İletişim insanın var olma sürecidir. Bu süreçte kendini keşfetmek, yaşamın anlamını ve keyfini yaşamak, içindeki sevgiyle evrenle akıp gitmeyi öğrenmek vardır. Yeniçağda NLP (neuro linguistic programming) sinir sisteminin dille modellenmesi yoluyla davranış ve alışkanlıklarımızı yeniden programlayarak, yaptığımız iş ve olaylara verilen anlamları değiştirerek davranışları değiştirme teknolojisi sunuyor. Bilinçaltı ile iletişim kurarak kendimizle yüzleşmemizi, diğer insanları da anlayarak yaşamla doğru iletişim kurmamızı sağlıyor.
Beyin kendisine ulaşan saniyede 2 milyon veriden en fazla 7 tanesini seçerek algılıyor, diğerlerini siliyor. Seçici algılama konulara yoğunlaşmamızı sağlıyor. Silmenin kötü tarafı beynin iyi anıları da siliyor olması, negatif anıları, hayatta kalmak işlevini sürdürmek için silmiyor. Problemler pozitif anılara ulaşılamadığından çıkıyor. NLP uygulamaları ile negatif anılar silinip pozitif anılar ortaya çıkarıldığında problemler çözülüyor. Beyin seçtiği
NLP'nin altyapısını, insanların çevrelerini nasıl algılayıp ne şekilde tepki gösterdikleri, nasıl iletişim kurdukları ve davranış kalıpları üzerinde yapılan araştırmalar oluşturur. NLP de bu tür araştırmalar kendi alanlarında başarılı olan insanların modellenmesi üzerinde yoğunlaştırılmıştır.
NLP araştırmaları sonucunda geliştirilen bilgi teknik ve yöntemler, insanlar arasındaki iletişimi pekiştirmede kullanıldığı gibi, hedef ve çözüm bulma süreçlerinde de yıllardır başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.
Hepimiz hayatlarımızın belli bir noktasında kendimize farklı sorular sorarız. Bir arayış içinde ya da hayatın anlamını bulmak için yola çıkarız. Ya da belki de daha verimli şekilde öğrenmek, ailemiz ve arkadaşlarımızla daha kolay iletişim kurmak, iş ortamımızda daha fazla zenginlik yaratmak veya ruhsal yolculuğumuz ile ilgili daha fazla anlayış geliştirmek amacıyla iç dünyamızı tamamen keşfetmeye karar veririz. NLP dünyasında yolculuğa başladığınızda
Kendinizi geliştirmek, aile, sosyal, özel ve iş hayatınızda problemli iletişim ve karar verme süreçlerinden kurtulmak; hayata bambaşka açılardan da bakmayı ve yepyeni açılar geliştirmeyi öğrenmek; ayrıca tüm yetkinliği ile sertifikalı Profesyonel Koç olmak için, eğitimcinin akademik, yurt içi ve yurt dışı deneyimlerini içeren mükemmel bir programdır. Profesyonel gelişimlerini ve değişimi hedefleyen koçlar, insan kaynakları yöneticileri, eğitimciler, danışmanlar ile işlerinin gelişmesine ve iyileşmesine yardımcı olmak isteyen bireyler için geliştirilmiştir. Bu programlar şirketlerin genel düşünce yapılarının gelişmesini sağlamakta, kurumlar arası ilişkiyi ve paylaşımı artırmakta ve de bu yöntemler sayesinde firmaların rekabet gücünü kuvvetlendirmektedir.
Profesyonel Koçlar, koçluk yapmak üzere uzmanlaşmış kişilerdir ve belirli bir hizmet sahası ya da sanayi sektörü ile ilgili bilgileri olmayabilir. Başka alanlardaki uzmanlıklarını, koçluk sürecini kolaylaştırmak amacı
Hızlı Okuma Teknikleri nelerdir? Hızlı okumayla dakikada ortalama 800-900 kelime okunabilmektedir. Bunu yapabilmek için bir kere öğrenip yaşamınız boyunca unutmadan kullanabileceğiniz hızlı okuma yöntemlerini öğrenmek gereklidir. Hızlı okuma tekniğinin iki ayrı gelişme çizgisi vardır: * Göz egzersizlerle gitgide daha hızlı görmeyi öğrenebilir, tıpkı halter kaldırmakla kol kaslarının gelişmesi gibi.
