Kristaller;Tat alma duyumuz hayatın tadını alamayacak kadar hissizleşmiş; çünkü nasıl düş kurulacağım unutmuşuz. Doğal bir kuvars kristali verdiğinde, onu bir süre avucumda tutarak inceledim. Adeta büyülenmiştim. Sadece güzel değildi; sanki boyut içinde boyuta, yansımalar içinde yansımalara sahipti. Onu güneşe doğru kaldırıp bir anlamda onun içine girmek için kendime izin verdim. Altı kenarı vardı ve güneş ışığı onun, gökkuşağının yedi renginin ışığımızı kıran bir prizma rolü oynamasını sağlıyordu. Bu kristal parçası, onu bana veren kişi için çok şey ifade ediyordu. Kendimi, ne tuttuğumdan habersiz ve bu konuda yetersiz hissederek onu elimde tuttum. Birçok kişiye hitap eden bu madenin güzelliğinin ötesindeki anlamı, önemi neydi? Birçok kişinin birbirine kristaller verdiğini fark etmiştim. Bunlar her renkte ve şekilde kristallerdi. Tüm bunlar ne anlama geliyordu? Kristaller üzerine kitaplar okumaya başladım. Kendilerine ‘kristal işçileri’ adını veren insanlarla tanıştı
Meditasyon Yapın, Bulacaksınız, Dua, Tanrı 'yla konuşmaktır. Meditasyon ise Tanrı'yı dinlemektir.böylece, kendimi araştırmakta kullandığım ilk alet ya da alıştırma meditasyon oldu. Gazeteci dostlarım ve etkili, güzel konuşma yeteneğine sahip alaycı tanıdıklarım meditasyona ‘daldığımı’ ilk öğrendiklerinde bana ifadesiz yüzlerle bakıp, ‘Oh,’ ‘Öyle mi?’, ‘Uh-huh’ gibi müphem karşılıklar verip çabucak konuyu değiştirdiler. Itrinden birkaç tanesi ise ‘Oh, harika!’ diye tepki gösterdi ama aslında çok verimli olabilecek bir sohbeti sürdürmekten kaçındı. Gerçekten sevdiğim kişiler ise gözlerime bakıp, ‘Shirl, meditasyon dediğin şey nedir? Yani meditasyon yaptığında ne yapıyorsun?’ diye sordular. Öyleyse, önce meditasyonun ne olduğundan başlayalım. En basit şekilde açıklarsak, benim için meditasyon, sessizce içe yönelebilmek için bedenimi ve zihnimi gevşetme sürecidir. Bunun olabilmesi için, sessiz bir yere ihtiyaç duyarım (en 'azından, başlangıçta, örneğin kalabalık bir hava
Kocanıza Yeni Hobiler Kazandırın Ve Onu Kendi Haline Bırakın Bir erkeğin ilgilerini paylaşmak, onu mutlu edebilmenin bir şeklidir. Onda, sadece kendisinin olabilecek şeylere karşı bir merak uyandırmak da bir o kadar önemlidir. Andre Maurois, "Evlenme Sanatı’nda şöyle der: "Zevkler, karşılıklı saygı:görmedikçe hiçbir evlilik mutlulukla sonuçlanmaz: İki kişinin aynı şeyleri düşünmeleri, aynı görüş ve arzulara sahip olmalarını hayal etmek abes olur. Böyle bir durum imkânsız olduğu kadar arzu da edilmeyen bir durumdur" Öyleyse bırakın, kocalarınız evlerinin bir köşesinde pul kol-leksiyonu ya da istediği herhangi bir işi yapsın. Bu merakı size saçma gelebilir. Kıskanç olmayın. Bilâkis onu teşvik edin. Will Rogers'in biyografisini yazan Homer Croy, vaktinin çoğunu Santa Monika'daki Rogers çiftliğinde geçirirdi. Bay Croy'un anlattıklarına göre, Will Rogers bir gün antika bir Güney Amerika kamasına merak sarmış. Bayan Rogers kocasının bu garip merakını hoş karş
