Belki siz de bir çok kişi gibi, hayattaki başarı ve mutluluğun, çalışma, beceri ve sebat etme gibi özelliklere bağlı olduğunu düşünüyorsunuzdur. Ama bana sorarsanız, bu inanış tamamen yanlıştır. Başarı ve mutluluğu belirleyen en önemli etken, elbetteki yetenektir. Ama bu yetenek kendini, bir işi başarma yönünde değil de, başarıyı zihinde canlandırma ve onun hayalini kurabilme (tahayyül etme) özelliği olarak göstermek zorunda. Genelde insanlar, bazı şeyleri niçin ve nasıl başaramayacaklarını hayal ederler. Çoğu kişi, kendilerini daha düşünce planında başarısızlığa mahkûm etme, isteklerinden vazgeçme ve hayatla mücadeleden kaçma konularında ustalaşmalardır. Daha bir işe girişmeden, tüm güçlerini yok edici düşünceler üretmeye başlarlar: • Bunu yapmam mümkün değil, başkaları ne derler yoksa?
Yenilgi, Kazanacak Olmanin Garantisidir Yenilmeyi Hazmedemeyen Basariyi Hic Bulamaz, Dostum Kalk Dustugun Yerden Bir Nefes Al Derinden Sil Intikam Ve Nefretini Yuru, Hep Ileri Yuru Alnin Acik, Yuregin Pak Hirsini Dustugun Yere Birak Simdiden Basardin Bile Bak…! Basarirsan Varsin, Basaramazsan Yok Basarirsan Yasarsin, Basaramazsan Cik! Basarirsan Namin Yurur, Adin Bas Olur Basaramazsan Toprak Olur Tas Olur Basarirsan Oykun Yazilir Filmin Cekilir Basaramazsan Kanin Emilir Iligin Cekilir Hayattaki Isteklerime Ve Beklentilerime Bakinca Hepsini Basariyla Gerceklestirdigimi Goruyorum. Sanirim Ben Ne Istedigimi Biliyorum. Hayatta Basarinin Sirri Her Seyden En Az Bir Kez Suphe Etmekmis. Ben Soylemedim Bu Lafi Buyuk Descartes Soylemis. iyi Demis, Hos Demis Teeeee, Galiba Descartes Seni Hic Gormemis. Insani Buyuk Yapan Kendi Azmi Ve Sabridir.
NLP Nedir? NLP'nin olağanüstü büyülü yolculuğuna hoş geldiniz... Nlp'yi Birçoğunuz kitaplarda okudu, bir kısmınız yakınlarından dinledi, şimdi ise yaşama zamanı geldi. Şimdi NLP (Neuro Linguistic Programming) dünyasında yolculuğunuza başladınız. Hayâtın şu ana kadar hayal bile edebileceğinizden çok daha fazla renge, dokuya, tada ve coşkuya sahip olduğunu fark edeceksiniz. Hayatınız harika bir macera haline gelecek, siz kendi romanınızın yazarı ve yönetmeni olacaksınız. Hepimiz hayatlarımızın belli bir noktasında kendimize farklı sorular sorarız. Bir arayış içinde ya da hayatın anlamını bulmak için yola çıkarız. Ya da belki de daha verimli şekilde öğrenmek, ailemiz ve arkadaşlarımızla daha kolay iletişim kurmak, iş hayatımızda daha fazla zenginlik yaratmak veya ruhsal yolculuğumuz ile ilgili daha fazla anlayış geliştirmek amacıyla iç dünyamızı tamamen keşfetmeye karar veririz. Bu yollardan hangisinde yürüyor olursanız olun, şimdi ya da
Hızlı okuma kursları öncesinde bilinçaltına yerleşmiş ve insanı yavaş okumaya yönlendiren inançlardan kurtulmalıyız. Öncelikle hızlı okuma teknikleri konusunda her insanın yapması gereken öncelikle anlayarak hızlı okuyabileceğine inanmasıdır. Bir başka deyiş ile bunun mümkün olduğuna inanmadan anlayarak hızlı okuma eğitimi sonunda çok fazla başarılı olmak pek mümkün değildir. Hepimiz ilkokula başladığımız andan itibaren kelimeleri bölerek, aşama aşama okumaya alışmış insanlarız. Beynimiz her yazıyı kısımlara ayırarak okumaya alışkın olduğundan, okuma hızımızın da düşük olması normaldir. Hızlı okuma geliştirilebilir bir yetenektir ve bu yetenek çalışarak çok rahat bir şekilde geliştirilebilir. Anlayarak hızlı okuma; günlük yaşamınızda okumak için ayırdığınız süreden tasarruf ederek, kendinize daha fazla vakit ayırmanızı sağlar. Buna ek olarak hepimizin hayatında artık büyük önemi olan sınavlarda başarı yüzdenizi de hızlı okuma teknikleri sayesinde arttırmanız mümkündür. Hızl
