Sınav kaygısı, öğrencinin sınavla ilişkili çoğu gerçekçi olmayan olumsuz beklentilerinin yarattığı yoğun sıkıntı hissidir. Sorumluluk sahibi olan, bir hedefi olan ve bunun gerçekleşmesi için çaba gösteren her öğrencinin, bilgisinin değerlendirildiği bu tip sınavlardan önce kısmen kaygı duyması doğal ve gereklidir. Sınav kaygısı az miktarda ise kişi üzerinde motivasyon ve performansı arttırıcı etki gösterir. Ancak sınav kaygısı istenen düzeyin üzerine çıktığında kişinin dikkat, öğrenme, bellek fonksiyonlarını olumsuz etkiler ve başarıyı ve motivasyonu düşürür. Stresin artmasıyla birlikte olumsuz düşünceler öğrencinin zihnini kaplamaya başlar. Sınav stresi ve kaygı durumda vücutta birtakım hormonal değişiklikler meydana gelmektedir. Bunun sonucu olarak kaygı ve stresin derecesine göre kişide sınavdan günler öncesinde bile kendisini göstermeye başlayan huzursuzluk, sinirlilik, konsantrasyon güçlüğü, uykusuzluk, karın ağrısı, bulantı, kusma, baş dönmesi
1) Takıntılı kişilik özeliklerini taşıyan kişiler; hem kendi üzerlerinde hem de çevrelerinde denetimi sağlamak üzere önlemler alınır. 2) Yaklaşımlarında ölçülüdürler. 3) İlişkilerde ihtiyatlı,düşünceleri mantıklıdır. Bu özeliklerinde aşırıya kaçarlarsa sert görünüşlü ve bilgiçlik taslayan kişiler olur. 4) Duygular ve sezgiler yerine, nedensellik ve mantıksal olma üzerine dururlar. Nesnel olmak için ellerinden geleni yaparlar. 5) Taşkınlık yapmaktan kaçınırlar. 6) İlişkilerde ölçülü ve duygusal olarak mesafeli görünürler, aynı zamanda dengeli, güvenilirlik ve dürüstlük niteliklerine sahiptirler. 7) İlişkilerinde kendilerini tutma duygularını frenlemelerine ek olarak çevrelerinde egemenlik kurmayı severler. 8) Takıntılı, saplantılı kişiler için her şeyin bir yeri vardır. Her şey yerli yerinde olmalıdır. 9) Temizliğe düşkün ve düzenlidirler. 10) her şeyi t
Bilinçaltı telkini, adından da anlaşılabileceği gibi telkinleri yani herhangi bir konudaki olumlama mesajlarını doğrudan bilinçaltına göndermek için kullanılan beynin mucizevi gücünü bireyin lehine çevirmesini sağlayan bir araçtır. Bilincin algılayamayacağı frekansta oluşturulan olumlama mesajları müziğe entegre edilir ve arzu edilen değişim için uzmanlar tarafından özenle hazırlanmış olması gereken olumlama mesajları bilinç bariyerini saf dışı bırakarak, doğrudan bilinçaltına ulaştırılır. Bilinçaltı Telkinlerin (subliminal mesajların) temelinde olumlama mesajları yer almaktadır. Bu mesajlar uzmanlar tarafından ilgili sorun veya kişisel gelişim arzulanan konu odaklı olacak şekilde özenle, kişiye özel hazırlanarak istenilen değişim kısa sürede sağlanabilmektedir. Örneğin toplum karşısında konuşmakta zorluk çeken bireyi, bu duruma sevk eden kalıplaşmış, taşlaş
Şayet mutluluk, varmayı beklediğin bir duraksa, o halde daha çok yolun var demektir. Burada en büyük hatamız, mutluluğun bize, bizim dışımızda bir yerlerden geleceğini düşünmektir. Danışanlarımın çoğu, stresli haldeyken gülümsemelerinin imkansız olduğunu söylüyor. Kendilerince haklılar tabi. Problemi oluşturan şey aslında içinde bulunduğunuz durum değil, o problemi nasıl gördüğünüzdür. Yani onun bir sorun olduğunu düşünüyorsanız haklısınız, bir sorun olmadığını düşünüyorsanız yine haklısınız. Diyebiliriz ki, mutlu ya da mutsuz olmaya çoğu kez kendimiz karar veriyoruz. Mutlu ve Başarılı Olma Sanatının Yasaları Mesut olmaya karar ver: Mutlu olmayı hayatınızın önceliği haline getirmelisiniz. Nasıl zayıflamak için günde en az 20 dakikanızı egzersize ayırmanız gerekiyorsa, mutlu olmak için de her gün bu fikre belli bir mesai ayırmalısınız.