* Göz egzersizlerle satırın 2-3 yazısını, hatta tamamını bir bakışta görmeyi öğrenebilir. Yavaş okuyan bireyler okuduklarını en az anlayanlardır. Duraksayıp, yavaş okuyarak, geriye dönerek okuma anlamada azalmaya sebep olacağı gibi hızda da azalma görülür. Çünkü beyin gözden hızlıdır. Ayrıca daha az sürede yapacağımız okumayı, hem daha fazla zaman harcayarak yapar, hem de okuduğumuz yazıdan sıkılırız. Oysa okuma hızını ve tekniğini, okuma amacına ve metnin özelliklerine göre ayarlayabilen, bir okuyucu en kısa sürede, en çok bilgiyi alab
İnsan düşünce, duygu ve coşkularını kendi vücudunda bulunan ses yardımıyla söze dönüştürerek başkalarına anlatabilir. Ancak bu söze dönüştürme eylemi doğal yollarla gerçekleşmez. Nasıl ki bir müzik aletini çalmak için nota ile o aletin üzerinde çalışıp çaba harcamak gerekirse toplum karşısında söz söylemeyi öğrenmek için de önce metinler üzerinde çalışıp emek vermek gerekir.
Konuşma, sadece birtakım sözcükleri ses aracılığı ile başkalarının kulaklarına iletme olmadığı gibi dinleme de sadece işitmek demek değildir. Gerçekte tüm benliğimizle konuşmakta, “kulağımızla işitip zihnimizle dinlemekteyiz.
Kekemeliğini yenmek için Cicero’nun ağzına çakıl taşları doldurarak ne kadar büyük bir çaba harcadığını ve bu yolla başarıya ulaştığını birçok kişi bilir. Diksiyon, mecliste konuşan milletvekilleri kadar söz sanatını meslek edinmiş öğretmen, avukat, gazeteci gibi pek çok meslek sahibine de büyük yarar sağlar.
Dik
Hafıza teknikleri sizi sürekli olarak tekrar etme zahmetinden kurtarıp, zihninizin el değmemiş noktalarını faaliyete geçirerek, bilgileri belirli noktalara depolamanızı sağlayacak ve günler, haftalar, aylar, yıllar sonra dahi istediğiniz her zaman bilgilerinizi çok rahat hatırlayabileceksiniz.
Günümüz dünyasında zekanın beyin hücrelerinin sayısının fazla olmasıyla değil, beyin hücrelerinin arasında bulunan bağlantıların fazlalılığıyla doğru orantılı olduğu anlaşılmıştır. Aslına bakılırsa bu herkes adına son derece iyi bir haberdir. Çünkü zeka beyin hücrelerinin sayısıyla orantılı olsaydı, neredeyse hiç şansımız kalmazdı. Beyin hücreleri çoğalmadığı ve bu hücreler maalesef ki öldükten sonra yenilenmediği için, zihnimizin potansiyelini artırmak ve zekamızı geliştirmek hiç bir şekilde mümkün olmazdı. Oysa beyin hücreleri arasında bulunan bağlar, bağlantılar güçlendirebilir ve istenildiğinde artırılabilir bir yapıya sahiptir. Yani zihinsel kapasitemizi ve yeteneklerimizi artırm
Diksiyon sanatının öneminin farkında olmayan çok sayıda insan var. Topluluk karşısında söz söylemek zorunda olan bazı kişiler, güçlüklerle hatta başarısızlıklarla karşılaştıkları halde, diksiyona önem verip geliştirme çabası içerisine girmezler. Birçok aktör ve aktristin diksiyon becerileri de acınacak kadar kötü durumdadır. Onlar bu konuda bilgisiz olduklarından dolayı oynadıkları eserin temel fikrini seyirciye duyuramazlar ve işin kolayına kaçarak basitlik içerisine düşerler. Bu şekilde yazarın vermek istediği esas mesajı alt üst ederler. Tarih bilimi bize, Demosşenes ile Çiçeron'un söz sanatının zorluklarını yenebilmek adına ne kadar yoğun bir çaba sarfettiklerini anlatmaktadır. Günümüzdeki hatiplerin hemen hepsi kusurlarına hiç aldırmadan yalnızca bağırıp çağırmak suretiyle etki uyandıracaklarını umuyor, kendilerine bu konuda çok fazla güveniyorlar. Diksiyon eğitimi, mahkemelerde aktif olarak bulunan avukatlar, meclis kürsüs