Koçluk bir işin nasıl yapılacağı konusunda yol göstericilik yapmaktır. Kişilerin kendi kaynakları bir işi yapmaları, yaratmaları ya da nasıl yapacaklarını öğrenmeleri için yeterlidir. Dolayısıyla bu anlamda asıl ihtiyaç duyulan, “yaptıran” değil “yol gösteren”dir. Koçluk, hayatın akışı içerisinde daha doyurucu bir yaşam sürmeyi amaçlayan kişilere destek amaçlı bir “kişisel gelişim modeli”dir. Hayatımızda ciddi bir problem olmadığı halde yaşam amacımızı birlikte sorgulayabileceğimiz, bugüne kadar işimize yaramayan düşünce ve alışkanlıklarımızı tekrar gözden geçirebileceğimiz güvenilir ve sırdaş bir dost kazandırır koçluk. Yaşam koçluğunda; hayatınızın çeşitli alanlarında değişim ve gelişim istiyorsanız ve bunun için bir koça ihtiyacınız varsa, bu süreç içinde yanınızda (güvenilir, dürüst) bir dost ve sırdaş istiyorsanız; karşılaştığınız sorunlar için birebir ya da gruplarla çalışma yöntemiyle bize katılabilir ve destek alabilirsiniz. Daha planlı, kalıcı ve etki
Organizatörlerle yaptığım ilk görüşmede, onları bok- sporu konusunda rauntları atlatabileceğime inandırmayı başarmıştım. Pek memnun kalmışlardı, bir psikoloji doçentinin, hem de bir kadın doçentin boksla ilgilenmiş olması hoşlarına gitmişe benziyordu. Daha sonraki görüşmelerde ise organizatörler benim, böylesine uzmanlık gerektiren bir alanda çok ciddiye alınması gereken bir yarışmacı olabileceğimi kesinlikle saptamış bulunuyorlardı. Bu da yarışmaya katılabileceğim demekti. Derken ilk yarışma akşamı gelip çattı; bu engeli bir solukta aşıverdim. Savaşım başlamıştı. Haftalar geçiyor, cevaplandırdığım soruları yeni sorular izliyor ve ben başa doğru güreşiyordum. Her hafta belirli bir parayı kazanıyordum; bu da beni daha da isteklendiriyordu. Benim amacım büyük ödülü kazanmaktı; buna erişebilmek için kazandığım bu küçük, fakat benim olan ödülleri geri çevirip duruyordum. Yarışmaya katılmazdan önce sürdürdüğüm uzun, yoğun öğrenme döneminde olsun, daha sonra
Zihinde canlandırmanın önemini anlattıktan sonra, zihinde mükemmel çalışmalar yapmanın ve onları prova etmenin performansı nasıl etkileyeceği düşüncesi akla gelebilir. Antrenman yapmak daha yararlı olmaz mı? Bu düşünce başlangıçta çok doğaldır. Örneğin, zihinsel canlandırmanın etkisini bile azaltabilecek birçok deyim günlük konuşma dilimize yerleşmiştir: "Aç tavuk kendini buğday ambarında sanır", "Bakmakla öğrenilseydi kediler kasap olurdu."
İlk olarak, gerçek gibi yapılan zihinsel egzersizlerde harcanan eforla, fiziksel olarak harcanan efor hemen hemen birbirine eşittir. Beyin gerçek bir şey ile canlı biçimde hayal edilen olayları seçemez ve iki olayı da aynı şekilde değerlendirir. Bu çalışma, olimpiyatlarda kayakçı Richard Suinn üzerinde denenmiştir. Suinn'in çalışma sırasında elektrotlarla saptanan elektrik aktivitesi ile aynı çalışmayı zihninde tekrar ettiğinde oluşan elektrik aktivitesi birbirine yakın bulunmuştur. Aynı çalışma Arizona basketbol takımı üz
1. Adım: Rahat bir giysi giyip sessiz bir mekân seçin. Aç ya da fazla tok olmayın. Gözlerinizi kapatın. Zihninizdeki ekranı açın (ister bir film yönetmeni, ister bir filmin kahramanı). Kendinizi doğrudan filmin baş oyuncusu gibi göremiyorsanız, önce dışarıdan seyrediyormuş gibi düşünebilirsiniz. Zaman geçtikçe filmin baş oyuncusu gibi davranın ve filmin içine girerek sorumluluk alın. On-on iki dakika aşağıdaki deneyleri yaşamaya çalışın.
