Beslenme barınma gibi temel yaşam ihtiyaçların karşılayabilen insanların sevgi saygı sanat inanç ve ideal gibi yaşam alanlarına yöneldikleri bilinmektedir. Ancak bu yönelmede oluşturulan maddi ortamlar tek başlarına gelişmeye yeterli olmamaktadır. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki değişme ve gelişme potansiyeline sahip olsalar bile insanlar arkalarında yeterli manevi destek ve içlerinde arzu olmadığı takdirde çalışmalarında yeterli verime ulaşamamaktadırlar. Moral bir kimsenin olaylara güçlüklere sorunlara karşı koymasını sağlayan ruhsal durumudur. Başka bir tanımda ise canlılarda amaca yönelik davranışı uyaran ve yönlendiren etkenlerdir. Bunun günlük yaşamda kullanılan tanımı maneviyattır. Güdülenme olarak günümüzde tanımlanan motivasyon kavramı ise canlılarda amca yönelik davranışı uyaran ve yönlendiren etkenlerdir. “örgütsel davranış ve yönetim psikolojisi üzerine çalışmalar yapan “ E
Bilinçaltı bilincin duyamadıklarını duyar,göremediklerini görür.Biliçaltı telkinlerinde amaç bilinç eşiğini,engelini aşmak,eleştirel bilinci geçip direk bilinçaltına ulaşmaktır.Böylece önerme ya da telkin bilincin değerlendirmesinden kurtulacak,bilinçaltı tarafından direk kabul edilecektir. Bilinçaltı telkinlerinde bilinci aşmak üzere 4 teknik kullanılmıştır.Telkinler arka planda çalınan bir sesin üstüne kaydedilmiştir.Bilinç arka plan sesini duyabilir ama telkinlerin sesini duyamaz.Arka plan sesi binoral bir sestir.Binoral sesin ne olduğunu ileride daha detaylı açıklayacağız. 1.teknikte sadece bilinçaltının duyabileceği telkinler binoral sesin altına kaydedilmiştir. 2. teknikte aynı telkinler tersten okunmuştur.Bilinçaltı dünyanın en mükemmel bilgisayarlarından daha kuvvetli bir bilgisayardır.Tersten okunan kelimeleri anında anlar ama bilinç bunu anlayamaz bu teknikle bilinç 2. kez aşılmış olur. 3. teknikte aynı anda
Hafıza insan yaşamındaki verilmiş en büyük hediyelerden birisidir belki de. Sözlük anlamıyla düşünecek olursak hafızanın geçmişte yaşadığımız şeyleri kaydeden ve gerektiğinde bunları bir bütün olarak ya da parça parça hatırlayabilen bir yetenek sistemi olduğu görülür. Geçmişte yaşadığımız şeyler derken aslında bu gerçekten de tamamıyla bir geçmiştir çünkü beyin sisteminde doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız şeylerin belirli bir izi kalır. Tabii ki şunu da belirtmek gerekir ki hafızanın diğer bir deyişle belleğin bir şeyi hatırlayabilmesi için öncelikle bunu idrak etmiş olması yani algılamış olması gerekir. Bundan sonra bu anıya benzer gördüğü şeyler oldukça bunları hatırlaması olanak dahilinde olmaya başlar. Bunca hatırlama ve anımsamaya rağmen geçmişten itibaren öğrendiğimiz çoğu şeyi de hatırlayamaz ve unuturuz. Unutma işte bu tüm öğrenme olayının tersi bir durum oluşturur. Ciddi olarak günlük hayattaki sarsıcı unutmalar birer hastalık belirtisi olabileceği gibi gün
Çocukların hayatında matematik önemli bir yer kaplar, onlar bilsin ya da bilmesin… Küplerden kurdukları binaları dengelerken ya da bir paket krakeri arkadaşı ile eşit olarak paylaşırken matematik bilgilerini kullanırlar. Çocukken matematikle barışık olmalarını sağlamak için en iyi zaman okul öncesi dönemdir, çünkü bu yaşlarda henüz matematik korkusu gelişmemiştir. Bu nedenle de matematiğin eğlenceli yüzünü tanımak için daha uygun bir zaman olamaz. Çocukların bu yöndeki gelişimlerini desteklemek için onlara araştırabilecekleri, meraklarını giderebilecekleri, neden sonuç ilişkisi kurabilecekleri, çeşitli fikirler öne sürerek tahminlerde bulunabilecekleri fırsatlar verilmeli ve bu yönde eğitim ortamları hazırlanmalıdır. Bu yaşlardaki matematik çalışmaları sayesinde ileriki yıllarda çocuklar matematik alanında daha başarılı olabilir. Özellikle ilkokul yıllarında çocukların matematik korkusu geliştirmemeleri, matematiği sevmeleri, matematik öğreniminden heyecan duymaları, okul öncesi yıllar
