Burun deliklerinizi düşünmemeye çalışın. Dürüst olun: Düşünmemek için önce düşünmek zorundasınız. Zira beyin sadece olumlu düşüncelerle başa çıkabilir. Patronunuzu, bedenine küçük gelen sapsarı bir kazak içinde zihninizde canlandırmadan (bu örnekte, görmeden) o şekilde hayal etmemeye çalışmanız insani olarak olanaksızdır. Bu imajı hayal etmemek için ne kadar çok uğraşırsanız, zihniniz bu imajla o kadar çok meşgul olacaktır. Bu yüzden, evinizin elinizden gitmemesi şeklinde bir hedef belirlemektense, hedefinizi olumlu hale getirin, kalan borçlarınızı ödeyerek ipoteği kaldırtmayı ya da doğru yönde daha küçük olumlu bir adım atmayı düşünün. İşteki hedeflerinizin, yangın söndürme ve kılpayı kurtulma önlemleri gibi şeyleri andırması gerekmez. Beyninize olumlu, güçlendirici çağrışımlar yaptırmak için olumlu bir kipe geçin. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Yanlış ya da yanlış yönlendirilmiş olduğunu düşündüğümüz davranışlara ilişkin olumlu bir nedeni anlamakta zorluk çekeriz. Ama bu, başkalarının davranışlarına yön veren farklı algı haritalarını anlayamamak demektir. Bir davranış bizim neyin doğru ya da anlamlı olduğuna ilişkin haritamıza uyarsa ‘olumlu’ ve anlamlıdır. Bir terörist ya da adi suçlunun bile, davranışı için, kendisince olumlu anlam ifade eden bir neden göstermemesine çok ender rastlanır.
Her türlü durumda, görünüşte garip olan davranışlar, sonunda bizim o zaman fark etmediğimiz bir niyeti açığa vurur. Örneğin, ilgi çekme ya da tanınma arzusu, ilgi çekmek için hemen her şeyi yapabilen çocuklarda daha belirgin olmasına rağmen, açıklanamaz denen bu tür davranışların nedenidir çoğu kez. Çok az insan ifade ettiği hedeflerinde bir hastalığa yer verir, ama milyonlarca insanın davranışı bir rahatsızlıkla ilintili davranışın doğrudan ya da dolaylı sonuçlarının etkisi altında olabilir. Bazı durumlarda, yalnız b
Golf topunu ıskalarsanız başarısız olmuş olmazsınız; sadece bir golf topunu ıskalamanın nasıl bir şey olduğunu yaşamış olursunuz. Ondan sonraki bin ‘isabet ve ıskalama’ deneyimi, sonunda sahada istediğiniz şeyi başarmanızda size yardımcı olacaktır. Kısa bir konuşmada çuvallarsanız ‘başarısız’ olmuş olmazsınız. Belirli bir sonucu -bu durumda, istediğinizi değil- üretmek için ne yapmanız gerektiğini ve böylece, farklı bir sonuç istiyorsanız ne yapmamanız gerektiğini öğrenmiş olursunuz. Bu ya da başka bir tür ustalık uygulamaya ve duyarlılığa bağlı olduğundan, başarısızlık söz konusu değildir. ‘Başarısızlık’ denen şey mükemmeliğe giden tek yoldur. Tamamen öğrenme sürecinin bir parçasıdır.
