Bir yaz mevsimi, kuraklık küçük bir köydeki ekin için tehdit oluşturmaya başladı. Sıcak bir Pazar günü Hoca cemaatine şöyle dedi, 'Bizi yağmur duasından başka hiçbir şey kurtaramaz. Eve gidin, dua edin, inanın ve gelecek pazar Allah yağmur yağdıracağı için teşekkür etmeye hazır olarak gelin.' İnsanlar kendilerine söylenenleri yaptılar ve bir sonraki pazar camiye geldiler. Ama Hoca onları görür görmez kızdı. 'Bugün dua edemeyiz. Henüz yeterince inanmıyorsunuz.' dedi. 'Ama' diye itiraf ettiler, 'Dua ettik ve gerçekten inanıyoruz.' inanmak mı^' diye sordu hoca, 'O zaman nerede şemsiyeleriniz?' Dış dünyamızda bir şeyler olmadan önce, iç dünyamızda bir şeyler olmalıdır. Birisi yazdığınız o hedefi gerçekleştirecek. Bu neden siz olmayasınız? Birisi yapmışsa, siz de yapabilirsiniz. 'O yaptıysa, ben daha iyisini yaparım!' deyin. Koşullar ne olursa olsun
Sormamızın önündeki en büyük engel korkudur. Hayır deseler bile başlangıç noktasından daha kötü bir durumda olmazsınız. Dilimizde insanları ölümden daha fazla korkutan bir kelime vardır; 'Hayır!' Bazılarımız bu cevapla karşılaşmamak için sormayı erteler ya da hiçbir zaman sormaz. Cesaretimizi toplasak bile, tereddüt ederek sorarız. Siz reddedilme korkusuyla, neleri ne zamandır sormayı erteliyorsunuz? DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Kendinize ve yeteneklerinize güvenmek iyidir. Ama gururun kötü bir şekli, başkalarından daha iyi olduğunuz hissine kapılmaktır. Gurur engeline takılanlar, kendi kendilerine yeterli olmaları gerektiğini düşünürler. Sormak ya da temek, diğer insanlara ihtiyaçları olduğunu ve diğer insani; yardım ettiklerinde onların üzerinde bir güçleri olacağını düşünürler. Bu hataya düşmeyin, hepimizin yardıma ihtiyaçınız olduğu zamanlar vardır. Ayrıca unutmayın, tek başınız başarılı olamazsınız. Ne kadar çok insandan destek alırsnız, o kadar hızlı yol alırsınız. Bir gün onlar da sizden yardım isteyebilirler. Sormayı ya da tavsiye almayı reddetmek bağımsızlık demek değildir-, 'Ben yeterince güçlüyüm, her şeyle başa çıkabilirim.' tuzağına düşmeyin. Başarılı insanlar, bulundukla noktaya ihtiyaçları olan yardımı tekrar tekrar istemekten çekinmedikleri için gelebildiler. Hiç kimse tek başına başarmaz. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
1953 yılında Yale üniversitesinde, yeni mezunlar arasında bir araştırma yapıldı. Hedefleri olup olmadığı, bunları gerçekleştirmek için detaylı ve yazılı planları olup olmadığı soruldu. Mezunların sadece yüzde 3'ünün yazılı hedefleri ve bunları gerçekleştirmek için planları vardı. 1973 20 yıl sonra, aynı sınıftan mezun olanlarla tekrar görüşüldü. O yıl mezun olan yüzde 3'lük kısım içinde yer alanların hepsinin hedeflerini gerçekleştirdikleri, hatta mal varlıkların toplamının, diğer yüzde 97'lik kısmın malvarlıkları toplamından daha fazla olduğu görüldü. Aynı seviyede zekâya, aile geçmişine, dış görünüşe, okul notlarına sahip insanların başarı seviyesindeki fark, her zaman hedef saptayıp, bu doğrultuda çalışandan yanadır. ikinci dünya savaşından sonra Japonya'da hükümet ile işadamları bir araya geldiler ve 1950'li yıllar için bir hedef belirlediler; Tekstil sektöründe dünyada bir numara olacağız.' dediler. Ve oldular. 1955'te 1960'lı yıllar için hedeflerin
