Tüm düşüncelerimiz ve anılarımızın bir yapısı vardır. Beyin; gözler, kulaklar ve diğer duyusal ‘alıcılar’ aracılığıyla aldığı tüm duyusal verileri sınıflandırmaya ya da kategorize etmeye çalışır. Bu derece muazzam bir veriler yığınını işte böyle anlamlandıra-biliyoruz. Ama her bireyin bir temsil sistemi (diyelim, resimler halinde düşünmek) bir başka kiplikten daha fazla kullanmaya yönelik her tercihi, bir düşünce modeli ya da yapısı oluşturmaya -düşüncenin içeriğini dikkate almaksızın- eğilim gösterecektir. Ek olarak, bu içsel temsil sistemlerinin resmin parlaklığı ya da sesin yüksekliği gibi karakteristikleri ya da alt-sistemleri de bir yapı oluşturacaktır. Bu yüzden, örneğin farklı mutsuz anılar pekâlâ benzer bir yapıya sahip olabilir. Kuşkusuz, bu yapı mutsuzluğun genel özelliğini üretir. Düşüncelerin dizilişi de deneyimin yapısının parçasıdır. Bir insan başlangıçta görsel imajlarla motive olabilir ve bunu belki de iyi duygular izlerken, bir başka insan içsel diyalog ya da kend
İhtiyacımız Olan Tüm Kaynaklara Zaten Sahibiz. Tüm becerilerimiz ve eylemlerimiz, ne olabileceğine dair düşünceler, düşler ve resimler olarak önce zihinde başlar. Zihinsel ve fiziksel kaynaklarımızın bu yapı taşları hepimizde mevcuttur. Bunlar kendimizi hissetme biçimimizi değiştirebilir ve başarmak istediğimiz şeye yöneltebilir. Dışımızdaki kaynakları (örneğin, para) elde etmek ya da istediğimizi gerçekleştirmek için kullandığımız beceri ve yeteneklerimiz içimizdeki bu kaynaklardan doğar. Bunu şöyle de ifade edebilirsiniz: ‘Biri yapıyorsa, ben de yapabilirim.’ İzmir’deki NLP Eğitimleri ile ilgili detaylı bilgi için 232 422 59 54 numaralı telefondan veya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Her birimiz dünyayı eşsiz biçimde algılarız; sanki gerçek dünyaya ilişkin, kendimizin çizdiği kişisel bir haritaya sahibizdir. Öncelikle, biz insanlar, bireysel olarak, etrafımızdaki görüntüler, (ışık dalgalan), sesler ve diğer duyusal uyarıcılar şeklindeki enerji dalgalarının sadece çok küçük bir kısmına ulaşabiliriz. Yani anlayışımız, bir numuneye ya da gerçek dünya üzerindeki küçük bir duyusal pencereye dayalıdır. Her birimiz, ayrıca geçmiş deneyimlerimiz, bunların sonucunda oluşan tavırlarımız ve inançlarımız açısından da benzersizizdir. Deneyimi, kavrayışlarımız ve inançlarımıza ‘uydurmak’ üzere süzgeçten geçirmeye eğilimliyizdir. Gözlerimiz ve kulaklarımızla algıladıklarımızdan çok, milyonlarca elektro-kimyasal sinaptik beyin bağlantısı, dünyaya ilişkin kişisel haritamızı oluşturan ‘anlayış’ haline gelir. Ama haritalarımızın hiçbiri gerçekliğin ‘ülkesi’ değildir ve olamaz da. Bu yüzden, doğru iletişim, başka insanların algı haritalarını anlamaya çalışmalıdır. Farklılıkl
Bir iletişimin başarısı, niyet edilen sonucu gerçekleştirip gerçekleştirmediğine bağlıdır. Başka her davranış gibi, iletişimin amacı da, bilgi aktarmak, uyarmak, eğlendirmek, cesaretlendirmek, vb. türünden bir sonuç meydana getirmektir. İletişim, mesaj ya da araç açısından hangi şekle bürünürse burunsun ve ‘girdi’ davranış ne derece gelişkin olursa olsun, istenen sonucu gerçekleştirmiyorsa etkisizdir. Buna karşın, sonuca ulaşan bir ‘iletişim’ (hiç sözcük ya da fark edilebilir bir mesaj içermese bile) etkilidir.
