Ben çalışkan olmak istiyorum, ben kariyer yapmak istiyorum, ben insanların gıpta ile baktığı bir meslekte hayatımı sürdürmek istiyorum, ben gerçekten yaptığım işi severek yapmak istiyorum mu diyorsunuz? O zaman niçin yerinizde duruyorsunuz? Şarkıda geçtiği gibi un, yağ ve şeker varsa o zaman niçin helva yapmıyorsunuz?
Gençler! Lafla peynir gemisi yürümüyor. İnsanın konuşmasına bakmazlar hal ve hareketlerine bakarlar. Ne diyor Ziya Paşa:
Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
(Bir insanın 'Ben akıllıyım, ben mükemmelim, ben çok çalışkan öğrenciyim...' gibi sözlerine bakıp da aldanmayın. O insanın ortaya koymuş olduğu bir esere bakın, ondan sonra o insan hakkında hüküm verin.)
Konuşmaya gerek yok. Yapacağım, edeceğim demeye de gerek yok, yap ve 'İşte eserim.' de... Şunu da unutmayalım: Isıracak it dişini göstermezmiş. Çal
Amerika'da bir İngilizce öğretmeni öğrencilerine: - Gelecekte nasıl bir hayat yaşamak istediğinize dair bir kompozisyon yazınız, der. Bir seyisin oğlu hayalindeki hayatı, yüz dönüm arazi üzerine kurulmuş bir at çiftliği, ortada bir konak hatta konağın krokisi. Tam altı sayfa uzunluğunda bir ev ödevi yazarak öğretmenine verir. Bir hafta sonra öğretmen kâğıdı geri vererek: - Hayallerini kontrol altına al, senin bu şartlarda kompozisyondaki hayatı yaşaman imkânsız, yeniden yaz, der. Öğrenci babasına kâğıdı okuyarak, babasının görüşünü almak ister. Babası da: - Oğlum hayat senin, hayal senin. Hayalindeki hayatı değiştirmek istemiyorsan, yazdığını değiştirmeden iade edebilirsin, der. Oğlu da değiştirmeden öğretmenine kompozisyon kâğıdını iade eder. Öğretmen de bir verip kâğıdı geri verir. Aradan 20 yıl geçer. Yüz dönüm arazi üzerine kurulmuş olan, Amerika'nın en ünlü at çiftliğinin kenarında, lüks bir villan
Hem Fransa'dan ingiltere'ye hem de ingiltere'den Fransa'ya yüzerek Manş Denizi'ni iki defa geçen ilk bayan yüzücüydü Florence Chadwick. Büyük bir ideali daha vardı. Catalina Adası'ndan Califor-nia Sahili'ne kadar ki ‘21 millik mesafeyi yüzen ilk bayan yüzücü’ olmak istiyordu.
Yeni hedefi oldukça büyüktü ve ulaşılması oldukça zordu. Dört temmuz günü denizin suları oldukça soğuktu. Hava o denli sisliydi ki yüzücü, kendisine eşlik eden tekneleri zorlukla seçebiliyordu. Üstelik o bölgede köpek balıklarına rastlanıyordu... Florence, soğuğa ve köpek balıklarına rağmen hedefinden vazgeçmedi ve denize atladı. Tam 15 mil yüzdü. Teknede bulunan annesi ve antrenörü ona sürekli moral veriyordu. Televizyonlar canlı yayın yapıyorlardı.
Florence beş mil daha yüzdü. Sahile yarım mil kalana kadar kulaç atmaya devam etti. Ani bir kararla sudan çıkarılmasını istedi. Tek-nedekilerin teşviki işe yaramıyordu. Herkesi hayal kırıklığına uğrattı. Az m
Öğrencilerime hedeflerinin ne olduğunu genelde sorarım. Sayısalda okuyan, dersleri ve ahlakı iyi olan bir öğrencim:
- Amcamın ingiltere'de lokantası var, orada çalışıp para kazanmak istiyorum, deyince şaşırdım.
- Teneffüste gel de bir görüşelim senin idealini, dedim. Teneffüste geldi, aramızda şu şekilde konuşma geçti:
- Niçin İngiltere? Niçin lokanta?
