Konuşma; ses, kelime ve söz akımından meydana geldiğine göre bir sözü açıkça anlatabilmek, söz ve anlatımın inandırıcı olması, söz ve anlatımda güzelliğe ulaşabilmek diksiyon sanatının başlıca amacıdır.
Türkçe yazıldığı gibi konuşulan bir dil değildir. Bu nedenle bireyin kendisini doğru ve etkili biçimde ifade edebilmesi için, bazı donanımlara sahip olması gerekmektedir. Bunlar; ses, nefes, vurgu, tonlama, beden dili ve diyaframdır. Bu seminerde, bireylere, konuşma dilinin yaygın bir biçimde nasıl yanlış kullanıldığı ve asıl doğru konuşmanın, nasıl olması gerektiği anlatılmaktadır. Telaffuz ve harf düşmeleri ile ilgili örnekler vererek, bireylere birebir uygulama tekniğini kullanarak, topluluk karşısında daha heyecansız ve daha güzel konuşmaları sağlanmaktadır.
Diksiyonda başarı; kişinin okuduğunu, söylediğini içinde duyabilmesine, içinden geldiği gibi sıcak, içten söyleyebilmesine bağlıdır. Havasına girebilen bir kişi, söylediklerine
Hızlı okuma, adından da anlaşıldığı gibi, normalden daha kısa sürede daha çok şey okuyabilmek, daha iyi anlamak amacıyla yapılan bir okuma tekniğidir. Hızlı okuma tekniği yıllardır dünyanın çeşitli ülkelerinde kullanılmaktadır. Ülkemizde ise 1985'lerden itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Anlayarak Hızlı Okuma Tekniği emek verildiğinde okuma hızınız ve anlam oranınızda ciddi oranda fark yaratan yeni bir okuma tekniğidir.
Vücudumuzda bulunan kaslar elbette gözlerimizde de mevcuttur. Öncelikle göz kaslarını geliştirip, daha sonra hızı artırmak ve yoğunlaşma teknikleri ile de anlama oranını üst seviyelere çıkartmaktır. Anlayarak hızlı okumanın asıl püf noktası görme alanımızın genişletilmesidir. Yavaş okuyucular sadece 2cm'lik bir alanı görerek okurlar. Bunun anlamı okuyucunun metni kelime kelime okumasıdır. Hızlı okuyucu ise görme alanını genişleterek aynı anda ikişer veya üçer kelime gruplarını görerek okuyabilir. Bu kelime grupları üçer, dörd
Hafıza teknikleri sizi sürekli olarak tekrar etme zahmetinden kurtarıp, zihninizin el değmemiş noktalarını faaliyete geçirerek, bilgileri belirli noktalara depolamanızı sağlayacak ve günler, haftalar, aylar, yıllar sonra dahi istediğiniz her zaman bilgilerinizi çok rahat hatırlayabileceksiniz.
Günümüz dünyasında zekanın beyin hücrelerinin sayısının fazla olmasıyla değil, beyin hücrelerinin arasında bulunan bağlantıların fazlalılığıyla doğru orantılı olduğu anlaşılmıştır. Aslına bakılırsa bu herkes adına son derece iyi bir haberdir. Çünkü zeka beyin hücrelerinin sayısıyla orantılı olsaydı, neredeyse hiç şansımız kalmazdı. Beyin hücreleri çoğalmadığı ve bu hücreler maalesef ki öldükten sonra yenilenmediği için, zihnimizin potansiyelini artırmak ve zekamızı geliştirmek hiç bir şekilde mümkün olmazdı. Oysa beyin hücreleri arasında bulunan bağlar, bağlantılar güçlendirebilir ve istenildiğinde artırılabilir bir yapıya sahiptir. Yani zihinsel kapasitemizi ve yeteneklerimizi artırm
Kuantum Koçu, dinlemek, gözlemlemek ve danışanın bireysel ihtiyaçlarına uygun yaklaşımları belirlemek üzere eğitim almıştır. Danışanın doğal olarak yaratıcı ve becerikli olduğuna inanırlar; uygun ve güçlü soruları sorarak, danışanı çözüme götürecek stratejileri danışanın kendisinden edinirler. Kuantum koçun görevi, kişilerin içinde bulunduğu durumu fark etmelerini, arzu ettikleri hedeflere doğru yola çıkmalarını sağlayan farkındalık yaratmak ve kişinin kendi içindeki potansiyeli yükseltmek, danışanın beceri, yetenek ve yaratıcılığını geliştirmek için destek sağlamak amacıyla uygulanan yöntemlerdir.
