Okumamızı yavaşlatan en önemli psikolojik etken ise hızlı okursak anlayamayacağımızı zannetmemizdir. Etrafındakilerden sürekli 'tane tane oku' veya 'yüksek sesle oku' direktiflerini alan bir çocuğun bu alışkanlığı zamanla kökleşmiş hale gelir. Süratli okuma teknikleri ise paragraf okumak sütun okumak çapraz okumak gibi çeşitlidir. Bunların içinde anlama bakımından sütun okuma en etkin olanıdır. Bu teknikte 3-4 kelimelik dar bir sütunu okuyorsanız sütunun ortasından bir doğru boyunca gözleri aşağıya doğru kaydırmak yeterlidir. Devamlı bir çalışma sonunda sütunu tamamıyla anladığınızı göreceksiniz. Daha geniş sütunlarda da yine aynı şekilde ancak her satırda kelimeleri birer atlayarak yani 4-5 kelimelik bir satırda ikinci ve dördüncü kelimeleri okuyarak sütunu taramak yeterli olmaktadır. Gözler diğer kelimelerin resimlerini çekecek ve beyne ileteceklerdir. Bilgi çağını yakalamak isteyen insanlar kendini geliştirmeye mecburdur. Her zaman daha iyiyi, daha güzeli
Hızlı okuma sanatı aynı zamanda etkili okuma sanatıdır. Hemen hemen herkes okuma hızının iyi olduğunu düşünüyordur. Bir yetişkin ortalama olarak 1 dakikada yaklaşık 150-200 sözcük okumaktadır. Oysa pek çok okuyucu şimdi okuduğundan çok daha hızlı okuyabilir. Yüzyılın bu en önemli okuma sanatı hakkında bilgi sahibi olmayan insanlar, hızlı okumanın doğuştan gelen bir özellik olduğunu düşünür. Oysa hızlı okuma yeteneği sonradan geliştirilebilen bir okuma alışkanlığıdır ve göz sağlığı yerinde olan her insan tarafından uygulanabilir. Uzman eğitmenler tarafından hazırlanan göz egzersizleri yaparak yatay ve dikey görme açınızı genişlettikten sonra, yazıda yer alan kelimeleri tek tek takip etmek zorunda kalmaz, kelime gruplarını tek odaklanma da algılayabilirsiniz. Çeşitli göz egzersizleri ile güçlenen göz kaslarınız sayesinde okurken gözlerinin çok daha hızlı ve verimli bir şekilde çalışır. Böylece beyninize kelimeler değil anlam bütünlüğü olan kelime öbekleri iletilir.<
Bir insan hiçbir şey düşünmeden durduğu anda insan beyninden 1dakikalık bir sürede 500 kelimelik bilgi geçişi olur. Kişi okuduğunun tamamını veya tamamına yakın kısmını anlamış olur. Eğer kişi 500 kelime altında okuyorsa beyin bunu 500 kelimeye tamamlamak için kelime ilave eder. Diyelim ki bir kişi 300 kelime okuyor, beyin bunu 500 kelimeye tamamlamak için 200 kelime ilave ediyor ve bizde o kelimelerin peşine takılarak başka şeyler düşünmeye başlıyoruz. O zaman okuduğumuz parçanın tamamını değil, bir kısmını anlıyoruz. Konuyu bir defa daha okuma ihtiyacı hissediyoruz. Vücudumuzun hakimi ve merkezi olan beyin, resimleri algılayarak yorumlar ve daha önceden öğrenilmişse yani kendisinde karşılığı mevcutsa bunu yansıtır. Okuma esnasında da durum böyledir. Özellikle hızlı okuma teknikleri ile kelimeleri tek tek seçip anlamaya çalışmazsınız. Bunun yerine 3-4 kelime grubunun resmini göz aracılığıyla beyine iletirsiniz. Beyin bunu yorumlayarak kelimelerin arasında bulunan en önemli
