Öğrencilerin birçoğunda ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ vardır. Buna şu örneği verebiliriz: Çevresinden, arkadaşlarından devamlı olarak matematik dersinin zor olduğunu duyan öğrenci, bu derse önyargıyla yaklaşır. Girdiği matematik sınavından da zayıf alırsa şunu söylüyor: ‘Ne yaparsam yapayım matematikten başarılı olamayacağım.’ Bundan sonra da matematik sınavlarına hiç çalışmıyor ve hep zayıf alarak bu düşüncesini iyice pekiştiriyor. ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ ile ilgili şu hikâye meşhurdur: Köpekbalığını ortadan cam bölme ile ayrılma büyük bir akvaryuma koyarlar. Diğer tarafa da küçük balıklar koyarları Acıkan köpekbalığı, küçük balıkları yemek için her hamle yapışında burnu cama çarpar. Bunu yüzlerce kez yapınca, artık hiç hareket etmez olur. Bu arada camı kaldırırlar, öbür taraftaki balıklar köpekbalığının önü
‘Her insanın kendisinden yüz sene sonrasının planını yapması lazım.’ Mevlana
‘Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek; on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik; yüz yıl sonrasını düşünüyorsan çocukları eğit.’ Konfüçyüs İhsan Doğramacı ile bir spiker konuşurken, Doğramacı cebinden bir küçük defter çıkarır. Spikere şunu söyler:
- Benim bütün hayatım plan dahilindedir. Burada 20 yıl sonra ne yapacağım yazılı, deyince, spiker şaşırarak:
- Ama efendim yaşınız 80 küsur, daha o kadar yaşayacağınızı nerden biliyorsunuz? Doğramacı gülerek şu cevabı verir:
- Orasını Allah bilir kızım. Azrail (as.) geldiğinde bendeki planı görür de belki canımı planım bitinceye kadar almaktan vazgeçer... Her öğrenci hayatında en az birkaç kez çalışma
Tarihsel olarak incelendiğinde büyüsel, dinsel, askeri ve eğlence amaçlı olarak kullanılan müziğin hastalıkların tedavisinde de kullanılmış olduğu görülür. Eski çağlarda hastalıkların iyi edilebilmesi için çeşitli tedavi yollarını denemiş olan insanoğlu, bilgilerinin ve inançlarının ışığında, müziğin de hastalıkların tedavisinde etkili olabileceğini düşünmüş ve kullanmıştır, çünkü insanlar müziğin rahatlatıcı, yaşama renk katan ve insanın ruh sağlığında olumlu bir işlevi olduğuna inanmışlardır. İlkel kabilelerin yaşayışlarında ruhi varlıklar önemli rol oynamış, hekimler çeşitli bitki, ilaç, müzik ve dansı kullanarak hastalarını iyileştirmeye çalışmışlardır. Birçok toplumda hasta insan sağlığına kavuşmak için kendisini bazı güçlere sahip olduğu düşünülen sihirbaza, rahibe teslim etmiştir. Hastalıkların kötü ruh veya cin adı verilen varlıklar tarafından meydana getirildiğine inanılmıştır. Tedavi törenlerinde müzik, dans, ritim ve şarkılar başlıca rol oynamış, hastanın
Kocanız terfi etmeye hazır mı? Değilse bunun için ne yapıyor? Karısı olarak bu konuda siz ne yapıyorsunuz? Başlangıçta, pek az kimse gelecekleri hakkında bir fikre sahip olur. İstedikleri görevi belki on, onbeş yıl sonra elde edebileceklerini ümid ederler. İlerleyebilmek için işlerini daha iyi öğrenmek zorundadırlar. Bu öğrenme de, tecrübe ve özel çalışmalarla mümkündür. Bazı büyük firmalar, kendi personeline yetiştirme kursları açarlar. Bazıları da masraflarını kendileri karşılamak suretiyle, elemanlarını özel olarak terfiye hazırlarlar. Tecrübeler her iki şeklin de olumlu sonuçlar verdiğini göstermiştir. Örneğin, kunduracı olan Charles C. Frost, her günün bir saatini çalışmaya ayırarak ünlü bir matematikçi olmayı başarmıştır. Georg Stefenson, bir mühendis için gerekli olan matematiği geceleri öğrenmekle lokomotifi icad etmiştir. James Watt, ticaretle uğraşırken kimya ve matematiği öğrenerek buhar makinesini keşfetmiştir. Bütün bu saydığı
İlk bilimsel çalışmalar Çin ve Hint'te başlamış daha sonra Mısır ve Mezopotamya'da devam etmiş; bu coğrafyalarda astronomi, tıp, topografya, matematik, mühendislik gibi bilimlerin temelleri atılmıştır.
Antik Yunan dünyasında doğa filozoflarının ilk nedenden yola çıkarak yaptıkları spekülatif doğa açıklamalarıyla oluşan doğa felsefesi Antik çağda olduğu gibi Orta Çağda da doğa bilimi olarak anlaşılmıştır. Bu dönemde filozofların hem felsefeyle hem de müzikten fiziğe kadar pek çok alanın olgularıyla ilgilendikleri görülmektedir. Pythagoras matematiğin, Archimedes de fiziğin temellerini atmıştır.
Pythagoras, matematik ile müzik arasında bir bağlantı kurmuş, evrenin bir sayı uyumu olduğunu; kozmolojik düzenin temelinde matematik orantılar bulunduğunu ileri sürmüştür. Pythagorasçıların daha sonraki büyük başarıları astronomide olmuş; yeri evrenin mer
A) Deneysel Psikoloji;Psikolojinin bağımsız bir bilim dalı olarak ortaya çıkışı Wilhelm Wundt'un deneysel çalışmalarıyla olmuştur. (1879) Deneysel çalışmaların çoğu, duyum, algı, güdü, öğrenme, bellek ve davranışın fizyolojik temelleri gibi konularla ilgilidir. Deneysel psikolojinin iki önemli alt dalı vardır: a. Fizyolojik Psikoloji: Davranışın biyolojik temellerinin incelenmesi ile ilgilidir. Bu yüzden biyoloji bilimi ile en çok etkileşimde olan alt-daldır. b. Karşılaştırmalı Psikoloji: Bu psikologlar, en basit canlıdan karmaşıklara doğru gidildikçe davranışlarda görülen evrimsel farklılıkları tespit ederek davranışa ilişkin temel kuralları bulmanın çabası içindedirler. Karşılaştırmalı psikoloji özellikle zooloji bilimi ile yakından ilgilidir. B) Gelişim Psikolojisi Canlıların davranışında döllenmeden ölümüne kadar,
Antik Yunan dünyasının ürünü olan felsefe (philosophia) sözcüğünün anlamı bilgi, bilgelik sevgisi (philia: sevgi; sophia: bilgi, bilgelik) olup sözcük Yunancadan Latince ve diğer dillere, Arapçaya oradan da Türkçeye geçmiştir. Yunanlıların "bilgelik sevgisi" ya da "hikmet arayışı" olarak tanımladığı felsefe; insanın soru sorma, sorgulama yapabilme ve akıl yürütme yeteneğine dayalı bir düşünme yetişidir. Filozof (philosophos) da bilgiyi arayan, ona ulaşmak isteyen kişidir. Filozof, hayatın anlamını bulmaya ve bu anlama uygun şekilde yaşamaya çalışır, edindiği bilgileri yetersiz bulup tedirginlik duyar, eleştiri yapar. "Gerçek bilgiyi", hayatı yaşanmaya değer kılacak ilkeleri bulmaya çalışır ama bu bilgi ve ilkeleri sürekli, zaman ve mekân koşulları doğrultusunda sorgulayan değiştirmeye hazırdır, insan yaşamını ilgilendiren her şey hakkında akıl yürütüp bunları felsefi problem konusu yapabilen filozof, apaçık ve doğru olduğunu bildiğimiz ya da böyle olduğuna inandığımız her ş