• slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1

Psikolojik Özgüven Nasıl Kazanılır?

Özgüven

Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik, boyun eğme, aşırı uyum gösterme, yalnızlık, eleştirilere karşı hassas olma, güvensizlik, depresyon, aşağılık duygusu ve sevilmediğini hissetme gibi kavramlarla tanımlanabilir. Günümüzde özgüven eksikliği beklide birçoğumuzun yaşadığı ve çocuklarımızda gördüğümüz bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Özgüven bazı insanlar için önemsiz bir sorun, bazı insanlar içinde sıkıntı kaynağı olabilir. Çünkü modern yaşam da ve hepimizden özgüvenli olmamız beklenmekte, özgüven içeren davranışlar çoğu zaman beğenilmekte ve taktir edilmektedir. Çocukluğumuzdan itibaren yaşamın her alanında, öğrencilik yıllarında, yeni bir işe başlarken, özel ve sosyal yaşantımızda, mesleğimizi yaparken, özgüvenli davranmamız bizi başarıya ulaştırmakta, özgüven eksikliği ise kendimizi değersiz ve başarısız hissetmemiz

Çocuklarda Özgüven

Özgüven

Çocuğunuzun hayatta başarılı olmasının ön koşullarından biri kendine güvenli bir birey olarak yetişmesidir Oysa kızgınlık anında söylenen sözler, verilen olumsuz tepkiler özgüven gelişimini engeller. Çocuklar okul çağına geldiklerinde özsaygı duygusu da gelişmiş olur Özsaygısı gelişmiş bir çocuk yeni şeyler denemek, arkadaş edinmek ve genel anlamda başarılı olmak için özgüvene sahip olur Özsaygısı fazla gelişmemiş bir çocuksa bu alanlarda zorluk çeker ve daha çok yardıma ihtiyaç duyar. Bireyin kendini iyi hissetmesi; başarılı, dengeli ve haz aldığı bir yaşama sahip olup, olmaması ile özgüvenin yüksekliği ya da güvensizlik duyguları paralel süreçlerdir. Yaşamdan haz alabilmek için özgüvene ihtiyacımız vardır. Bu temel ihtiyacın karşılanmaması hayatı çekilmez kılabilir. Özgüven yaşamın ilk yıllarından itibaren yavaş yavaş gelişen bir duygudur. Çocukluk döneminde bu duygunun gelişmesine olanak tanınmaz, eksik bırakılırsa yetişkin dönemde telafi edilmesi mümkün olmaya

Güzel Konuşmanın Önemi

Güzel Konuşma

Hem yazı hem de konuşma dili dil sözcüğü kapsamında ele alınmaktadır. İnsanlar arasında birliği, düzeni, anlaşmayı sağlayan bu aracın doğuşu konusunda çeşitli savlar ileri sürülmektedir. Bu savlar kanıtlanamamakta; fakat mantığa en yakını dilin toplumsal bir varlık olan insanın gereksinimleri sonucu önceleri beden dili, sonra konuşma dili olarak oluştuğudur. İnsanoğlu anlaşmak için ilk önceleri beden dilinden yararlanmış, daha sonra beden diline konuşma dilini katmıştır. Konuşurken beden dilinden olabildiğince yararlanılmaktadır; çünkü beden dili konuşmanın daha etkili olmasını sağlamaktadır. Hiç konuşulmadan yaşanan bir günün olmadığı göz önünde bulundurulursa, konuşmanın yaşamımızda ne kadar çok yer tuttuğu ve önemli olduğu anlaşılır. İşte bu ünitede dil nedir, dilin doğuşu,