Geçen yüzyılda,,büyükbabam Charles Robertson artık Kansas'ta çiftçilik yapmaktan bıkmıştı. Çocukları, karısı Harriet'i ve bütün eşyalarını kapalı bir arabaya koyarak bilmedikleri bir diyara, Kızılderililer bölgesine doğru yola koyulmuşlardı. Uzun bir seyahatten sonra Oklahama'nın kuzey doğusunda bulunan Cimarron Nehri'nin sahillerine geldiklerinde, kulübe yapmış ve içine yerleşmişler. Allah'ın bu gününe de şükrederek kendisine biraz arazi edinip etrafını da çitle çevirmiş. Zamanla para biriktirerek, civardaki bir köyde küçük bir dükkân açmış. Harriet, burada gerçekten de çok sıkıntı çekmiş. Dokuz çocukla kolay mı? Ne doktor, ne de okul var. Pekçok şiddetli kışlar, sıcak yazlar geçirmişler. Büyükbabam bir kere olsun halinden hiç şikâyetçi olmamış. Harriet, kocasının saygı duyulan bir vatandaş olduğunu ve çocuklarının mutlu günlerini görecek kadar çok yaşamış. İşte aziz okuyucularım, bugünün Amerika Birleşik Devletleri, Charles Robertson ve bir kere tecrübe etmekten yı
Bir ziyafette, Amerika'nın en eski kuruluşlarından birinin müdürü ile yan yana oturma fırsatını bulmuştum. Bir ara kocalarının ilerleyebilmeleri. için, kadınların ne şekilde yardımcı olabilecekleri hakkında düşüncesini sordum. Şöyle cevap verdi: "Kocalarını sevmekle ve onları kendi hallerine bırakmakla." Seven bir eş, kocasının yuvasında rahat ve mutlu olmasını ister; bunun temini için de gayret gösterir. Hatta kadın, kocasını işi ile başbaşa bırakabilecek kadar zekî ise, o zaman bir erkeğin işinde ilerleyememesi için sebep kalmaz. Kadının kocasına müdahale etmemesi, birlikte çalıştığı insanlar, aldığı maaş vs. hakkında şikâyet tarzında sözler sarf etmemesidir. Bir erkeği, amirlik taslayan bir hanım kadar pek az şey kızdırabilir. Kadınların çoğu, erkeklerini çok yüksek mevkilere getirebilmeyi hayal ederler. Kendi kendilerine bazı plânlar yapar, işleri [hakkında tavsiyelerde bulunurlar. Onların iş arkadaşları ile [dostluklar kurarlar. Bu şekildeki yersiz müdahaleleri,
Kocanızı Dikkatle Dinleyerek Moralinin Yerine Gelmesine Yardımcı Olun Bir gün Bili Jones adlı birisi Chicago'da beş katlı bir binanın tepesinden kendisini atmıştı. Tereddüt ve kuşku hastası olduğu için intihara girişmişti. Bir zamanlar çok iyi olan işi, çok çabuk gelişmiş, yayılmış ve birdenbire borç içerisine girivermişti. En kötü tarafı ise bu durumları karısına söylememesiydi. Zîra, karısı daima onun başarılarıyla iftihar ederdi. Gerçeği karısına itiraf ettiği zaman onu hayal kırıklığına uğratacağını, mahcup edeceğini sanmıştı. İşte bu endişe ve korku, sonunda onun hayatına mal olmuştu. Kendisini, kendi binasının tepesinden fırlatıp attı. Aşağı doğru süratle düşen Bili, birinci katın tentesi (kalın bezden gölgelik) içine ve oradan da kaldırıma düştü. Mucize kabilinden kurtuldu. Yalnızca başparmağının tırnağı kırılmıştı. Bir de üzerine düştüğü tenteyi tazmin etmek zorunda kalmıştı. Bu tente görünüşte onu ölümden kurtarmıştı. İşte, öldürmeyen Allah öldürmemişti. Bu
Yeni Çevrelere Ve Olaylara Hazırlıklı Olun;Bazı kadınlar, kocalarının iş ve yer değiştirmesine şiddetle karşı çıkarlar. Alıştıkları bir yerden ayrılmayı akılları bir türlü kabul etmez. Vern L. Elliott: "Böyle kadınlar kocalarının ilerlemelerinde en büyük engeli oluştururlar." der. Geçenlerde birisi naklediyordu. Bir kurumda çalışkan bir memur varmış. Bir başka şehirde daha büyük bir işe tayin ettiklerinde bunu reddetmiş. Gösterdiği sebep ise traji komikti; karısı, anne-baba ve arkadaşlarından ayrılamazmış! Gerçi, tam bir yere yerleşip alışmışken bir başka yere gitme mecburiyeti ilk bakışta hoş bir şey değilse de zarurî durumlarda bu yapılabilmelidir. Evlilik bu gibi durumlara göğüs gerecek kadar sağlam temellere dayanmalıdır. Hem "tebdili mekânde ferahlık vardır" diyerek insan kendisine bir teselli noktası da bulabilir. Özellikle de savaş yıllarındaki subay ailelerinin durumlarını düşünün. Bugün burada olmalarına rağmen yarın nereye gidecekleri belirsiz