İslam büyüklerinin hepsi, çok okumuşlar da büyük olmuşlar. Onlardan birkaç tanesinin nasıl okuduğunu modellemek amacıyla buraya yazıyorum.
İbn-i Sina (980-1037) diyor ki: ‘Geceleri hep okumakla, yazmakla meşgul oldum. Uyku bastıracak olsa bir bardak bir şey içerek açılır, yeniden çalışmaya koyulurdum.’
İbni Rüşd (1126-1198), eserleri Avrupa'da yüzyıllarca okutulan Endülüslü bilgin, sürekli kitap okurdu. Kitap okumadan geçen iki gecesi vardır: Biri evlendiği gece, diğeri babasının vefat ettiği gecedir.
Nevevi (1233-1277) 24 saatte bir yemek yerdi. Kitap okumaya daha fazla zaman ayırmak için böyle yapardı. Hiç evlenmedi. Çok eserleri vardır. Yavuz Sultan Selim, (1470-1520) günde ortalama sekiz saat mutlaka kitap okurdu. Mısır Seferi'ne giderken üç katır yükü kitap götürmüştü. Yavuz'un dostu, yaveri diyor ki:
"Üff! Ne güzel oturuyordum! Nerden çıktı bu ders de şimdi?", "Arkadaşlarım tam da beni çağırmışken ders mi olur?", "Biraz daha TV seyredeyim, nasıl olsa bir yere kaçmıyor ya!", "Bugün canım sıkılıyor, yarma bıraksam da olur!"... Ne kadar tanıdık tepkiler, değil mi? Öğrenci olmuş herkesin yaşadığı bir karşılıktır bu. Ders çalışmaktan ya kaçılır ya da belirsiz bir zamana ertelenir genelde. Oysa her ikisi de bir gerçeği ortadan kaldırmadığı gibi çözümü giderek çetrefılleşen, sevimsizleşen bir sorun oluşturur. Nedir yapılması gereken? Kendinizde şimdiye kadar ele aldıklarınıza dayanan bir "iç disiplin" oluşturmak. Şunu unutmayalım; ne yaparsak kendimiz için yaparız. Yaptığımız ya da yapacağımız şeyler ne ana babamız içindir ne de öğretmenlerimiz. Yaşam, bizim yaşamımız. Hayatımızı sahiplenerek yola koyulmak, kendimizi bu yolun gerektirdiği araç gereçle donatmak kendi işimiz ve bu da kendi elimizde. "Bir türlü derse başlayamıyorum" dediğinizde, hayatta ulaşm
Araştırmalar, dinlemenin konuşmaktan daha zor olduğunu göstermekte. İnsanların neden dinlemekten çok konuşmak için gayret ettiklerine dikkat edin. Dinleme, beş duyu organımız içinde en fazla çalışanıdır. Bu sayede elde ettiğimiz çevresel veriler, kişilik olarak gelişim sürecinde en etkin faktörlerdir. Bunun yanında gözleme dayalı "girdileri" de unutmamak gerekir. Öğrenme, beş duyumuzu birden işin içine kattığımız oranda hızlanacaktır kuşkusuz. Örneğin, dinleyerek elde ettiğimiz bir bilginin konuşarak aktarılması, sadece dinleyerek elde edilmesine kıyasla daha etkili olur. Ne kadar hayata dönük öğrenirsek bilgi dağarcığımız da o kadar zenginleşecektir. "Hayata dönük" demek, bilgiyi beş duyumuzla kullanabilmek, bir bakıma zihnimizde işlemek demektir. İşlemediğimiz bilginin ezber bilgiden hiçbir farkı olmaz. Dinlemeyi başlangıçta zor bulmamız bahane haline gelmemelidir. Dinleme ve öğrenme bütün bir ömre eşlik eder. Ders dinlemede kullanabileceğimiz en etkili reçete, aktif k