Etkili Konuşma Yöntemleri

Etkili Konuşma

Başarılı iletişimin en önemli koşullarından biri, kişiler arasında amaç birliğinin sağlanmasıdır. Amacı belli olan mesaj yerine daha kolay ulaşır. İletişimde başarıyı etkileyen diğer önemli bir nokta da mesajın gideceği kişiyi tanıyarak, onun kişilik yapısına uygun olan bilgi gönderme yöntemini seçmektir. Ses tonu yalan söylerken ya da korkumuzu saklarken bizi ele vereceği gibi, söylediklerimizi doğrulayan bir tanıklıkta yapabilir. Konuşmada sesin rengini ve müziğini oluşturan bireyin kişiliğinin bir parçası olsa bile kültürel boyutu yadsınamaz. Doğru ve güzel konuşmanın ikinci şartı, onun sağlam ve sistemli bir fikre dayanmasıdır; Konuşarak düşünme yerine, düşünerek konuşma esas olmalıdır. Boş konuşulmamalıdır. Konuşmanın hazırlıklı bir sunuş konuşması olması durumunda hazırlığın usulüne göre yapılması ve konuşmanın planlanması şarttır. Konuşma ne bıktıracak kadar ağır, ne de makineli tüfek gibi süratli olmalıdır. Konuşma ile nefes alıp verme ahenkli olmalı, nefe

Bilinçaltı Telkin

Bilinçaltı

Bilinçaltı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavramdır. Bu kavram bilincimizin farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Bilinçaltı, alt benlik, bilinçdışı olarak da adlandırılan Bilinçaltı kişiliğimizin farkında olmadığımız, kontrolümüz dışındaki parçasını temsil etmektedir. Diğer bir deyişle bu, buzdağının görünmeyen kısmıdır. Otomatik bir pilot gibi bütün tecrübelerimizi depolar. Bir bilgi deposudur. Deneylerimizi anılar şeklinde depolar. Bilinçaltı heyecanlarımızı, sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi, bunların faaliyete dökülmesinden de sorumludur. Doğduğunuz andan itibaren size söylenen her sözcük doğrudan bilinçaltına gitmektedir. Kendi yemeğini yemek isteyen çocuğa ‘’dur dökersin, beceremezsin! ’’ ,’’ Dokunma kırarsın ’’ … gibi cümleler gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde becerememe, cesaret edememe, özgüvenini kaybetme gibi davranışlarımızın temelini oluştururlar. Bu nedenle ç

Bilinçaltı Telkin Cd Leri

Bilinçaltı

Bazı düşünce, fikir ya da duygular bilinçli bir çabayla hatırlanabilir. Bu tür düşünceler bilinçöncesi olarak adlandırılmıştır. Bir olayı bilinçli zihnimizden atmış unutmuş olabiliriz fakat o olaya ilişkin bir kontakt uyaran onu tekrar bilincimize çağırabilir. Bilinçaltı 'derin akıl ' olarakta tanımlanır. Önemli bir nokta; bu derin aklın hayalle gerçeği ayırt edemiyor olmasıdır, rüyalarımızı birer gerçek gibi yaşamamız bunun en bariz göstergesidir. Eğer korku dolu bir rüya görüyorsak beyin adrenalin; keyifli, mutlu bir rüyada seratonin salgılar. Bilinçaltı bizim otomatik, düşünmeden ve istemsizce yaptığımız duygu, algı ve davranışlarımızın kontrol edildiği zihin bölümüdür. Bilinçaltı, insan yapısında buzdağının görünmeyen kısmına benzer. Kişinin davranışları üzerinde oldukça etkili olan zihinde yer etmiş gizli bir sistemdir. Bilinçaltı bilinçli bir halde yapılan sorgulama gibi zihinsel faaliyetlerde bulunamaz. İnsana baskı

İnsan Kaynakları Yönetimi Sertifika Programı İzmir

İnsan Kaynakları Yönetimi

Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4 Günümüzde ve gelecekte işletmelerin başarıları büyük oranda insan kaynaklarına yapacakları yatırım ve insan kaynaklarının çalışma koşullarını olabildiğince onların isteklerini karşılayacak şekilde oluşturabilmeleri ile doğru orantılıdır denilebilir. Bunları gerçekleştiremeyen işletmelerin uzun vadede hedeflerini gerçekleştirerek başarılı olabileceklerini söylemek oldukça zordur. Çalışanların (iş görenlerin) severek ve isteyerek iş yeri kurallarına uymaları sonucu elde edilecek yüksek motivasyon ile istenen başarının yakalanmasını hedefleyen insan kaynakları yönetimi, başarının vazgeçilmez ve ön sıralarda yer alan temel unsurdur denilebilir. İşletmelerin artan rekabet ortamında başarıyı hedeflemeleri açısından "insan" faktörünün gözden kaçırılmaması düşüncesi çalışma hayatında özellik

 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15