Hafıza yöntemleri sizi devamlı olarak tekrarlama isteğinden kurtarıp, el değmemiş noktalarını harekete geçirerek, bilgileri belli noktalara depolamanızı sağlayacak ve uzun zaman sonra dahi istediğiniz her zaman bilgilerinizi çok rahat hatırlayabileceksiniz. Günümüzde zekanın beyin hücrelerinin sayısının fazla olmasıyla değil, beyin hücrelerinin arasında bulunan bağlantıların çokluğuyla doğru orantılı olduğu anlaşılmıştır. Aslında bu herkes adına son derece iyi bir haberdir. Çünkü Beyin hücreleri çoğalmadığı ve bu hücreler maalesef ki öldükten sonra yenilenmediği için, zihnimizin potansiyelini artırmak ve zekamızı geliştirmek mümkün olmazdı. Oysa beyin hücreleri arasında bulunan bağlar, bağlantılar güçlendirebilir ve istenildiğinde artırılabilir bir yapıya sahiptir. Hayran olarak baktığınız, “Ne kadar da zeki” şeklinde yorumlar yaptıklarınızın sizden tek farkı beyinlerini nasıl kullanacaklarını iyi derecede bilmeleri, bir takım tekniklerin varlığından haberdar olmaları
Bu insanlar bu kadar bilgiyi hafızalarına ne şekilde kaydetmişler? Nasıl hatırlama güçlerini bu derece geliştirmişler? Bu sorulara verilecek tek bir yanıt vardır: Bu insanlar beyinlerinin mevcut potansiyelinin farkındadır ve beyinlerini geliştirmek için çeşitli teknik ve egzersizleri yapmaktadırlar. Hatırlamaya yardımı olan teknikler, stratejiler “mnemonik teknikler” olarak isimlendirilmektedir. Mnemonik kelimesi eski Yunan dilinde hafıza tanrıçası olan “mnemosyne” sözcüğünden gelmektedir. HAFIZA TEKNİKLERİ Hafıza-Hatırlama İlişkisi Kısa - Uzun Süreli Hafıza ve İşleyiş Şekilleri Pratik Hafıza Kullanma Yöntemleri Unutmayı Azaltmanın Ve Etkin Bir Şekilde Hatırlamanın Kuralları İsim Hafızasını Güçlendirme Yöntemleri Bilgilerin Hafızaya Alınması Soyut Düşüncenin Geliştirilmesi Mantıklı Bağıntılar Kurma Teknikleri Mantıksız Bağıntılar Kurma Teknikleri Mantıklı Ve Mantıksız Bağ
Hafıza eğitimi bireylerin beyinlerini daha etkin kullanmalarına yönelik bir çeşit kılavuzudur. Beyni etkin kullanma yöntemleri kişilere uygulamalı bir biçimde öğretilerek istenilen bilginin kalıcı hafıza içerisine alınmasıdır. Londra’da 1993 yılının Ağustos ayında II. Dünya Hafıza Şampiyonası düzenlenmişti. Bu şampiyonasının birincisi 2 dakika aralıklarla sunulan 100 sayıyı hafızasına almış ve sade 30 dakika içersinde 1002 tane çift sayı üretmişti. Aynı şampiyonanın ikincisi daha önce tanımadığı 1000 kişinin ismini 15 dakika içerisinde öğrenmiş ve sırasıyla sayabilmiştir. Bir başka yarışmacı ise Blackpoll´da bulunan otellere ait olan 15 bin telefon numarasını ezbere söyleyebilmiştir. Hafıza geliştirme eğitimi sizin, Gözlem ve Konsantrasyon becerinizi artırır, Not almanıza gerek kalmaksızın konuşmalarınızı yapabilme ayrıcalığı sağlar, Zihinsel anlamda çevikliğinizi geliştirir, Özgüven düzeyinizi yükseltir, Sın
Bilinçaltı kişiliğin zihne yansımayan ve gizli kalan kısmıdır. Beyin mekanizmasında belirli ayarlama olmadan bilinçaltı sıradan insanın bilinçli çabalarına rağmen ulaşılmaz kalır. Bilinçaltı devasa potansiyele sahiptir. Bunu modern psikoloji de kabul etmektedir. Günlük yaşamda kullandığımız uyanık bilinç buzdağının sadece görünen kısmıdır. Fakat su altında kalan kısım çok daha büyüktür. Bu sualtı kısım beynin işleyişinde kesinlikle yer almaktadır. Kişi, anne karnına düştüğü andan itibaren her şeyi kaydetmeye başlar... Annenin karnında iken, onun davranış ve duygularını kaydeder. Doğumdan sonra, anne ve babanın kişiye, başkalarına ve karşılaştığı olaylara nasıl davrandığını kaydeder. İleriki yaşamımızda, ilişkilerimizde yaşadıklarımız, bu kayıtlar referans alınarak oluşur. Hayatta kalabilmek için, en yakınımızdakilerin hayatta nasıl kaldıklarını modelleriz. Bu, bilinçli bir davranış değildir, bir güdüdür. Bilinçaltı, iyi niyetlidir. İyiliğimiz için çalışır. Tek amacı, b