1. Hedeflerin önemini anlamıyoruz. Hedeflerin bize neler katabileceğini ve neleri değiştirebileceğini bilmiyoruz. Eskiden ailenizin yemek masasında, hedeflerden bahsediliyor muydu? Bazı ailelerin sofralarında 3-4 nesildir fakirlik, yoksulluk, yokluk ve hayatın zorluklarından başka bir şey konuşulmuyor. Başka bir yaşam şeklinin mümkün olabileceğini akıllarına bile getirmiyorlar. Sizin çevrenizde, net hedefleri ve bunları gerçekleştirmek için yazılı planları olan ve bu uğurda çalışan insanlar var mı? 2. Nasıl hedef belirleneceğini bilmiyoruz. Bazen hedefimize ulaşmak için yaptığımız planlarda esnek davranmayız ya da öyle hedefler belirleriz ki, bulunduğumuz noktadan oraya ulaşmak neredeyse imkânsız gibidir. Bunun sonucunda kendimizi başarısız görürüz ya da hedef belirlemenin bir yararı olmadığına karar veririz. Eğitim sistemimizde, 15 yıllık eğitim süresince bir saat bile hedef belirleme konusunda bilgi verilmiyor. Bu, eğitim sistemi
Ailelerimiz kararları kendimiz verirsek hata yapacağımız düşüncesini bize aşıladılar ve bizim yerimize kararlar aldılar. Hata yapmanın, öğrenmenin bir yolu olduğu öğretilmedi bizlere. Riske girmememiz gerektiği defalarca hatırlatıldı. Bize içgüdülerimize kulak asmamamız gerektiği vurgulandı. İçgüdüyü olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir unsur ya da başına buyruk bir şey olarak görmemek gerekir. İçgüdüler, sahip olduğumuz bilgi ve tecrübeyle beslenir. Eskiden hep başkalarının düşüncelerine göre hareket ederdim. Olumsuz bir sonuç aldığımda ve aslında ilk başta içime doğan seçeneği değerlendirilmiş olmam gerektiğini gördüğümde, 'Biliyordum!' derdim, ama dersler çıkartmazdım. Şimdi ise içimdeki sese kulak veriyorum. Bir karar arifesinde danıştığım birçok kişinin bir seçenekte karar kılmasına rağmen, farklı yönde kararlar aldığım zamanlar olur. Herkese göre çok mantıklı bir seçenek gibi görünmese de içgüdülerimi takip ediyorum. Çoğu durumda da kararlarımda haklı çıkı
Yıllarca çalışmanın iki büklüm ettiği bir ihtiyar adam?' ormanda çalı çırpı topluyordu. Topladıklarını bir araya getirdi, bağladı, zor zahmet sırtlanarak kulübesine doğru yola çıktı. Yolda uzun yıllar boyunca ne kadar çok çalıştığını düşündü ve kendi kendisine acımaya başladı. Birdenbire, artık bu hayata daha fazla dayanamayacağını gösteren bir tavırla sırtındaki çalı çırpı yükünü yere fırlattı ve kendi kendine söylendi: 'Eğer hayat bu ise, artık tahammülüm kalmadı. Ölüm meleği bir an önce gelsin ve benim canımı alsın daha iyi. Ölmenin yaşamaktan daha iyi olduğunu söyleyen ihtiyar adam daha sözlerini tamamlamamıştı ki, ölüm meleği karşısına çıktı ve ona: 'Beni çağırdığınızı duydum. Bir isteğiniz mi var efendim?' dedi. İhtiyar adam cevap verdi: 'Lütfen, efendim, şu çalı çırpı demetini sırtıma yüklemede yardım eder misiniz?' Sıkıntı yaşamaya başladığımızda, şartları ya da başkalarını suçlamaya başlarız. Suçlayarak problemi ortadan kaldıramazsınız.<