Bu durum, sorumluluğun büyük bölümünü, mesaj iletilen kişiden çok, iletene yükler. Mesajınızı açık bir şekilde aktardığınıza inanmanız, niyetlendiğiniz sonucu sağlamayacaktır; mesajınızı aktarmak için farklı bir yol bulmak zorunda kalabilirsiniz. NLP, başarıyı, iletişimin girdilerinden çok çıktılarım temel alarak değerlendirir ve ölçer. Yöneticinin şüphe ve öfke uyandıran bir konuşması, niyeti personelin güvenini tazelemek ve moralini yükselmekse, işi
Biz insanlar, hedefe ulaşan, maksatlı sistemler gibi çok etkinizdir. Bu yüzden, aynı şeyleri tekrar tekrar yaptığımız zaman aynı tür sonuçları üretme eğiliminde oluruz. Bu sistem oldukça iyi -aslında mükemmel bir şekilde- çalışmaktadır. Ya da olumsuz niyetler, programımıza girmelerine bir şekilde izin verilmişse, etkili bir şekilde gerçekleştirilir; korkular ve endişeler olarak zihnimizi meşgul eden şeyler gerçekleşmeye yöneliktir. Belirli düşünceler, eylemler ve duygular sürekli olarak belirli sonuçlar üretir. Programımıza ‘değersiz’ şeyler girse ya da niyetlerimiz yanlış yönlendirilse bile, düşüncelerimizi ve inançlarımızı gerçekliğe dönüştüren programlar garip bir şekilde etkilidir. Kuşkusuz, eylemlerimiz çoğu kez yanlış düşünce ve inançların ‘programlanması’ nın ürünüdür ve bunun doğurduğu sonuçlardan mutsuz olacağımız kesindir.
Zihniniz belirli korkular ya da sizi endişelendiren durumlarla meşgulken, bisikletten düşmeniz, bir konuşma yaparken ağzınızın
İletişim, bir yöneticinin etkinliğinin temel unsurudur. İletişim, özellikle konu liderlikse, başarı ölçütleri listesinde daima üst sıralarda yer alır. Geleneksel iletişim kuramı genellikle iletişim aracının teknik ayrıntıları, mesajın şekli ve son teknoloji üzerinde yoğunlaşmıştır. NLP ise daha çok, iletişimde rol oynayan algılar, tutumlar ve inançların çeşitliliğiyle ilgilenir. Özel olarak, iletişimden (aynı zamanda davranışın herhangi bir görünümünden) alınması istenilen sonuç ve bu sonucun ne derece gerçekleştiği üzerinde yoğunlaşır. En önemlisi NLP, en şık kuramın ne olduğundan çok, hangi kuramın işe yaradığıyla ilgilidir. Tam olarak neyi başarmak istiyorsunuz? İletişiminizin başarılı olduğunu nasıl bileceksiniz? ‘Duyusal belirtiler’ ne olacaktır; ne görecek, ne duyacak ve ne hissedeceksiniz?
NLP'de basan, bir metne, sisteme, herhangi bir çaba ya da diğer bilgilere bağlılık temelinde değil, yaptığınız şeyin amaca hizmet edip etmediğine bakılarak ölçülür. Bunu
NLP'nin kökeni, yirmi yılı aşkın bir süre önce ABD'deki Santa Cruz Üniversitesi'ne dayanır. NLP'nin kurucuları, o zamanlar dilbilim (linguistik) alanında yardımcı profesör olan John Grinder ile psikoterapiye özel ilgi duyan psikoloji ve matematik öğrencisi Richard Bandler'dı. Onların araştırmaları, çalışmalarında çarpıcı sonuçlar elde etmesiyle uluslararası alanda, tanınan üç psikoterapisti ‘model’ alıyordu: Bir yenilikçi psikoterapist ve Geştalt terapisinin kurucusu olan Fritz Perls; baş edilmez görünen ilişki sorunlarına çözümler getirebilmiş, önde gelen bir aile terapisti olan Virginia Satir; modern hipnoterapinin babası olarak adlandırılan, dünyaca ünlü hipnoterapist Milton Erickson.
Grinder ve Bandler'in amacı, başarılı terapistler tarafından kullanılan iletişim davranışı modellerini tanıtarak, daha sonra başkalarına aktanlabilmesini sağlamaktı.. Onların ilk çalışmalarının ürünü, büyük bir kuram olmaktan çok, daha iyi iletişim, daha hızlı öğrenme ve herhangi