Bilinçaltı bilincin duyamadıklarını duyar,göremediklerini görür.Biliçaltı telkinlerinde amaç bilinç eşiğini,engelini aşmak,eleştirel bilinci geçip direk bilinçaltına ulaşmaktır.Böylece önerme ya da telkin bilincin değerlendirmesinden kurtulacak,bilinçaltı tarafından direk kabul edilecektir. Bilinçaltı telkinlerinde bilinci aşmak üzere 4 teknik kullanılmıştır.Telkinler arka planda çalınan bir sesin üstüne kaydedilmiştir.Bilinç arka plan sesini duyabilir ama telkinlerin sesini duyamaz.Arka plan sesi binoral bir sestir.Binoral sesin ne olduğunu ileride daha detaylı açıklayacağız. 1.teknikte sadece bilinçaltının duyabileceği telkinler binoral sesin altına kaydedilmiştir. 2. teknikte aynı telkinler tersten okunmuştur.Bilinçaltı dünyanın en mükemmel bilgisayarlarından daha kuvvetli bir bilgisayardır.Tersten okunan kelimeleri anında anlar ama bilinç bunu anlayamaz bu teknikle bilinç 2. kez aşılmış olur. 3. teknikte aynı anda
Öğrenci genellikle henüz kişiliği oluşma aşamalarında bulunan, yaşı itibarı ile duygusal ancak duygularını kontrol edemeyen, kendi kendine düşünmeye başlamamış, aldığı etkilere ancak tepki verebilen bir insandır. Eleştiriye değil hemen her zaman için motivasyona ve olumlu desteğe gereksinim duyan bir insandır. Öğrenci koçluğu öğrencilerin kendilerini tanımaları ve kişisel stratejilerini belirleyebilmeleri için profesyonel destek sağlayan danışmanlık hizmetidir. Kötü öğrenci yoktur, sadece öğrenme yeteneğine güvenmeyen öğrenci vardır. Hepimiz içimizde büyük bir potansiyel ile doğarız. Bu potansiyeli fark ederek ortaya çıkarmak öğrenci koçluğu çalışmasının özünü oluşturur. Öğrenci Koçluğu, öğrencinin tüm yaşamı boyunca, maksimum performansa ulaşması için koç ile öğrenci arasında kurulan planlı bir gelişim sürecidir. Öğrenciler, eğitim hayatları boyunca pek çok dersle uğraşıp, verimli olmaya çalışmaktadırlar. Sorunlarının sebeplerini bilseler de çoğu zaman başarıya, hedefe giden
Hafıza insan yaşamındaki verilmiş en büyük hediyelerden birisidir belki de. Sözlük anlamıyla düşünecek olursak hafızanın geçmişte yaşadığımız şeyleri kaydeden ve gerektiğinde bunları bir bütün olarak ya da parça parça hatırlayabilen bir yetenek sistemi olduğu görülür. Geçmişte yaşadığımız şeyler derken aslında bu gerçekten de tamamıyla bir geçmiştir çünkü beyin sisteminde doğduğumuz andan itibaren yaşadığımız şeylerin belirli bir izi kalır. Tabii ki şunu da belirtmek gerekir ki hafızanın diğer bir deyişle belleğin bir şeyi hatırlayabilmesi için öncelikle bunu idrak etmiş olması yani algılamış olması gerekir. Bundan sonra bu anıya benzer gördüğü şeyler oldukça bunları hatırlaması olanak dahilinde olmaya başlar. Bunca hatırlama ve anımsamaya rağmen geçmişten itibaren öğrendiğimiz çoğu şeyi de hatırlayamaz ve unuturuz. Unutma işte bu tüm öğrenme olayının tersi bir durum oluşturur. Ciddi olarak günlük hayattaki sarsıcı unutmalar birer hastalık belirtisi olabileceği gibi gün
Kim hızlı okumak istemez ki? Türkiye’de okuma hızı ortalaması dakikada 160 – 220 kelime aralığındadır. Halbuki insan beyninin ve gözünün koordineli bir şekilde, yüksek bir anlama oranıyla, dakikada 500 kelimeden daha fazla okuyabilme kapasitesi vardır. Sahip olduğumuz bu yüksek okuma hızı kapasitemize ulaşabilmek için şüphesiz bazı özel teknikleri bilmek veya öğrenmek gerekir. Yüksek bir okuma hızına ulaşan bir kişi öğrenciyse daha iyi notlar almanın, iş dünyasındaysa kariyerinde hızla yükselmenin tüm avantajlarını elinde tutar. Okuma hızını geliştiren teknikler temelde iki mantığa dayalıdır. 1.Gözün herhangi bir bilgiyi beyne iletme hızı saniyenin üçte bir kadardır, birinci mantığın temeli, bu yöntemin gözün algı becerisini geliştirerek verilerin beyne daha çabuk ulaşmasını sağlamaktır. 2.Göz normalde okurken tek bir kelimeye odaklanır. Oysa bir bakışta 3-10 kelimeyi aynı anda görme yeteneğimiz var, İkinci mantığın temeli de, bu odaklanma davranışını y