Üstün Zekâlı Bir Çocuk, Orta Zekâlılar Arasında Geri Zekâlı Gibi Durur. Eski insanların" yeni durumlara uyum sağlamaları için tedbirler alınırken "eski durumları" aşmış "yeni insanlarında doğru istihdamı gerekir. Standartların çok üzerindeki bu insanlara kendileri ile yarışabilmeleri için uygun kulvarlar açılmalıdır. Sonra, bu "yeni" ve "ilerde" insanların kendi aralarında yarışmaları da sağlanmalıdır. Yani koşu, sınıflandırılmalıdır. Herkes kapasitesine uygun olanlarla yarıştırılmalıdır. Denk kapasiteler yarışmalıdır. Standartların çok üzerindeki insanlar doğru yerlerde istihdam edilmezlerse verimli olamazlar. Orta zekâlı çocuklarla dolu bir sınıfta onlarla birlikte eğitilmeye çalışılan üstün zekâlı bir çocuk, geri zekâlı gibi görünür. Uyum problemleri yüzünden basit işlerde başarılı olamaz, çünkü bu basit işleri yapmak/başarmak istemez. Bazı araçlar en verimli üretimlerini/hizmetlerini tam kapasite yüklendikleri zaman yaparlar. Yüksek standartlarda insanların en doğru
‘Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.’ Kanuni Sultan Süleyman Halkın arasında en büyük makam-mevki, en büyük zenginlik ve rütbe padişah, kral olmaktır. Halbuki bundan çok daha büyük bir nimet vardır. O da bir nefes alacak kadar sıhhatli olmandır. Çünkü kral olsan bile bir nefes alamadığın takdirde ölürsün. Aldığın bir nefesi, geri veremezsen yine ölürsün. Öldükten sonra istersen dünyayı sana versinler ne önemi var! insan sağlıklı olduğu zaman, sıhhatinin değerini anlayamaz. Ne zaman kaybederse, o zaman anlar; fakat iş işten geçmiş olur. Peygamberimiz ümmetini şöyle uyarmaktadır: ‘Beş şey gelmeden, beş şeyin değerini biliniz. 1. Hastalık gelmeden sıhhatin, 2. İhtiyarlık gelmeden gençliğin,
Öğrencilerin birçoğunda ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ vardır. Buna şu örneği verebiliriz: Çevresinden, arkadaşlarından devamlı olarak matematik dersinin zor olduğunu duyan öğrenci, bu derse önyargıyla yaklaşır. Girdiği matematik sınavından da zayıf alırsa şunu söylüyor: ‘Ne yaparsam yapayım matematikten başarılı olamayacağım.’ Bundan sonra da matematik sınavlarına hiç çalışmıyor ve hep zayıf alarak bu düşüncesini iyice pekiştiriyor. ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ ile ilgili şu hikâye meşhurdur: Köpekbalığını ortadan cam bölme ile ayrılma büyük bir akvaryuma koyarlar. Diğer tarafa da küçük balıklar koyarları Acıkan köpekbalığı, küçük balıkları yemek için her hamle yapışında burnu cama çarpar. Bunu yüzlerce kez yapınca, artık hiç hareket etmez olur. Bu arada camı kaldırırlar, öbür taraftaki balıklar köpekbalığının önü
1. Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır. 2. Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. 3. Bir günde ve bir zamanda yapman lazım gelen bir işi (bir dersi veya bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine yeter. 4. Bir zamanda yalnız tek işi yap, yalnız bir ders, bir kitap, bir fasıl üzerinde çalış. Ta ki, dikkati ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yaptım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz... 5. Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapıp bitirmeden başka bir işe, vazifeye, kitaba başlama. Yarıda kalan bir iş başlanmamış demektir. 6. Bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya başlamadan önce, çalışman için lazım olanları yanına al ki iki de bir kalem kağıt için yerinden kalkıp dikkatini dağıtma. 7. Çalışmaya oturduğ