Bir bütün olarak birlikte çalışmak Hermason bir dersinde öğrencilerine birlik olmanın önemini vurgulamak için şu öyküyü anlatmıştır. Güney-Kuzey Hanedanlığı döneminde, Kuzey-Batı bölgesinde bir Aryan azınlığı -tarafından kurulan Tahakan adında bir krallık vardı. Hervai bu krallığının sultanıydı. Hervai'nin yirmi tane oğlu vardı, her biri güçlü, savaş yeteneğine sahip ve eşsiz uzmanlık alanlarına sahipti. Hervai çok hasta olduğunda, bütün oğullarını yanına çağırdı ve her birine bir tane ok vermek istedi. Ondan sonra küçük oğlu Liyan'a, "Lütfen bir ok getir ve onu kır." dedi. Liyan kolayca oku kırdı. Hervai dedi ki: "Lütfen on dokuz tane ok getir ve 'onları kır." Liyan bu defa bohçaladığı okları kıramadı. Hervai, "Artık anlayabilir misiniz. Bir tane oku kırmak çok kolaydır, fakat bir bohça çok zor kırılır. Hepiniz bir bütün olarak çalıştıkça krallığımız sağlam kalacaktır." dedi. Hervai'nin söylediği "Bir tane oku kırmak çok kolaydır, fakat bir bohça ok zo
Bir Sultan iyi tavsiyeleri alçakgönüllülükle kabul etmeli ve hatalarını düzeltmeli. Sultan Haleni, iyi bir yönetici ve tenkitleri kabul eden çok kabiliyetli bir imparatordu. Bir defasında birine çok kızdı ve o kişiyi öldürmek" istedi! Bir Saabi bilgesi olan Hermason bunu yapmaması için onu ikna etmeye çalıştı, fakat o fazla kızgındı, dinlemek istemedi ve kendi elleriyle o kişiyi öldürmeye çalıştı. Cesur Hermason cesaretle birkaç defa onu durdurdu ve Sul' tan buna kızarak saraya döndü. Biraz zaman geçip sakinleştikten sonra, Hermason'u çağırdı ve ondan özür diledi. O içtenlikle bilgeye, "Senin gibi bir bilge öğretmene sahip olduğum için artık hiçbir şey için endişelenmiyorum." dedi. Bir başka sefer, Sultan bir saray görevlisine kızdı ve Hermason'un önünde o görevliyi kamçılama emri verdi. Hermason onu durdurmaya çalıştı ve "Sultanım, bu kişi şerefli bir kişidir ve bugüne kadar hiç hata yapmadı. Lütfen onu affedin." dedi. Sultan, bu yalvarmayı dinlemedi. Hermaso
İyiliksever bir hareketten dolayı insanların zihni değişti Hermason anlatmaktadır: İmparator denetimindeki Hanedanlığın 10. yılında, Askeri komutan yardımcısı Uşipare'yi şehrine vali olarak atadı. O zaman, şehirdeki.%insanlar hastalıklardan çok korkuyorlardı; çünkü onlara göre tüm hastalıklar bulaşıcıydı. Bu yüzden, bir kişi hasta olduğunda, ailesi onu tek başına bırakıyordu. Hiç kimse bir hastaya bakmıyordu, hastanın kendi aile üyeleri bile... Böylece, birçok hasta sırf ilgisizlik yüzünden boşu boşuna ölmüştü. İnsanlar bu duruma alıştılar ve üstelik davranışlarında hem soğuk hem de tarafsız oldular. Uşipare, göreve geldikten sonra, bu kötü alışkanlığı sevgiyle değiştirmeye karar verdi. Bir yaz döneminde bir hayli insan hastalandı. Uşipare, kendi evindeki salonda hastalar için yataklar kurdu ve hasta olan tüm kişileri getirdi. Yüzlerce kişi salonu ve koridoru doldurdu. Uşipare, kendi parasıyla hem doktorları davet etti hem de ilaçları aldı. Gece gündüz hastala
Dürüst, namuslu ve güvenilir bir insan ol. Siliang, Şaabi ülkesinde yaşayan bir adamdı. O iyi kalpli, dürüst ve namusluydu. Aşırı derecede akıllıydı ve çocukluğundan beri öğrenmekten hoşlanmıştı. Daha 17 yaşındayken, vilayete ait milli servis sınavında birinci oldu. 24 yaşındayken, sultanın sarayında düzenlenen imparatorluğa ait milli servis sınavında birincilik kazandı. Bir devlet lideri olduktan sonra, memleketindeki yaşlı insanları unutmadı. O sıkça kendi maaşıyla memleketindeki çiftçilere yardımlar yaptı. Nerede görev yaparsa yapsın* daima normal kişilerin refahını düşündü ve onlara yardım etti. İnsanlardan yüksek takdir aldı. Birçok mevzuda sadece geniş ve derin bilgiye sahip değildi, aynı zamanda çok yüksek ahlak standartlarına da sahipti. Bunun dışında, kaligrafi ve resim yeteneği de güçlüydü. Birçok kişi onun kaligrafilerini veya resimleri hazine olarak toplamaya çalıştı. Onun etkisi ile oğlu da kaligrafiye ve resme ilgi duydu. Babasından kendisine resim çizm
