Sürekli birbirimizin ölçütü olursak asla zirveye ulaşamayız. Bu fikre milyonda bir de olsa karşı çıkanlar vardır! Bu şekilde davranmaya devam edersek, düşüncelerimizin yetersiz ve ikinci sınıf olduğunu göstermiş oluruz. 'Mantıklı' sonuç, 'Ben değersizim', 'Mutluluğu ve başarıyı hak etmiyorum.' şeklinde olacaktır. Birçoğumuz hayatımızın bazı devrelerinde kendimizi çok kötü hissetmişizdir. Bazıları ise hobilerinde veya kariyerlerinde en iyi olmuşlardır. Olimpiyatta altın madalya kazananlar bile kendi sporlarının dışındaki aktivitelerde mükemmel değillerdir. Gerçekten, insanların birçoğu hayatlarının bir kısmını aşağılık duygusuyla mahvetmektedirler. Benim vurguladığım kelime 'duygular'dır. Mükemmel olmadığımızı objektif olarak kabul etmenin bir zararı yoktur. Eğer bir piyanist iseniz, virtüözün çaldığı şeylerden büyüleniyorken, canlı bir piyano konçertosunun üstesinden kolaylıkla gelebilmenin ne demek olduğunu da bileceksiniz. Böyle bir durumda kendinizi nasıl değerlendireceksi
Öz güven bilinçli veya bilinçsiz olabilir. Arkadaşlarınız veya akrabalarınız öz güveninizin sinyallerini fark edebilirler. Fakat kendiniz çoğu zaman 'evi' içeriden göremeyebilirsiniz. Böylece öz güveninizi düzeltmek, kendinizi bilmekle, ortaya çıkacak işaretleri değerlendirmekle, yalanları ve rasyonel olmayan inançları görebilmekle olur.
Öz güveniniz hakkında farklı bir bakış açısına sahip olmanın en muhteşem yollarından biri baskın olmayan bir el yazısı ile egzersiz yapmaktır. Vücudunuzun fiziksel olarak iki yanının beyninizdeki iki zıt yan ile kontrol edildiğini hatırlayın. Bunun için sağ eliyle yazan bir insan daha zayıf olan sol elini kullandığı zaman beynin sağ tarafı kullanılır. Bu zıt beyin kontrolü ile ilgili olan fiziksel fonksiyonların açık olduğu yerlerde bu zıtlık önemli değildir. Fakat baskın olmayan elle yazı yazmak söz konusu olduğunda -bu dilde kullanılırsa dilsiz kısım- bazı ilginç şeyler görülebilir.
Kendiniz hakkındaki çeşitli imajlardan bir kısmı gayet tabii pozitifken bir kısmı da negatiftir. Yani bazen istediğinizi başarmakta size yardım ederlerken bazen de sınırlarlar veya engellerler. Onlar sizi güçlü de kılabilirler zayıf da. Örneğin bazen kendinizi doğal olarak sempatik ve sosyal bir insan olarak görebilirsiniz ve bu sizin sağlıklı ve pozitif imajınıza uygun gerçek davranışlarınız olarak idareci yönünüzün etkili olmasını güçlendirir. Benzer şekilde kendinizi hesap işlerinde iyi görebilirsiniz. Yani bütçelerden ve fiyat kontrollerinden sorumlu bir yönetici için uygun kaliteye sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Sizin sayılarla ilgili gerçek yeteneğiniz bundan sonra daha iyi olacaktır ve iş hayatınızda paralel olarak bundan faydalanacaktır. Bunun gibi negatif bir önyargı -belki 'Ben çok düzensizim' veya 'Asla zamanı iyi kullanamıyorum'- negatif sonuçlar verecektir ve bir idareci olarak etkililiğinizi engelleyecektir. Bu pozitif ve negatif varsayımlarınız davranışlarınızı
Önyargılarımızın birçoğu bilinçsiz olarak geçmiş deneyimlerimizden, başarılarımızdan ve başarısızlıklarımızdan, küçük düşürülmemizden ve göklere çıkarılmamızdan ve diğer insanlar ile olan ilişkilerimizden kaynaklanır. Bu tür inançların kökü ilk çocukluk dönemlerimize kadar uzanır ve etkisi bir ömür boyu sürer.
