Bir insanın en önemli eğitim yuvası ailedir... Aile; insanın eğitiminin temel taşıdır. Aile eğitimindeki aksaklıklar insanın bütün hayatına yansır... Aile hayatı, insanın bütün hayatının fihristidir, özetidir... Başarısız öğrenciler içinde yapılan bir araştırmada, öğrencilere başarısızlıklarının sebepleri sorulduğunda öğrencilerin çoğu, aile ortamındaki düzensizliği göstermiştir. Anne ve baba olarak "dış başarı" yerine "iç başarı"ya önem verilmelidir. Bir psikolog: "Çocuğun, ya da yetmiş yaşına gelmiş bir insanın davranışlarına bakıp, onun nasıl bir aile ortamında yetiştiğini çok rahat anlayabiliriz." demektedir. Çünkü insanın hayattaki davranış şekilleri, büyük ölçüde ailenin ona karşı gösterdiği tutumlara ve yaklaşımlara göre şekillenecektir... Başarı veya başarısızlığın temelinde öncelikle aile faktörü yatmaktadır. Aile; çocuğuna hoşgörülü davranmalı, otoriter ve baskıcı bir yaklaşımdan uzak durmalıdır. Yapılması gereken; insanın, duygu ve düşüncelerine önem verilen bir ai
"Üff! Ne güzel oturuyordum! Nerden çıktı bu ders de şimdi?", "Arkadaşlarım tam da beni çağırmışken ders mi olur?", "Biraz daha TV seyredeyim, nasıl olsa bir yere kaçmıyor ya!", "Bugün canım sıkılıyor, yarma bıraksam da olur!"... Ne kadar tanıdık tepkiler, değil mi? Öğrenci olmuş herkesin yaşadığı bir karşılıktır bu. Ders çalışmaktan ya kaçılır ya da belirsiz bir zamana ertelenir genelde. Oysa her ikisi de bir gerçeği ortadan kaldırmadığı gibi çözümü giderek çetrefılleşen, sevimsizleşen bir sorun oluşturur. Nedir yapılması gereken? Kendinizde şimdiye kadar ele aldıklarınıza dayanan bir "iç disiplin" oluşturmak. Şunu unutmayalım; ne yaparsak kendimiz için yaparız. Yaptığımız ya da yapacağımız şeyler ne ana babamız içindir ne de öğretmenlerimiz. Yaşam, bizim yaşamımız. Hayatımızı sahiplenerek yola koyulmak, kendimizi bu yolun gerektirdiği araç gereçle donatmak kendi işimiz ve bu da kendi elimizde. "Bir türlü derse başlayamıyorum" dediğinizde, hayatta ulaşm
Motivasyon Bunalımı İnsanın Bunalımıdır. Değerler de süratle değiştiğinden ve bu değişim karışık etkileşimler sonrası ortaya çıktığından motivasyonlarda da süratli değişimler ortaya konulmalıdır. "Deniz kıyısında tatil" toplumsal ölçülerde gündemden düştüğünde artık motivasyon değeri yoktur. Belki "ormanda tatil" toplumsal gündemdedir ve motivasyon değeri vardır. Hedef değişimlerinde de aynı şey söz konusudur. Üst üste beş yıl aynı ilde vergi şampiyonu olan girişimcinin, altıncı yıl aynı hedefe motive edilmeye çalışılmasının onun açısından bir anlamı yoktur. O "Türkiye Şampiyonluğu" ile motive edilmelidir. Değerlerdeki ve hedeflerdeki süratli değişim içinde motivasyonlar sürekli tehdit ve tehlike altındadır. Yönetici motivasyon bunalımlarına imkan tanımaz. Motivasyon bunalımı insanın bunalımıdır.. Bu bunalımın en "kırıcı" şekli, motivasyon kaynaklarına güvensizlik duyulmaya başlanmasıdır. "Kaybetmek üzere olmanın" verdiği karanlık, kaybetmiş olmanın karanlığından daha yo