ABD’li hipnoterapist David J. Lieberman, “Size Kimse Yalan Söyleyemez” adlı kitabında, kandırılanlar için “Yalan dedektörü” olmanın ipuçlarını veriyor Klinik psikoloji alanında dünyaca tanınan ve kısa süreli terapide devrim niteliği taşıyan ’Nöro Dinamik Analiz’in yaratıcısı Lieberman’ın ilginç bilgiler içeren kitabı, Kuraldışı Yayıncılık’tan piyasaya çıktı. Kitabında insanoğlunun günümüzde kandırmaca dolu bir dünyada yaşadığına dikkati çeken Lieberman, ’Birilerinin bize yalan söylemesine engel olamayız ama bizi inandırmalarına engel olabiliriz’ görüşüne yer veriyor. Kitabın her bölümünde yalanın farklı bir yüzünün ortaya konulduğunu belirten Lieberman, kitaptaki yeni teknikler sayesinde herkesin kendilerine yalan söylenip söylenmediğini anlayabileceğini kaydediyor. YALAN SÖYLÜYORSA…
Belki siz de bir çok kişi gibi, hayattaki başarı ve mutluluğun, çalışma, beceri ve sebat etme gibi özelliklere bağlı olduğunu düşünüyorsunuzdur. Ama bana sorarsanız, bu inanış tamamen yanlıştır. Başarı ve mutluluğu belirleyen en önemli etken, elbetteki yetenektir. Ama bu yetenek kendini, bir işi başarma yönünde değil de, başarıyı zihinde canlandırma ve onun hayalini kurabilme (tahayyül etme) özelliği olarak göstermek zorunda. Genelde insanlar, bazı şeyleri niçin ve nasıl başaramayacaklarını hayal ederler. Çoğu kişi, kendilerini daha düşünce planında başarısızlığa mahkûm etme, isteklerinden vazgeçme ve hayatla mücadeleden kaçma konularında ustalaşmalardır. Daha bir işe girişmeden, tüm güçlerini yok edici düşünceler üretmeye başlarlar: • Bunu yapmam mümkün değil, başkaları ne derler yoksa?
Başarılı olmak için nasıl çalışmak gerekir? Başarılı olmak için en iyi çalışma yöntemi; sık sık ama kısa kısa çalışmaktır. Sıkıldığınız zaman ara vermek ve kafanızı dinleyince derse geri dönmek en iyi ders çalışma yöntemidir. Çalışırken kısa notlar alın. Zaman zaman bu notları gözden geçirin. Dikkatiniz dağıldığı an, masa başından hemen kalkın. BEYNİNİZİ DİNLENDİRİN Çok çalışmak, başarılı olmak için yeterli midir? Çok çalışmak yetmez, bilinçli çalışmanız gerekir. Çok çalışan bir öğrenci, bilinçli çalışmadığında boşu boşuna enerji harcamış olur. Daha kısa sürede, daha başarılı olmak için bazı önlemler alın. Masanızda çok az eşya olsun ki dikkatiniz dağılmasın. Bir çalışma programı hazırlayın. Sıkılınca derse ara verin. Ancak unutmayın ki; verdiğiniz ara çalışma süresinden daha uzun ara olursa, yeniden çalışmaya başlamakta zorlanırsınız.