- Hocam, babam bizi bırakıp yıllar önce ingiltere'ye çalışmaya gitti. Bizi yanına almak için oturma izni alması gerekiyordu, ingiliz kadınla nikahlandığında, oturma iznini alabiliyor. Bir kadınla anlaşmış. Kadın nikahtan önce babamın milyarlarını almış, nikah saati gelince de evet dememiş. Babam beş parasız olarak ingiltere'den kovuldu. Amcam oturma iznini almış, lokantası var. Ben amcamın yanına kaçak olarak gi
‘İnsan elinin uzanabildiğinden daha ötesini amaçlamalı.’ Robert Brovning Hedeflerimiz büyük olmalı ve bunları etrafımızdaki insanlara rasgele söylememeliyiz. Söylediklerimiz pozitif duygulara sahipseler, bizlere destek verirler; bizleri daha güçlü kılarlar. Söylediklerimiz hayata hep karamsar bakan insanlar ise, bize söyledikleri sözlerle gücümüzü kaybettirirler, ümidimizi kırarlar ve biz bunun farkına dahi varamayız. Bundan dolayı hayata olumlu bakan insanlara hedeflerimizi söylemeliyiz. Hedef, kesinleşmiş karar demektir. Hedef değiştirilmez. Hedefte kesinlikle kararsızlık olmaz. Atalarımız, en kötü karar en iyi kararsızlıktan iyidir, demiş. Bundan dolayı bir an önce hedefimizi belirleyip, zamanımızı en iyi şekilde değerlendirerek harekete geçmeliyiz. Yoksa ortada kalıveririz de haberimiz olmaz.
Bununla ilgili şu hikâye ilginç: Bir tazı iki tavşanın peşine düşmüş, soluk soluğa kovalıyordu. Biraz sonra tavşanın biri sağa, biri sola kaçtı. Tazı ‘
‘Ölmeye değer bir amacı olmayan bir insanın yalamaya değer bir amacı da olamaz.’ Martin Luther King
Bir insanın ölmeye değer amaçları olmalı ki hayatının her anında o amaç uğruna hayata tutunabilmeli. Bir insan vatanı, milleti, dini, namusu için ölümü göze alabilmeli. Vatanının, milletinin adını duyurabilmek için çok çalışmalı.Niçin derse gitmediğini, ders çalışmadığım boyunca öğrenci şöyle cevap verir
- Annem babam Mersin'de tanınmış doktorlar, dedem zaten zengin; şu anda ayrı evde kalıyorum. İki tane dairenin kirasını ben alıyorum. Altımda spor son model araba, yazlığın anahtarları bende. Param yetmediği anda, dedem takviye yapıyor. Evin tek çocuğuyum. Ben niçin kendimi zorlayarak ders çalışayım? Sabah olduğunda göz kapaklarımı açacak bir neden bulamıyorum.
Çocuk dedesinin yanında bunları anlatınca önder Bey dedeye hitaben şöyle der:
- 
‘Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır.’ Tacitus Çin'de ilim ile uğraşan, hayatını okumak ve yazmak ile geçiren bir kişinin hanımı bir gün bu bilgine şöyle der:
- Bu kadar yıl ilimle uğraşıyorsun; fakat para kazanmıyorsun. Yeter artık ben para istiyorum, rahat yaşamak istiyorum. Bunun üzerine bilge:
- Tamam sen de haklısın; biraz da ticaretle uğraşayım da para kazanıp seni rahat yaşatayım, der. Ve ticaret yapmak için şehrin en zengininin huzuruna çıkıp yüklüce borç para alır ve ticarete başlar. Bu zengin kişi parayı verdikten sonra, yanındakiler sorarlar: Biz bu adamı ilk defa gördük. Siz daha önceden tanıyor muydunuz? Parayı veren zengin: Hayır tanımıyordum. Ben de sizin gibi ilk defa gördüm, der. Bunun üzerine etrafındakiler:
Bu kadar parayı nasıl güvenip de verdiniz? dediklerinde, zengin şu cevabı verir: