‘Dünyanın neresinde olursa olsun 'Kaçınızda konsantrasyon sorunu var dediğimde % 95 elini kaldırıyor. Elini kaldırmayan % 5 ise, zaten beni dinlemeyenler.’ Tony Buzan Konsantre, kelime olarak ‘Yoğunlaşmış, koyu, en yüksek.’ anlamlarına gelmektedir. Eğitimde ‘Konsantre olmak’ ise dikkatin bir yerde toplanmasına denir. ‘Deha, belli bir konuya yöneltilmiş, derki bir dikkatin mahsulüdür.’ ‘Pek çok insan, hayatta becerisi, zekâsı ve hatta cesareti olmadığı için değil, yalnızca enerjisini bir hedef etrafında toplamadığı için başarısız olmuştur.’ Hubbart İnsan hedefine odaklanırsa, odaklandığı hedefte en mükemmel olur. Yeter ki hedefinde sıkılmasın. Odaklanmışlığı devam etsin. Odak deyince aklıma geldi. Normal şartlarda güneş ışınları ormanda yangın çıkarmaz. Kağıdı, otu tutuşturmaz ama bu güneş ışığına bir mercek koysanız, ışığı bir yere biriktirip odaklasanız, bu odaklanmış ışıkla ot ve kağıdı tutuşturup ateş yakabilirsiniz. Bir orman mühendisi anlatmıştı. ‘Yazın ç
Ben çalışkan olmak istiyorum, ben kariyer yapmak istiyorum, ben insanların gıpta ile baktığı bir meslekte hayatımı sürdürmek istiyorum, ben gerçekten yaptığım işi severek yapmak istiyorum mu diyorsunuz? O zaman niçin yerinizde duruyorsunuz? Şarkıda geçtiği gibi un, yağ ve şeker varsa o zaman niçin helva yapmıyorsunuz?
Gençler! Lafla peynir gemisi yürümüyor. İnsanın konuşmasına bakmazlar hal ve hareketlerine bakarlar. Ne diyor Ziya Paşa:
Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
(Bir insanın 'Ben akıllıyım, ben mükemmelim, ben çok çalışkan öğrenciyim...' gibi sözlerine bakıp da aldanmayın. O insanın ortaya koymuş olduğu bir esere bakın, ondan sonra o insan hakkında hüküm verin.)
Konuşmaya gerek yok. Yapacağım, edeceğim demeye de gerek yok, yap ve 'İşte eserim.' de... Şunu da unutmayalım: Isıracak it dişini göstermezmiş. Çal
Tarihsel olarak incelendiğinde büyüsel, dinsel, askeri ve eğlence amaçlı olarak kullanılan müziğin hastalıkların tedavisinde de kullanılmış olduğu görülür. Eski çağlarda hastalıkların iyi edilebilmesi için çeşitli tedavi yollarını denemiş olan insanoğlu, bilgilerinin ve inançlarının ışığında, müziğin de hastalıkların tedavisinde etkili olabileceğini düşünmüş ve kullanmıştır, çünkü insanlar müziğin rahatlatıcı, yaşama renk katan ve insanın ruh sağlığında olumlu bir işlevi olduğuna inanmışlardır. İlkel kabilelerin yaşayışlarında ruhi varlıklar önemli rol oynamış, hekimler çeşitli bitki, ilaç, müzik ve dansı kullanarak hastalarını iyileştirmeye çalışmışlardır. Birçok toplumda hasta insan sağlığına kavuşmak için kendisini bazı güçlere sahip olduğu düşünülen sihirbaza, rahibe teslim etmiştir. Hastalıkların kötü ruh veya cin adı verilen varlıklar tarafından meydana getirildiğine inanılmıştır. Tedavi törenlerinde müzik, dans, ritim ve şarkılar başlıca rol oynamış, hastanın
Meditasyon Yapın, Bulacaksınız, Dua, Tanrı 'yla konuşmaktır. Meditasyon ise Tanrı'yı dinlemektir.böylece, kendimi araştırmakta kullandığım ilk alet ya da alıştırma meditasyon oldu. Gazeteci dostlarım ve etkili, güzel konuşma yeteneğine sahip alaycı tanıdıklarım meditasyona ‘daldığımı’ ilk öğrendiklerinde bana ifadesiz yüzlerle bakıp, ‘Oh,’ ‘Öyle mi?’, ‘Uh-huh’ gibi müphem karşılıklar verip çabucak konuyu değiştirdiler. Itrinden birkaç tanesi ise ‘Oh, harika!’ diye tepki gösterdi ama aslında çok verimli olabilecek bir sohbeti sürdürmekten kaçındı. Gerçekten sevdiğim kişiler ise gözlerime bakıp, ‘Shirl, meditasyon dediğin şey nedir? Yani meditasyon yaptığında ne yapıyorsun?’ diye sordular. Öyleyse, önce meditasyonun ne olduğundan başlayalım. En basit şekilde açıklarsak, benim için meditasyon, sessizce içe yönelebilmek için bedenimi ve zihnimi gevşetme sürecidir. Bunun olabilmesi için, sessiz bir yere ihtiyaç duyarım (en 'azından, başlangıçta, örneğin kalabalık bir hava
Tutum bir kişiye atfedilen ve onun psikolojik bir nesneye ilişkin duygu, düşünce ve muhtemelen davranışlarını organize eden eğilimdir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere insanlar kendileri için psikolojik olarak mevcut olan her nesneye karşı bir tutum sahibi olabilirler. Hakkında tutum sahibi olunan bu nesnelere "tutum nesnesi" adı verilir. Örneğin arkadaşlarımız, eşyalar, olaylar, fikirler, dinler, okullar, kitaplar, bilgisayarlar birer tutum nesnesi olabilirler. Tutumun Bileşenleri Tutumun üç temel bileşeni vardır: a) Bilişsel bileşen: Tutum nesnesine ilişkin fikir, inanç ve bilgilerden oluşur. Örneğin bir bireyin bilgisayarlar hakkındaki tutumu onun bilgisayarlar hakkındaki bilgileri tarafından şekillenecektir. b) Duygusal bileşen: Kişinin tutum nesnesine ilişkin duygu ve değerlendirmelerinden oluşur. Bir tutumu bir inanç, bir gerçek veya bir olgudan ayıran en önemli özellik, tutumun bir duygusal bileşene sah
A) Deneysel Psikoloji;Psikolojinin bağımsız bir bilim dalı olarak ortaya çıkışı Wilhelm Wundt'un deneysel çalışmalarıyla olmuştur. (1879) Deneysel çalışmaların çoğu, duyum, algı, güdü, öğrenme, bellek ve davranışın fizyolojik temelleri gibi konularla ilgilidir. Deneysel psikolojinin iki önemli alt dalı vardır: a. Fizyolojik Psikoloji: Davranışın biyolojik temellerinin incelenmesi ile ilgilidir. Bu yüzden biyoloji bilimi ile en çok etkileşimde olan alt-daldır. b. Karşılaştırmalı Psikoloji: Bu psikologlar, en basit canlıdan karmaşıklara doğru gidildikçe davranışlarda görülen evrimsel farklılıkları tespit ederek davranışa ilişkin temel kuralları bulmanın çabası içindedirler. Karşılaştırmalı psikoloji özellikle zooloji bilimi ile yakından ilgilidir. B) Gelişim Psikolojisi Canlıların davranışında döllenmeden ölümüne kadar,
1953 yılında Yale üniversitesinde, yeni mezunlar arasında bir araştırma yapıldı. Hedefleri olup olmadığı, bunları gerçekleştirmek için detaylı ve yazılı planları olup olmadığı soruldu. Mezunların sadece yüzde 3'ünün yazılı hedefleri ve bunları gerçekleştirmek için planları vardı. 1973 20 yıl sonra, aynı sınıftan mezun olanlarla tekrar görüşüldü. O yıl mezun olan yüzde 3'lük kısım içinde yer alanların hepsinin hedeflerini gerçekleştirdikleri, hatta mal varlıkların toplamının, diğer yüzde 97'lik kısmın malvarlıkları toplamından daha fazla olduğu görüldü. Aynı seviyede zekâya, aile geçmişine, dış görünüşe, okul notlarına sahip insanların başarı seviyesindeki fark, her zaman hedef saptayıp, bu doğrultuda çalışandan yanadır. ikinci dünya savaşından sonra Japonya'da hükümet ile işadamları bir araya geldiler ve 1950'li yıllar için bir hedef belirlediler; Tekstil sektöründe dünyada bir numara olacağız.' dediler. Ve oldular. 1955'te 1960'lı yıllar için hedeflerin