yüzde yüz