Kaygının, kendi kendine gerçekleşen içsel konuşmalar şeklinde kendine özgü bir dili vardır. İç konuşmamız, çocukluktan itibaren var olur. Kimi zaman (özellikle çocukluk döneminde) rahatlıkla dışa vurabilsek de, çoğunlukla sessizce sürer. Kendimizle bağlantı kurduğumuz bir iletişim aracı olan dil, bizi mutlu edebildiği gibi, kimi zaman da mutsuzluğumuzun nedeni olur. Sizi mutlu eden bir olayı düşündüğünüzde, vücudunuzda olan biteni bir gözlemleyin. Bir de bunun zıttı bir olay karşısındaki hallerinizi gözleyin.
Farklı duyguların bedendeki etkileri de farklıdır. Önemli olan, duygularınızın, onların bedeniniz üzerindeki etkilerinin farkında olup onları anlamlandırmanızdır: Hangi koşullar altında, neyi nasıl hissettiğinizi. İç konuşmanızı daha bilinçli ve daha istemli bir hale getirerek kaygınızı, son derece yararlı bir duygu hali olan temkin ve tedbirliliğe dönüştürebilirsiniz. Çünkü, kaygının temelinde bir tür sınanma korkusu vardır. Bu sınanmayı
Zaman en kısa tanımıyla, bir işe ayrılan süredir. Zaman yönetimi ise, bir kişisel performans geliştirme tekniğidir. Ya da zamanı iyi çınlayarak, stressiz bir şekilde, en kısa sürede en yüksek verimi alma yöntemidir. İnsanların eşit olarak sahip oldukları tek şey zamandır. Zamanı iyi değerlendiren ilerler, başarılı olur; rahat eder; değerlendiremeyen geride kalıp başarısız olur; yaşamı boyu çile çeker. Bu nedenle zaman yönetimi, başarı yollarının belki de en önemli olanlarından biridir. Öyle ki; satın alınamayan, depolanamayan, tekrar yerine konamayan zaman, iyi kullanıldığında ucuz; kötü kullanıldığında ise çok pahalıya mal olur. Her şey geri kazanılabilir fakat geçen zaman asla... Zamanla para kazanılabilir fakat parayla zaman kazanılamaz. Japonlar zamanı en iyi kullananlar oldukları için başarılıdırlar. Onlar ihraç otolarının montajını gemide (sevkiyat esnasında) yapmaktadırlar. Kaybedilen bir saniyeyi dünyanın bütün hazineleri bile geri getire
Sağ beynin tasavvurları genellikle bilinçsizdir. Bu sebeple de baffien aklımızdan geçen fikir akışını, rüyalarımızı ve sezgilerimizi kontrol etme imkanımız pek azdır. Fakat sağ beynin oluşturduğu canlandırmaları özel ve hedeflenen sonuçlara yönlendirebilen birkaç pozitif ve yapıcı yöntem vardır ki bunlar, 'yaratıa görselleştirme' olarak adlandırılır. Bunlar yönetici olarak hayatında tatmin edici hedefleri olan birinin, problem çözmeden zamanını daha iyi kullanmaya kadar birçok konuda kullanabileceği tekniklerdir. Bu bölümde görselleştirmenin bazı pratik uygulamaları üzerine yoğunlaşılacaktır.