2. Adım: Görsellikle başlayın. Zihninizde mükemmel bir anınızı düşünün. O anınıza geri dönün ve yaşadığınız bütün duyguları tekrar yaşayın. Vücudunuzu nasıl kullanıyordunuz, nasıl yürüyordunuz, bakışlarınız, sahadaki durumunuz nasıldı? Son derece sakin, huzurlu, rahat, kendine güvenen, kararlı ve keskin bir yapıda mıydınız? Tekrar o ana dönün. O anınızı çok daha parlak, canlı ve büyük bir resim halinde zihninizde canlandırın. Sanki o anı yeniden yaşıyor gibi düşünün.
Bu alıştırmanın her adımını titizlikle, rahatça, kolayca ve kendi temponuzda tamamlamak için gereken bütün zamanı kullanın. 1. İpucu Görüntüsünü Tanımlayın : Hayatınızın, kendinize karşı çok acımasız olduğunuz, özgüven eksikliğinizin olduğu belirli zamanını hatırlayın. Hayatınızda, gerçekten arzuladığınız o kişisel başarıya giden adımları atmak için gereken özgüvenin eksik olduğu, belki yakınlardaki belki de çok uzun zaman önceki bir anı hatırlayın: Olabileceğinizin en iyisini olamadığınızı hissettiğiniz bir zamanı. Ya da geleceğinizde olmasını beklediğiniz bir şeyi düşünün: Düşündüğünüzde sizi rahatsız ya da çaresiz hissettiren bir şeyi. Aslına bakarsanız, kendinizin o deneyimin içinde olmasına, gördüğünüzü görmenize, duyduğunuzu duymanıza izin verin. Bırakın, haya
Madem ki durum böyle, öyleyse zayıflığa teslim olmak yerine nasıl kendimize olan güvenimizi devam ettiririz? Güvenimizi muhafaza etme becerimiz birkaç unsurla yakından ilgilidir: 1. Zayıflık duygusunu azaltmak için kendinize ve kabiliyetlerinize inanın. Yapabileceğini düşündüğü için uçmayı başaran, Jonathan Liuingston Seaguü'ı hatırlayın. 2. Olayı başkaları tarafından değerlendirilebilecek şekilde görmeyin. Başkaları sizin yaptıklarınızı olumsuz şekilde değerlendirmeyecektir. 3. Dikkatinizi tehlikeye yönelik olarak değil probleme-yönelik olarak tutun. Ortada canınıza kasteden bir tehlike yok, sadece çözülmeyi bekleyen bir sorun var, o kadar. Olumlu noktalar üzerine odaklaşarak, tehlikeleri en aza indirgeyerek ve durumun kontrolünüz altında olduğunu düşünerek kendinize güveninizi muhafaza edin. DERLEYEN: EDİTÖR
Siz karar verene kadar kazanmak ve başarmak için yaptığınız her şey zaman kaybıdır. Karar, içsel disiplinin başlangıç noktasıdır. Karar, başarının başlangıç noktasıdır. Karar vermek, çok büyük bir gücün kaynağıdır. Hızlıca iyi kararlar vermek başarının direğidir. Karar şimdi alınmalıdır. böylece, yeni baştan karar almazsınız. Başarmak ve kazanmak için güvendiğiniz ve inandığınız etkili kararları almayı öğrenme sürecini hızlandırmak çok önemli bir etkendir, fakat bu genellikle görmezden gelinir. İnsanların büyük bölümü yaşamlarında olmak istedikleri yerde değildirler. Siz elbette yaşamınızda olmak istediğiniz yerde olabilirsiniz; fakat büyük ihtimalle değilsiniz, zararı yok. Her şekilde nerede olduğunuzdan sonuçta siz sorumlusunuz. Aldığınız kararlar sizin kararlarınızdır. Yalnız bazen sizin sorumlu olmadığınız kötü bir şey ortaya çıkar, yolunuzu keser ve kendinizi hapsolmuş gibi hissedersiniz. Tuzağa düşmüş gibi hissedebilirsiniz. Bu olanl