Bilmek ve yapabilmek arasında büyük bir fark var. Belki çok kitap okudunuz, birçok seminere katıldınız, konferanslara, eğitimlere gittiniz ama arzu ettiğiniz bolluk ve bereket, zenginlik, sağlık dolu hayatı yaşamınıza geçiremediniz. Bu, sistemli bir çalışma yapmadığınız anlamına gelir. Her zaman için zihin sistemli bir çalışma ister.
Yalnızlığımızı paylaşmak amacıyla yaptığımız evlilikler, ne yazık ki bizi daha fazla yalnızlığa sürüklüyor. Evlilik öncesinde hayalini kurduğumuz şekilde yaşayamıyoruz ilişkimizi. İçimizde bulunan sevginin mutlu bir evlilik için yeterli olmadığını anladığımız zaman, pek çok şey için artık geç olduğunu düşünüyoruz. Bu düşünceler de bizi mutsuzluğa itiyor. İlişkinin duygusal boyutundan yaşamsal anlamda ilişkiye geçiş yapmak bizim için çok zor oluyor. Birinin yaşamımızdaki varlığının ne manaya geldiğini, yalnızca birlikte yaşamaya başladığımız zaman anlıyoruz. Bu durum, sürüp giden çatışmaları beraberinde getirmektedir. Evlilik içindeki çatışmaları azaltmanın en önemli yolu evlilikle ilgili mevcut beklentilerimizi gözden geçirmek, karşılaşabileceğimiz olumsuzluklarla ilgili önceden bilgi sahibi olmaktır. Evlilik grup eğitiminde, ilişki algımız ve ilişkiye zarar veren olumsuz davranışları tanımak, anlamak ve bu davranışları değiştirmek temel amaçtır. Grup
NLP baştan sona pozitif bir düşünce tarzıdır. Bazı kişiler geçmişteki kötü deneyimlere takılarak yaşamlarına devam ederler; bazılarıysa gelecek kaygıları eşliğinde mutsuz bir yaşam sürer. NLP, bireye geçmişten dersler çıkartarak içerisinde bulunduğu zamana odaklanmayı ve geleceği doğru bir şekilde planlamayı öğreten bir bilimdir. NLP`nin geçmişteki kötü deneyimleri temizleme teknikleri ile kişiler geçmişteki kötü olayların etkisinden kurtulup, hedef belirleme tekniklerinin uygulanması ve öğretilmesiyle de bir misyon ve vizyon belirleyerek geleceğe umut dolu gözlerle bakarlar. Bu sayede de günlük yaşamlarını daha pozitif bir şekilde yaşama şansına sahip olurlar. NLP mevcut duygu ve düşüncelerimizi, bizi daha iyi bir duruma getirecek biçimde kullanmanın çeşitli yollarını gösterirken, iç ve dış iletişimimizin ne şekilde olması gerektiğini de aktarır. Son zamanlarda NLP Teknikleri ile satış ve pazarlama alanında birçok yeniliğe imza atılmıştır. NLP`nin çok sayıda farklı k
Rei her yerde varolan, ki: ruhsal yaşam enerjisi anlamına gelmektedir. Sözcük anlamı, Japonca'da, "Evrensel Yaşam Enerjisi" anlamına gelmektedir. 1900'lü yılların başında Mikao Usui tarafından çok eski olan şifa yönteminin araştırılmasıyla ortaya çıkmıştır. Reikinin tarihi çok daha eski olmasına rağmen bu bilginin günümüze ulaşmasındaki en önemli kişi bu konuyu derinlemesine araştıran Mikao Usui'dir. Reikinin hiç bir zararı yada yan etkisi yoktur, zamanla unutulmaz ve etkisi kaybolmaz. Bir çok hastalıkta tıbbi tedaviyi tamamlar,zihinsel ve bedensel gerginlilerden kurtulmayı sağlar, ilaçların yan etkisini azaltır,yorgunlukları giderir,bağımlıklardan kurtulmaya yardım eder kısaca pozitif enerjiyi arttırma ve kişisel gelişim anlamında önemli pozitif etkiler yapar. Reiki bugün dünyada yaklaşık iki milyon kişi tarafından uygulanmaktadır ve bu sayı her geçen gün artmaktadır. Dünyada bir çok hastane reiki uygulamayı bütünleyici kabul etmekte ve reikiyle il