Kim hızlı okumak istemez ki? Türkiye’de okuma hızı ortalaması dakikada 160 – 220 kelime aralığındadır. Halbuki insan beyninin ve gözünün koordineli bir şekilde, yüksek bir anlama oranıyla, dakikada 500 kelimeden daha fazla okuyabilme kapasitesi vardır. Sahip olduğumuz bu yüksek okuma hızı kapasitemize ulaşabilmek için şüphesiz bazı özel teknikleri bilmek veya öğrenmek gerekir. Yüksek bir okuma hızına ulaşan bir kişi öğrenciyse daha iyi notlar almanın, iş dünyasındaysa kariyerinde hızla yükselmenin tüm avantajlarını elinde tutar. Okuma hızını geliştiren teknikler temelde iki mantığa dayalıdır. 1.Gözün herhangi bir bilgiyi beyne iletme hızı saniyenin üçte bir kadardır, birinci mantığın temeli, bu yöntemin gözün algı becerisini geliştirerek verilerin beyne daha çabuk ulaşmasını sağlamaktır. 2.Göz normalde okurken tek bir kelimeye odaklanır. Oysa bir bakışta 3-10 kelimeyi aynı anda görme yeteneğimiz var, İkinci mantığın temeli de, bu odaklanma davranışını y
Çocukların hayatında matematik önemli bir yer kaplar, onlar bilsin ya da bilmesin… Küplerden kurdukları binaları dengelerken ya da bir paket krakeri arkadaşı ile eşit olarak paylaşırken matematik bilgilerini kullanırlar. Çocukken matematikle barışık olmalarını sağlamak için en iyi zaman okul öncesi dönemdir, çünkü bu yaşlarda henüz matematik korkusu gelişmemiştir. Bu nedenle de matematiğin eğlenceli yüzünü tanımak için daha uygun bir zaman olamaz. Çocukların bu yöndeki gelişimlerini desteklemek için onlara araştırabilecekleri, meraklarını giderebilecekleri, neden sonuç ilişkisi kurabilecekleri, çeşitli fikirler öne sürerek tahminlerde bulunabilecekleri fırsatlar verilmeli ve bu yönde eğitim ortamları hazırlanmalıdır. Bu yaşlardaki matematik çalışmaları sayesinde ileriki yıllarda çocuklar matematik alanında daha başarılı olabilir. Özellikle ilkokul yıllarında çocukların matematik korkusu geliştirmemeleri, matematiği sevmeleri, matematik öğreniminden heyecan duymaları, okul öncesi yıllar
Okula başlayan çocuklar özgür ve sınırsız bir oyun dünyasından gelirler. Bu nedenle okula alışmaları belirli bir süre alacaktır. Eğer çocuğa bu süreç içinde zorlamalara kalkışmadan okulu ve dersleri sevdirebilirseniz okul hayatı boyunca bunu artı bir değer olarak taşır. Ancak çocuğa okulu sevdirmek, ders çalışmayı sevdirmek sanıldığı kadar kolay değildir. Çoğu anne bunu başarmak için ödül yöntemine başvurur. Oysa bu yanlış bir yöntemdir. Çünkü çocuğa her ders çalışma için ödül vermek onun ders çalışmayı bir mecburiyet olarak görmek yerine ödül için yapılan bir geçici iş olarak algılamasına neden olur. Ders çalışmak yeni bir bilgiyi öğrenmek, anlaşılmayan konular üzerinde çalışmak ve öğrenilenleri tekrar etmektir. Çocuğun öğrenmek için sorumluluk alması, merak etmesi ve motivasyonu, ders çalışma davranışının kalitesini belirler. Öğrenmek, ders çalışmak, ödev yapmak çocuğun sorumluluğudur. Çocuğa ödevleri konusunda yardımcı olurken asla bu işi tamamıyla kendi üzerin