Bir ziyafette, Amerika'nın en eski kuruluşlarından birinin müdürü ile yan yana oturma fırsatını bulmuştum. Bir ara kocalarının ilerleyebilmeleri. için, kadınların ne şekilde yardımcı olabilecekleri hakkında düşüncesini sordum. Şöyle cevap verdi: "Kocalarını sevmekle ve onları kendi hallerine bırakmakla." Seven bir eş, kocasının yuvasında rahat ve mutlu olmasını ister; bunun temini için de gayret gösterir. Hatta kadın, kocasını işi ile başbaşa bırakabilecek kadar zekî ise, o zaman bir erkeğin işinde ilerleyememesi için sebep kalmaz. Kadının kocasına müdahale etmemesi, birlikte çalıştığı insanlar, aldığı maaş vs. hakkında şikâyet tarzında sözler sarf etmemesidir. Bir erkeği, amirlik taslayan bir hanım kadar pek az şey kızdırabilir. Kadınların çoğu, erkeklerini çok yüksek mevkilere getirebilmeyi hayal ederler. Kendi kendilerine bazı plânlar yapar, işleri [hakkında tavsiyelerde bulunurlar. Onların iş arkadaşları ile [dostluklar kurarlar. Bu şekildeki yersiz müdahaleleri,
HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI;İster özel ister kamu kuruluşu olsun, her kuruluş, toplumsal bir çevre içinde yer alır; bir yandan çevreyi etkiler, bir yandan da aynı çevreden etkilenir. Halkla ilişkiler; kuruluşun çevresiyle ilişkilerini, çevrenin kuruluş amaçları, işlevleri ve örgütsel davranış üzerindeki etkilerini öğrenmesiyle, kuruluşun çevresini etkilemesiyle ilgili anlayış, davranış ve yöntemleri içeren bir kavramdır. Bu nedenle halkla ilişkiler her kuruluşun, kuruluş yönetiminin çevreyi bilmesi, değerlendirmesi ve çevredeki değişimler karşısında sürekli önlem alması açısından önem taşır. Halkla ilişkiler aynı zamanda kuruluşun amaç, politika ve etkinliklerinin çevreye anlatılması ve benimsetilmesinde önemli bir role sahip bulunmaktadır. Halkla ilişkileri bu iki yönlü özelliği ile kuruluşların çevreleriyle ilişkileri içinde yer alan bir yönetsel işlev olarak kavramak gerekir.
"Halkla ilişkiler nedir?" sorusuna somut yanıt vermek zordur. Tanım
İnsanoğlu kendi yaşamının anlamını ve kendi tanımını belirlerken diğer insanlarla olan ilişkilerini de anlamlandırmak durumundadır. Varoluşçu psikologlar kendini gerçekleştiren insanı tanımlarken onun başka insanlar (ötekiler) kavramına fazlasıyla önem verdiğini irdelemişlerdir. Söz gelimi Abraham Maslow, insanın kendini gerçekleştirmesinin bazı tutumlara bağlı olduğunu irdelerken insanın rasyonelliği ile duygu, değer yüklü moral yanını uzlaştırmaktadır. Ona göre kendini gerçekleştirmek en temel gereksinim olup; hoşgörülü olmak, dünyayla bütünleşmek, yetilerinin bilincinde, yaratıcı, aktif ve sorumlu olmak, kendine güven duymak, dünyadan bağımsız olmak, özgür olabilmek, problem görmek, bunları çözümlemek ve mutlu olmak gibi tutumların ateşleyicisidir. Yapılan araştırmalarda bu tutumları geliştirmeyen bireylerde kaygı düzeyinin (anksiyetenin) arttığı görülmüştür.