‘Bence hayat bir nehir gibidir. Çoğu insan bu nehre, sonunda nereye çıkacağını karar vermeden atlar. Böylece çok geçmeden akıntıya kapılır. Günlük olaylar, günlük zorluklar, günlük korkular... Nehrin çatal oluşturduğu yerlere vardıklarında, hangi tarafa gitmek istediklerine bilinçli bir şekilde karar vermezler, kendileri için hangi tarafın uygun olduğunu düşünmezler. Kendilerini akıntıya bırakmakla yetinirler. Kendi değerleriyle yönetilmek yerine çevre tarafından yönetilen o insan kalabalığına katılırlar. Sonuç olarak, kontrolün kendi ellerinde olmadığını hissederler. Böyle bilinçsiz bir durumda kalmayı sürdürürler. Ta ki günün birinde kükreyen suların sesi, onları uyandırana kadar. Bakarlar ki, küreksiz kayığın içinde, Niagara çağlayanından beş metre gerideler. O anda hay Allah derler ama iş işten geçmiştir. Aşağıya düşeceklerdir. Bu düşüş bazen duygusal bir düşüştür. Bazen fiziksel bir düşüştür. Hayatınızda bugün yüz yüze olduğunuz güçlükler, büyük ihtimalle, nehrin yukarısınday
Çoğu kişinin aklına ‘sağlık’ deyince yalnızca bedense sağlık gelir. Oysa sağlıklı olmak beden sağlığı yanında rul sağlığını da içerir. Ne kadar ‘sağlıklı’ olursanız olun, kendinİ2 yine de ‘iyi’ hissetmeyebilirsiniz. Bedensel sağlık ile rul sağlığı arasında keskin bir sınır yoktur. Birbirlerini hem olum suz hem de olumlu yönde etkileyebilirler. Beden ve ruh sağlığımızın yerinde olması birçok unsur bağlıdır. Bu unsurlardan birincisi; doğduğumuz an için girdiğimiz, toplumun en küçük yapı taşını oluşturan ailemizdi Çocukların bedensel ve ruhsal açıdan sorunlarının büyük bir kısmının, ana-babaların çocuk eğitimindeki bilgisizlikleri ve yanlış inançlarından doğduklarına hiç şüphe yoktur. Ayrıca evlilik hayatına uyma güçlükleri ve geçimsizlikleri, aile içindeki çocuklar üzerinde daha yıkıcı bir tesir yapmaktadır. Çocuklardaki suç, fuhuş, çeşitli kişilik bozukluklarını inceleyenler, karı-koca geçimsizlikleri, boşanma, ayrılık gibi durumların çocuklar ve gençler üzerind
Her birimiz Taun 'mı içindeyiz. Tanrı da Bizim içimizde. Tanrım Bizim aramızda hiçbir ayrılık yok. Olamazdı da, yoksa biz de olmazdık. Yüksek Ben, aynen bu sözcüklerin ifade ettiği şeydir -o, varlığınızın en olumlu unsurları, içsel gücünüzün en güven verici hali, içinizdeki İlahi olanı kişisel olarak ifade edişinizdir. O sizi var olan her şeye bağlar: O sizi insan potansiyelinin muazzam kaynaklarına ulaştıracak kanaldır.
Yüksek Ben'iniz meditasyonel diyaloglarınızda olağanüstü önemlidir. Çoğu insan -bir değişim gerçekleşmeden- sorunlarla uğraşmakta, kendi başarısızlık ve hatalarını incelemekte zorlanır. Yüksek Ben, sizi üzen şeyleri kendisiyle gerçekten tartışabileceğiniz halinizdir. Belirli bir odağa konsantre olmanız sizi özgürleştirerek bunu yapabilmenizi sağlar. Bu odaklanma sizi başka her şeyden uzaklaştırır, sizinle benliğiniz arasında biraz mesafe yaratır; kendinizi daha objektif bir açıdan inceleyip keşfetmenize fırsat verir. Yüksek Ben'iniz durum
Kristaller;Tat alma duyumuz hayatın tadını alamayacak kadar hissizleşmiş; çünkü nasıl düş kurulacağım unutmuşuz. Doğal bir kuvars kristali verdiğinde, onu bir süre avucumda tutarak inceledim. Adeta büyülenmiştim. Sadece güzel değildi; sanki boyut içinde boyuta, yansımalar içinde yansımalara sahipti. Onu güneşe doğru kaldırıp bir anlamda onun içine girmek için kendime izin verdim. Altı kenarı vardı ve güneş ışığı onun, gökkuşağının yedi renginin ışığımızı kıran bir prizma rolü oynamasını sağlıyordu. Bu kristal parçası, onu bana veren kişi için çok şey ifade ediyordu. Kendimi, ne tuttuğumdan habersiz ve bu konuda yetersiz hissederek onu elimde tuttum. Birçok kişiye hitap eden bu madenin güzelliğinin ötesindeki anlamı, önemi neydi? Birçok kişinin birbirine kristaller verdiğini fark etmiştim. Bunlar her renkte ve şekilde kristallerdi. Tüm bunlar ne anlama geliyordu? Kristaller üzerine kitaplar okumaya başladım. Kendilerine ‘kristal işçileri’ adını veren insanlarla tanıştı