İnsanlar genel olarak kendilerine benzeyenlerden hoşlanır. Benzerlikler üzerinde yoğunlaşmak yakınlaşmaya, farklılıklar üzerine odaklanmak ise çatışmaya götürür. Benzer davranış ve tutumla kurulan iletişime paralel iletişim veya ahenk kurma denilmektedir. Bu da göstermektedir ki, dostluk kurup geliştirmek için ya karşımızdakiyle aynı ya da onun bakış açısıyla dünyayı görmek gerekmektedir. Dilimizi doğru kullanmak, iyi bir telaffuza ve diksiyona sahip olmak, topluluğa hitap ederken heyecanı kontrol altına alabilmek, beden dilini etkileyici bir biçimde kullanmak başarının en kolay ve en pratik yoludur. Mesajın doğru iletilebilmesi ve ilişkilerin sürdürülebilmesi için temel iletişim araçlarının mükemmel bir biçimde kullanılması önceliklidir. İfadenin mükemmelleştirilmesi için öncelikle gözle görünür sorunların tespit edilmesi ve düzeltilmesi, daha sonraki aşamalarda bireyin yetkinliğini artıracak çağdaş yöntemlerle ifadeye profesyonellik katılması hedeflenir.
Kullandığımız kelimeler vasıtası ile etkili olmak istiyorsak, kararlı olmalıyız. Tam olarak ne yapmak istediğimizi bilmemiz gerek. Ve kullandığımız kelimeler isteğimizle uyum içinde olmalıdır. Dikkatimizi karşımızdaki kişiye yöneltmeliyiz. Biri ile konuşurken çevreyi gözden geçiriyorsanız etkili olamazsınız. Ne istediğimizi, duygularımızı dolambaçlı yollara sapmadan net ve açık bir şekilde söylemeliyiz. Etkili Konuşma eğitimi ile katılımcıların; etkili iletişim tekniklerini öğrenmelerini, bu eğitim programı sayesinde iş hayatının ve günlük hayatın stresinden kurtulmasını, sağlıklı bir şekilde hedef belirlemelerini, başarılı ve mutlu bir hayata kavuşmaları için gerekli motivasyonu kazanmalarını amaçlıyoruz. Etkili konuşmanın püf noktalarını bilip uygulamak, duygu ve düşünceleri başarılı şekilde pazarlayabilmek başarının sırlarından sayılır. Karşıya iletmek istediğiniz duygularınızı etkili bir konuşma ile istediğiniz kadar ve istediğiniz hissi uyandıracak şekilde il
İnsan hayatında yaptıkları ve yapacakları ile sınırlandırılmaktadır. Sizde her konuda sınırlarını kendiniz çizmek istiyorsanız, öncelikle hitap dilinizi geliştirmeli ve hayata hitabet sanatını en doğru kullanan bir kişi olarak atılmalısınız. Bu yüzden ne çok konuşmanın ne de az konuşmanın bazen hiçbir şey ifade etmediğini öne sürerlerken, yerinde ve açıklayıcı konuşmanın istenilen her şeyi karşı tarafa aktarabildiğini belirtmektedirler. Bu durumun ise akıcı ve sağlam bir diksiyondan geçtiğini, konuşmanın aslında birçok kişinin farkında olmadığı bir sanat olduğunu öne sürmektedirler. Kişiler duygularını, düşüncelerini değişik ve renkli ses tonlarıyla zengin kelime dağarcıklarından oluşturdukları cümlelerle ifade ederlerken, söylediklerini uygun mimikler ve beden diliyle de desteklediklerinden, dinleyicileri etkilemeyi başarırlar. İletişim, kurulamadığında ya da yeterli olmadığı zaman, bu durumun neden olduğu sonuçlar ilk etapta çok açık şekilde belli olmayabilir. P