Telkin öyle bir fikir aktarılmasıdır ki sonunda fikrin aktarıldığı kişi, mantıklı bir sebebi olmadan ve inançla kendisine aktarılmış olan fikri kabul eder. Hemen hemen herkes kendi içine bakınca herhangi bir mantık sonucu değil, sadece başkasının veya dış kaynaktan gelen telkinin sonucu türlü türlü inanç, fikir ve düşünce sahibi olduğunu görür. Ama çoğu zaman, örneğin kullandığı parfüm markasının en iyisi olduğu kanısının bir dost veya reklam sonucu olmayıp, kendi kararı olduğunu düşünür. Telkin altında kalma eğilimini birçok faktör etkiler. Çocuklar daha kolay telkin altında kalır. Telkin kelimesini açacak olursak genellikle yapılmak istenipte yapılamayan eylemlerin bilinçaltına ditekt etki ederek davranışların bilinçli olarak yapılır hale sokulması aşamasıdır. Normalde bütün insanlar yaşamlarının hemen hemen %80’ini bilinçsiz bir şekilde geçirirler. Bizim davranışlarımızı etkileyen bilinçaltımızın şekillenmesi genellikle geçmişimize dayanır. Bir insanın hiç tanımadığı insa
Subliminal (telkin), bireye hangi durumlarda nasıl davranması gerektiğini, neden ve niçinleriyle birlikte verir. Kişinin davranış normları yeniden oluşturulur. Bu çalışma kısa, masrafsız ve pratik olmasına rağmen bir o kadar da sabır ve irade gerektirir. Çünkü ortada çok zorlu bir rakip vardır. Bilinçaltı. Siz bilinç üstünüzde her şeyi tekrar inşa edebilirsiniz. Fakat asıl temel malesef hala yerinde durmaktadır. Mutlaka karşı koyacaktır. Bu durum pek de fark edilemeyen yeni bir iç savaşa neden olur. Telkin zihnimizde iki türdür. Birincisi pozitif, ikincisi ise negatiftir. Beyin malesef negatifleri daha çabuk alır ve işler. Pozitif düşünce ve söylemleri ise beyin nazlanarak alır. Böyle olmasının nedeni genellikle çocukluğumuzdan beri yetiştiriliş tarzımızdır. Bireyin duyu organlarıyla algılayamadığı, yalnızca bilinçaltının algılayıp şartsız koşulsuz kalıca hafızaya aktırdığı gizli mesajdır. Bu sayede birey, verilen telkinin içeriğine göre o konu hakkındaki düşünce
Bilinçaltımızı tanımadan insan gerçeğini doğru anlayabilmemiz zordur. Diğer bir deyişle kendimizi tanımamız, düşünce, duygu, davranış ve bedensel durumumuzun oluşumunda önemli derecede etkili olan bilinçaltını tanımakla mümkün olacaktır.
Bilinçaltı olumsuz yönergeleri algılayamaz. Özellikle çocuklarla olan iletişimde buna dikkat etmemiz gerekiyor. Eğer yönergelerimizin bilinçaltını da kapsayacak şekilde etkili olmasını istiyorsak bu, kesinlikle olumlu olmalı. Örneğin, “Pembe bir fil düşünme” dediğimizde alt beyin bölgesi bilinçten bağımsız olarak hemen pembe bir fil imgelemeye çalışacaktır.
Bilinçaltı genellemeler yapar. Özel olaylardan hareketle genel yargılara ulaşır ve daha sonraki aşamalarda dünyayı bu genellemeler sonucu oluşmuş ön kabuller algılar. Otoriter devletler eğitim sürecinde öğrencilerin bilinçaltında bu tür genellemeler aracılığıyla ön kabuller oluşturmaya çalışır.