Başarılı olmak, başardığınız hedeflerle ilgilidir ve insanın sibernetik sistemi de bu hedeflere götürecek yollara göre ayarlanmıştır. Bununla birlikte kafanızda net bir görüntü oluşturabilen hedefleriniz bazı dış gerçeklerin önce içinizde uygulanması ile başlar. Fakat ilk olarak bu yaratıcı görselleştirmenin gücünün nasıl işlediğini görelim. <
Sürekli birbirimizin ölçütü olursak asla zirveye ulaşamayız. Bu fikre milyonda bir de olsa karşı çıkanlar vardır! Bu şekilde davranmaya devam edersek, düşüncelerimizin yetersiz ve ikinci sınıf olduğunu göstermiş oluruz. 'Mantıklı' sonuç, 'Ben değersizim', 'Mutluluğu ve başarıyı hak etmiyorum.' şeklinde olacaktır. Birçoğumuz hayatımızın bazı devrelerinde kendimizi çok kötü hissetmişizdir. Bazıları ise hobilerinde veya kariyerlerinde en iyi olmuşlardır. Olimpiyatta altın madalya kazananlar bile kendi sporlarının dışındaki aktivitelerde mükemmel değillerdir. Gerçekten, insanların birçoğu hayatlarının bir kısmını aşağılık duygusuyla mahvetmektedirler. Benim vurguladığım kelime 'duygular'dır. Mükemmel olmadığımızı objektif olarak kabul etmenin bir zararı yoktur. Eğer bir piyanist iseniz, virtüözün çaldığı şeylerden büyüleniyorken, canlı bir piyano konçertosunun üstesinden kolaylıkla gelebilmenin ne demek olduğunu da bileceksiniz. Böyle bir durumda kendinizi nasıl değerlendireceksi
Yönetici olarak karşılaştığınız pek çok problem doğrudan veya dolaylı olarak iletişime ait problemlerdir ki bunlar kişilerarasında, birimler ve departmanlar arasında ortaya çıkabilir. Bu sebeple de yönetimi en fazla meşgul eden uğraşlar bu iletişim problemleridir. Bir olayı diğer kişinin bakış açısıyla da görebilmek daha iyi bir iletişim için vazgeçilmez şart değildir. Problem genellikle karşılıklı değerlendirilerek çözülür ve büyük bir zaman da böyle harcanır. Herhangi bir anlaşma ya da satışta karşınızdakini nelerin motive ettiğini anlarsanız, aranızda anlaşmazlık çıkarabilecek noktalara da değinmezsiniz. Aynı zamanda siziN için önemsiz olmasına rağmen karşı taraf için büyük önem arzeder ve her ikiniz için de başarılı olacak bir işi tamamlarsınız. Bunun için çok akıllıca tekniklere gerek yok. Sadece hayal gücü yeterli. Kendinize. "Kendimi nasıl hissederdim?", "Onun yerinde olsaydım ben nasıl davranırdım?" diye sorun. Doğru sorular doğru cevapları getirir ye karşınızda
Tüm bu alt durumlar, sizin nasıl hissettiğiniz üzerinde çok büyük bir etkiye sahiptir. Mutlu, üretken hatıraları canlandırarak ve bunların alt durumlarını tanımlayarak alt modellerden hangisinin acı, hangisinin haz duygusu; hangisinin üretkenliği, hangisinin verimsizliği getirdiğini tespit edebilirsiniz ki bunlar da sizin davranışlarınızı değiştirmenize ve istediğiniz sonuçlara ulaşmanıza yardımcı olacaktır. Hoş olmayan bir hatıranızı hatırlayabilir ve bunun alt durumlarını tek tek değiştirerek bu deneyimle ilgili neler hissettiğinizi değiştirebilirsiniz. Bu konuya somut bir örnek verelim. Çoğu yönetici için toplum önünde konuşmak "korktukları" şeyler listesinin başında gelir. Sunuş ve konuşmalar yapma konusundaki hislerinizi değiştirmek için bu alt durum anlayışını nasıl kullanabilirsiniz? Öncelikle, geçmişte size acı vermiş olan deneyimlerinizi hatırlayın. Belki de çok büyük sıkıntı çekmiştiniz ve bu sıkıntı, konuşmanızı altüst etmişti. Şimdi her şeyin iyi gittiği bir durum
Peygamberimiz döneminde yaşayan beş vakit namazı mescitte kıldığından dolayı lakabı Mescit Kuşu olan Salebe çok fakir bir sahabedir. Bu fakirlikten kurtulmak için Peygamberimize gelerek: - Ya Rasülullah! Biliyorsunuz ben çok fakirim. Bana dua etseniz de zengin olsam, der. Peygamberimiz: - Salebe, şükrünü eda edebildiğin az mal, şükrünü eda edemediğin çok maldan daha hayırlıdır, der ve dua etmez. Salebe bir hafta sonra gelerek aynı isteğini tekrarlar. Peygamberimiz de aynı cevabı vererek geri gönderir. Üçüncü haftada, Salebe aynı isteği tekrarlayınca Peygamberimiz ellerini açarak: - Ya Rabbi! Salabe'nin malına bereket ver, diye dua eder. Salebenin 2-3 cılız koyunu, bir anda çok süt vermeye başlar. Tek doğum yapan koyunlar, ikişer- üçer tane kuzu verirler. Derken yavaş yavaş malı çoğalır. Her vakit mescide gelen Salebe, vakit namazlarına gelmemeye başlayınca peygamberimiz niçin gelmediğini sahabelere sorar, onlar d