İnsanların çoğu kötüdür. Çünkü zaman kötüdür. İnsanlar yaşamak için nerdeyse birer sırtlana dönmüştür ve leş parçalamaktan geri durmaz. İçinde kötülük olmasa bile çoğu insan hayatın karşısında direnemedikleri için kötü olmak zorunda kalırlar. Bundan dolayı insan kendine dikkat etmeli. Kötülüğe karşı kendini savunmalı. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Mutlu ve mutsuz insanların doğuştan böyle olduklarını sanıyoruz. Fakat her iki insan türü de ruhsal durumlarını güçlendirici ve tayin edici şeyler yaparlar. Mutlu insanlar mutluluğa kucak açarlarken. mutsuz insanlar kendilerini üzecek şeyleri yapmaya devam ederler. Sağlıklı bir işin ilk işareti nedir? Sağlıklı iş planı. Bu, iş danışma şirketi Stratejik Yönetim Merkezi'nin tartışmasıdır. Onlar her işin amacının tanımlanmasına ve sonra da bu amacın üstesinden gelmek, bunu başarmak için bir strateji saptanmasına inanıyorlar. Aynı yaklaşım insanlar için de kullanılabilir. Ne istediğinizi tanımlayın, sonra da bunu elde etmek için bir strateji kullanın. Gariptir ama. çocuklar bu konuda yetişkinlerden daha iyidirleı. Ulak çocuklar huysuzlaştıkları zaman kendilerine dondurma alınınığını bilirler. Gürültü ve yaygara kopardıklarında azarlanacaklarıın bilincindedirler. Çocuklar yaşamın kurallarını ve önceden konmuş, belirlenmiş bir düzeni olduğunu kavramışlardır. V
Bir yaz mevsimi, kuraklık küçük bir köydeki ekin için tehdit oluşturmaya başladı. Sıcak bir Pazar günü Hoca cemaatine şöyle dedi, 'Bizi yağmur duasından başka hiçbir şey kurtaramaz. Eve gidin, dua edin, inanın ve gelecek pazar Allah yağmur yağdıracağı için teşekkür etmeye hazır olarak gelin.' İnsanlar kendilerine söylenenleri yaptılar ve bir sonraki pazar camiye geldiler. Ama Hoca onları görür görmez kızdı. 'Bugün dua edemeyiz. Henüz yeterince inanmıyorsunuz.' dedi. 'Ama' diye itiraf ettiler, 'Dua ettik ve gerçekten inanıyoruz.' inanmak mı^' diye sordu hoca, 'O zaman nerede şemsiyeleriniz?' Dış dünyamızda bir şeyler olmadan önce, iç dünyamızda bir şeyler olmalıdır. Birisi yazdığınız o hedefi gerçekleştirecek. Bu neden siz olmayasınız? Birisi yapmışsa, siz de yapabilirsiniz. 'O yaptıysa, ben daha iyisini yaparım!' deyin. Koşullar ne olursa olsun
Yıllarca çalışmanın iki büklüm ettiği bir ihtiyar adam?' ormanda çalı çırpı topluyordu. Topladıklarını bir araya getirdi, bağladı, zor zahmet sırtlanarak kulübesine doğru yola çıktı. Yolda uzun yıllar boyunca ne kadar çok çalıştığını düşündü ve kendi kendisine acımaya başladı. Birdenbire, artık bu hayata daha fazla dayanamayacağını gösteren bir tavırla sırtındaki çalı çırpı yükünü yere fırlattı ve kendi kendine söylendi: 'Eğer hayat bu ise, artık tahammülüm kalmadı. Ölüm meleği bir an önce gelsin ve benim canımı alsın daha iyi. Ölmenin yaşamaktan daha iyi olduğunu söyleyen ihtiyar adam daha sözlerini tamamlamamıştı ki, ölüm meleği karşısına çıktı ve ona: 'Beni çağırdığınızı duydum. Bir isteğiniz mi var efendim?' dedi. İhtiyar adam cevap verdi: 'Lütfen, efendim, şu çalı çırpı demetini sırtıma yüklemede yardım eder misiniz?' Sıkıntı yaşamaya başladığımızda, şartları ya da başkalarını suçlamaya başlarız. Suçlayarak problemi ortadan kaldıramazsınız.<