Okul, çocuğun yaşamındaki ilk toplumsal kurumdur. Okul kişiye yaşamında gerekli olacak değerleri ve bilgileri kazandırırken topluma uyum sağlaması için gerekli sosyalleşme becerilerini de kazandırmaktadır. Okul başarısızlığının her çocuk için ayrı bir nedeni vardır. Çocuğun tembelliğinin nedenini iyi analiz etmek gerekir. Çocuk veya genç belki öğretmenlerden ondan öç almak için çalışmıyordur. Yahut anne babanın kendisini azarlamasından aşağılanmasından aşırı eleştirmesinden bilinç dışı bir tepki ile ders çalışmayarak tepki vermekte böylece intikam almaktadır. Çocuğu okulda başarısız olan anne babalar özellikle kendilerini sorgulamalıdırlar. İyi bir model olup olmadıklarının farkına varan büyükler hatalarını hemen düzeltebileceklerdir. Okul başarısızlığının bir nedeni de gerçek dışı aşırı istekleri olan anne babadır. Çocuk büyüklerin beklentisine cevap veremeyince ümitsizliğe kapılır. Başarıya şartlandırılmak yerine ”elinden gelenin en iyisini yapmaya “
Çoğu insan yaptıkları hamlelerde başarısız olunca ve hedeflerine yürürken düştüklerinde amaçlarından vazgeçme eğilimindedir. Genelde bu eğilimde olan insanların hamleleri de tereddütler içinde gerçekleşmiştir. Kendine güven ve başarı inancı gelişmemiş, ham kalmıştır. Oysaki, başarısızlık bir “son” değil belki de başarının başlangıcıdır. Modern dünyada insanoğlu sürekli başarıya odaklanarak yaşıyor ve hayat boyu girilen sınavlarda ve iş görüşmelerinde başarılı olmanın önemini arttırıyor. Sayısal olarak sınav sonucunu gören kişi kendini başarısız ya da başarılı olarak sınıflandırıyor. Bu düzene göre makbul kişi başarılı olan olarak algılanabiliyor ve başarısızlık sonucunda derin bir üzüntü, hayal kırıklığı, öz değer azalması sorunu ile karşı karşıya kalınıyor. Bunun sonucunda kişi başarısızlık korkusu ile tanışabiliyor. Başarı isteği yoğun olan kişiler sürekli başkalarının kendini nasıl değerlendirdikleri ile ilgilenirler. Diğerlerini kendilerinden daha başarılı gör
Özgüven kişinin kendini kendi zihninde olumlu ve yeterli algılaması veya kendisi hakkında olumlu iç tasarımlara sahip olması olarak kabul edilir. Yani bir nevi iç barış olan özgüven, kişinin yeteneklerini, sınırlarını, kapasitesini bilmesi ve bu bilgiyi eyleme geçirebilme yetisi olarak da kabul edilir. Özgüven kolay gelişmez. Kişinin yaşadığı deneyimler ve bu deneyimler sonunda kazandığı yetiler, beceriler özgüveni pekiştirir veya zayıflatır. Kişi yetilerini bir yetenek ve beceri haline getirebildiği, bilebildiği ve yaptığı işin üzerinde kontrol sağladığı ölçüde kendine güvenecektir veya güvenemeyecektir. Özgüven için özsaygı, olmazsa olmaz koşullardan birisidir. Özsaygı, özgüveni doğurur. Ancak aşırı özgüvene sahip olan kişiler ego’larını şişirerek, gerçeklikten, doğallıktan uzaklaşarak önemli ölçüde kişilik ve davranış sorunları yaşayabilirler. Zaman zaman kişinin anlamadığı, kontrol edemediği, bilmediği durumlarda çekinik kalması, kendine güvenememesi normaldir; buradaki kendin