Örneğin kendinizi 'matematiksel düşünceden yoksun' görüyorsanız bütün, davranışlarınız bu kişisel algılamaya uygun olacaktır. Bu imajla çatışan olaylar -örneğin 'sayılarla arasının iyi olmadığını' söyleyen biri matematik testinden yüksek not alırsa- genellikle çok farklı bir şekilde açıklanacaktır. İnsan beyni uyumsuzluklara karşı direnir. Bu sebeple de düşünceler ve aksiyonlar birbirlerine yönelir. 'Ben size söylemiştim... bu sadece bir şans.' şeklindeki bir sözde müthiş bir uyum vardır.
Kendi kendinize yaptığınız listedeki negatif önyargıların kaç tanesinin -belki genetik zayıflıklar dolayısıyla- değiştirilemez olduğunu sorun. Belki birk
Önyargılar sadece hayatınızın bir bölümüyle ilgili değillerdir. Birçok insan sosyal hayatlarında ve ev hayatlarında, profesyonel davranışlarına kadar kolayca yayılabilecek negatif önyargıları biriktirme eğilimindedirler. Örneğin, bir organizasyonda veya bölümde bir ve iki numaralı pozisyonlar arasındaki büyük psikolojik bölünmeyi ele alalım. Teknik olarak iki bölüm arasında çok az farklılık vardır, fakat kaç yönetici yanlış bölümde bulunduklarını anladıklarında açmaza girecektir? Veya bir iş konuşmasında sıradan bir yönetim işi için ne söylenebilir? Bir konuşma yönetim kurulunda kendi ofisindekinden nasıl farklı olabilir? Bazıları için dünyalar kadar farklı olabilir. Soru 'Ben bunu yapabilir miyim?' şeklinde değil 'Kendimi nasıl gördüğümle yaptığım şey uygun mu? Bu ben miyim?' şeklinde olmalıdır. Gayet tabi cevap da kendinizi olmak istediğiniz gibi görecek şekilde olmalıdır. Kendinizi önceki hayatınızın tam tersi, farklı bir insan gibi görmek zorunda değilsiniz. Sadece daha ö
Bir şeyleri daha farklı perspektiflerden görmeye çalıştığımız yeniden tasarlama tekniğini hatırlayacaksınız. Başka şeyler meydana geldiğinde veya farklı bir durumda olunduğunda sonucun nasıl olacağını hayal ederek genellikle zihinsel engellerin üstesinden gelebilirsiniz. Bu teknik, özgüveninizin düşük olması sebebiyle performansınızın aşağılara çekildiği her durumda kullanılabilir. Toplantıyı şöyle şöyle yönetseydiniz ne olurdu? Astronomik ücretlerle çalışan profesyonel bir konuşmacı olarak bu konferansı vermiş olsaydınız ne olurdu? Hemen karar vermek zorunda olsaydınız kararınız ne olurdu? Hoşlanmadığınız bu iş ay sonunda değil de bugün saat beşte bitiyor olsaydı değişen ne olurdu? Onun üstesinden gelemez veya onun için daha iyi şeyler mi hissederdiniz? Grafikler ile çalışmayı seviyor olsaydınız aylık bütçe grafiklerini çıkarmak sizin için nasıl bir şey olurdu? Evet onlardan nefret ediyorsunuz, fakat onları sevmiş olmanın nasıl bir şey olacağını düşünebiliyor musunuz? Evet
Her birimiz kendi kişisel dünyamızı bir gerçeklik gibi algılarız ve bu dünyamızın objektif gerçek dünya olduğu yanılgısına düşeriz. Beynimiz ve gözlerimiz de sistemimizin bu parçalarından biri olduğu için aynı hazır şablonları onlar da eğitim ve kültür dünyasında kullanırlar. Tüm bunlar uyumlu bir birliktelikle hareket ederek yaşamımıza yön verirler. Fakat siz ve. ben elbette kurbağadan daha akıllıyız. Okuduğumuz, düşündüğümüz ve hayal ettiğimiz zaman yüksek düzeydeki bilinçliliğimiz ve beynimizin sınırsız kavrama gücüyle düşünce sürecimizin de farkına varmaya başlıyoruz. Hiç çaba harcamadan kara delikleri, nakit para akışını, kurbağanın görmesini ve Afrika'daki insanları anlayabilmekteyiz. Ayrıca bizler algılarımızı istediğimiz şekilde değiştirebilir, ne düşüneceğimize karar verebilir ve inanmaya karar verdiğimiz şeye inanırız. Tek sınırımız hayal gücümüzdür. İnsanoğlunun yaşam tecrübesi, onun sınırsız hayal gücünün bir ürünü olarak doğmuş ve zamanla gerçekliğe dönüşmüş