Arkadaşlığınıza güvenen, sizinle ilgilenen, size yol gösteren ve yardım eden kişileri düşünün. Yaşamınızdaki insanlar için ne denli önemli olduğunuzu belki de bilmiyorsunuz, bunun (arkında değilsiniz. - İşçi Dairesi yaşlı işçilerin işe gelmemelerinin nedenini ve neden emekliliklerini istediklerini öğrenmek için bir araştırma yaptı. İşi bırakmalarının en sık sözü edilen nedenlerinden biti bu insanların yorgun oldukları veya bahçeleriyle ilgilenmek için daha farla zamanlarının olmasını istedikleri değildi. Yaşlı insanları çoğu zaman emekliliğe götüren neden işyerinde artık kendilerine ihtiyaç duyulmadığını hissetmiş olmalarıydı. İşçiler kuşku duydukları zaman emekli oluyor, başkalarının ortaya daha iyi iş çıkardıklarını ve kendilerinin boşuna yer kapladıklarını, iş güçlerine ihtiyaç duyulmadığını düşündüklerinde işten ayrılıyorlar. Bunun yaşamımız açısından ne anlama geldiğini düşünün. Kendi yaşamımızdan emekli olamadığımız halde bize ihtiyaç duyulduğunu hissetmeye iht
Bir amacınız olmadıkça hiçbir şeyin önemi yoktur. Haftada kırk saat çalışabilirsiniz, yemek pişirmek, temizlik yapmak için eve gelirsiniz, sonra da yetmiş iki yeni ve iyi alışkanlık edinirsiniz, fakat yaptığınız bir şeyin nedeni yoksa, bu faaliyetlerin hiçbirinin sizin için bir anlamı olmaz. Diyelim ki öğrencisiniz. Sınavlara neden çalışacaksınız? Derslerinizde iyi bir öğrenci olmak için. Bu sizin için neden bu kadar önemli? Derece alabilmeniz için. Derece sizin için neden önemli? Çünkü iyi bir işe girmenizde size yardımcı olacak. Belki işe girmenize daha çok zaman var, ama tüm çabalarınız bu esasa dayanıyor. Sonucu bir tarafa bırakırsanız bütün adımlar zaman öldürmekten başka bir şey değildir. Bunlar sizi önem verdiğiniz, ilgilendiğiniz bir şeye doğru götürmüyorsa, bunlardan herhangi birini yapmak için neden kendinizi sıkıntıya sokuyorsunuz? İşten kaçınmak sınav için çalışmaktan daha eğlencelidir. Tehlike yaratacak bir şey yoksa, işten kaçınırız. Ne istediğinizi tarif edeb
Yetenekli ve işin ehli olduğumuzu hissetmeye ihtiyacımız vardır. İyi olduğunuz bir alanda sorumluluk alın bu yemek pişirmek, bahçıvanlık ya da muhasebe işi olabilir. Baktınız ki fazla çaba harcıyorsunuz, o zaman yardım isteyin. Penn Sitedeki araştırmacılar öğrencilerin aldıkları derecelerde belirgin bir eğilim fark ettiler. Öğrenciler daha az derse girdikleri bölümlerde genellikle yüksek dereceler alıyorlardı. Araştırmacılar bunun nedenini önce öğrencilerin en kolay dersleri seçtiklerine bağladılar. Daha sonra araştırmacılar bu öğrencilerin hem seçilen, hem de kendilerinin istemiş oldukları derslerde yüksek notlar aldıklarını gördüler. Araştırmacılar bundan şu sonucu çıkardılar: Der.s seçerken daha fazla serbestlik tanındığında öğrenciler ilgi duydukları dersleri alma eğilimi gösterdiler ve bu derslerde başarılı oldular. Ama en önemlisi, seçtikleri bu derslerde başarılı olmaları diğer derslerinde performanslarını geliştirmeye neden oldu. Çünkü seçilen sınıflarda olum