Gün içindeki dav
Bilinçaltımız sezgilerimiz aracılığıyla bizimle konuşur. Bilinçaltımızdan rehberlik veya yardım istediğimizde, bir dürtü, ilham veya önsezi hissederiz. Bilinçaltımızı programlarsak, rüyalar şeklinde cevaplar da alabiliriz. Sezgisel olarak, bir mesaj olduğunu anlarız. Hayatınızda bir şeyi gerçekleştirmek istiyorsak önce kavramak yani ne istediğimizi tam olarak tespit etmek, sonra olmuş gibi inanmak ve daha sonra da bunun için şükretmek gerekir. Kendiniz için olmasını istediğiniz şeyi bir yere yazın. Bilgisayarınızdaki ekran koruyucuya, cep telefonunuzun açılış mesajına veya gün içinde sıkça görebileceğiniz bir yerlere koyun. Her gece, aynı yaratıcı imgelemeyi düşünün, gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun ve hissettiklerinizi hissedin ve istediğiniz yerlerde değişikliklerinizi yapın. İstediğiniz şeyin gerçekleşeceğine güvenin. Başaracağınızı Siz de göreceksiniz. Bilinç ile bilinçaltını karşılaştırdığımızda bilinçaltının, varoluşumuzun en ufak ayrıntılarını dah
Bilinçaltı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavramdır. Bu kavram bilincimizin farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Bilinçaltı, alt benlik, bilinçdışı olarak da adlandırılan Bilinçaltı kişiliğimizin farkında olmadığımız, kontrolümüz dışındaki parçasını temsil etmektedir. Diğer bir deyişle bu, buzdağının görünmeyen kısmıdır. Otomatik bir pilot gibi bütün tecrübelerimizi depolar. Bir bilgi deposudur. Deneylerimizi anılar şeklinde depolar. Bilinçaltı heyecanlarımızı, sezgilerimizi, alışkanlıklarımızı ve güdülerimizi depoladığı gibi, bunların faaliyete dökülmesinden de sorumludur. Doğduğunuz andan itibaren size söylenen her sözcük doğrudan bilinçaltına gitmektedir. Kendi yemeğini yemek isteyen çocuğa ‘’dur dökersin, beceremezsin! ’’ ,’’ Dokunma kırarsın ’’ … gibi cümleler gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde becerememe, cesaret edememe, özgüvenini kaybetme gibi davranışlarımızın temelini oluştururlar. Bu nedenle ç
Bazı düşünce, fikir ya da duygular bilinçli bir çabayla hatırlanabilir. Bu tür düşünceler bilinçöncesi olarak adlandırılmıştır. Bir olayı bilinçli zihnimizden atmış unutmuş olabiliriz fakat o olaya ilişkin bir kontakt uyaran onu tekrar bilincimize çağırabilir.
Bilinçaltı 'derin akıl ' olarakta tanımlanır. Önemli bir nokta; bu derin aklın hayalle gerçeği ayırt edemiyor olmasıdır, rüyalarımızı birer gerçek gibi yaşamamız bunun en bariz göstergesidir. Eğer korku dolu bir rüya görüyorsak beyin adrenalin; keyifli, mutlu bir rüyada seratonin salgılar.
Bilinçaltı bizim otomatik, düşünmeden ve istemsizce yaptığımız duygu, algı ve davranışlarımızın kontrol edildiği zihin bölümüdür. Bilinçaltı, insan yapısında buzdağının görünmeyen kısmına benzer. Kişinin davranışları üzerinde oldukça etkili olan zihinde yer etmiş gizli bir sistemdir. Bilinçaltı bilinçli bir halde yapılan sorgulama gibi zihinsel faaliyetlerde bulunamaz. İnsana baskı
Kişi, anne karnına düştüğü andan itibaren her şeyi kaydetmeye başlar. Annenin karnında iken, onun davranış ve duygularını kaydeder. Doğumdan sonra, anne ve babanın kişiye, başkalarına ve karşılaştığı olaylara nasıl davrandığını kaydeder. İleriki yaşamımızda, ilişkilerimizde yaşadıklarımız, bu kayıtlar referans alınarak oluşur. Hayatta kalabilmek için, en yakınımızdakilerin hayatta nasıl kaldıklarını modelleriz. Bu, bilinçli bir davranış değildir, bir güdüdür.
Bilinçaltı, varoluşumuzun en ufak ayrıntılarını dahi içinde barındıran olağanüstü ve kusursuz bir belleğe sahiptir. Aynı zamanda bilinçaltı, söylenenleri sorgulamaksızın kabullenen ve kolayca yönetilebilen bir yapıya sahiptir. Her birey farklı alışkanlık ve inanışları, istek ve arzuları, korku ve endişeyi bilinçaltına iter. Bu nedenle Bilinçaltı subjektiftir. Bilinç ise daha objektif ve nesneldir denilebilir.
Bilinçaltında zaman kavramı yoktur. Bilinçaltı zamanı