Bir konuşmayı çok kötü yapar ya da başkanlık ettiğiniz bir toplantı kaosa dönüşürse, gelecek sefer hangi üç şeyi farklı yaparsınız? Ve ne zaman onları denemek için bir şansınız olacaktır? Bugünün üst düzey yöneticileri sık sık anlatabilecekleri ilk felaketleri yaşadıkları için ne k
Tüm düşüncelerimiz ve anılarımızın bir yapısı vardır. Beyin; gözler, kulaklar ve diğer duyusal ‘alıcılar’ aracılığıyla aldığı tüm duyusal verileri sınıflandırmaya ya da kategorize etmeye çalışır. Bu derece muazzam bir veriler yığınını işte böyle anlamlandıra-biliyoruz. Ama her bireyin bir temsil sistemi (diyelim, resimler halinde düşünmek) bir başka kiplikten daha fazla kullanmaya yönelik her tercihi, bir düşünce modeli ya da yapısı oluşturmaya -düşüncenin içeriğini dikkate almaksızın- eğilim gösterecektir. Ek olarak, bu içsel temsil sistemlerinin resmin parlaklığı ya da sesin yüksekliği gibi karakteristikleri ya da alt-sistemleri de bir yapı oluşturacaktır. Bu yüzden, örneğin farklı mutsuz anılar pekâlâ benzer bir yapıya sahip olabilir. Kuşkusuz, bu yapı mutsuzluğun genel özelliğini üretir. Düşüncelerin dizilişi de deneyimin yapısının parçasıdır. Bir insan başlangıçta görsel imajlarla motive olabilir ve bunu belki de iyi duygular izlerken, bir başka insan içsel diyalog ya da kend
Her birimiz dünyayı eşsiz biçimde algılarız; sanki gerçek dünyaya ilişkin, kendimizin çizdiği kişisel bir haritaya sahibizdir. Öncelikle, biz insanlar, bireysel olarak, etrafımızdaki görüntüler, (ışık dalgalan), sesler ve diğer duyusal uyarıcılar şeklindeki enerji dalgalarının sadece çok küçük bir kısmına ulaşabiliriz. Yani anlayışımız, bir numuneye ya da gerçek dünya üzerindeki küçük bir duyusal pencereye dayalıdır. Her birimiz, ayrıca geçmiş deneyimlerimiz, bunların sonucunda oluşan tavırlarımız ve inançlarımız açısından da benzersizizdir. Deneyimi, kavrayışlarımız ve inançlarımıza ‘uydurmak’ üzere süzgeçten geçirmeye eğilimliyizdir. Gözlerimiz ve kulaklarımızla algıladıklarımızdan çok, milyonlarca elektro-kimyasal sinaptik beyin bağlantısı, dünyaya ilişkin kişisel haritamızı oluşturan ‘anlayış’ haline gelir. Ama haritalarımızın hiçbiri gerçekliğin ‘ülkesi’ değildir ve olamaz da. Bu yüzden, doğru iletişim, başka insanların algı haritalarını anlamaya çalışmalıdır. Farklılıkl
Bir iletişimin başarısı, niyet edilen sonucu gerçekleştirip gerçekleştirmediğine bağlıdır. Başka her davranış gibi, iletişimin amacı da, bilgi aktarmak, uyarmak, eğlendirmek, cesaretlendirmek, vb. türünden bir sonuç meydana getirmektir. İletişim, mesaj ya da araç açısından hangi şekle bürünürse burunsun ve ‘girdi’ davranış ne derece gelişkin olursa olsun, istenen sonucu gerçekleştirmiyorsa etkisizdir. Buna karşın, sonuca ulaşan bir ‘iletişim’ (hiç sözcük ya da fark edilebilir bir mesaj içermese bile) etkilidir.
Bu durum, sorumluluğun büyük bölümünü, mesaj iletilen kişiden çok, iletene yükler. Mesajınızı açık bir şekilde aktardığınıza inanmanız, niyetlendiğiniz sonucu sağlamayacaktır; mesajınızı aktarmak için farklı bir yol bulmak zorunda kalabilirsiniz. NLP, başarıyı, iletişimin girdilerinden çok çıktılarım temel alarak değerlendirir ve ölçer. Yöneticinin şüphe ve öfke uyandıran bir konuşması, niyeti personelin güvenini tazelemek ve moralini yükselmekse, işi
Biz insanlar, hedefe ulaşan, maksatlı sistemler gibi çok etkinizdir. Bu yüzden, aynı şeyleri tekrar tekrar yaptığımız zaman aynı tür sonuçları üretme eğiliminde oluruz. Bu sistem oldukça iyi -aslında mükemmel bir şekilde- çalışmaktadır. Ya da olumsuz niyetler, programımıza girmelerine bir şekilde izin verilmişse, etkili bir şekilde gerçekleştirilir; korkular ve endişeler olarak zihnimizi meşgul eden şeyler gerçekleşmeye yöneliktir. Belirli düşünceler, eylemler ve duygular sürekli olarak belirli sonuçlar üretir. Programımıza ‘değersiz’ şeyler girse ya da niyetlerimiz yanlış yönlendirilse bile, düşüncelerimizi ve inançlarımızı gerçekliğe dönüştüren programlar garip bir şekilde etkilidir. Kuşkusuz, eylemlerimiz çoğu kez yanlış düşünce ve inançların ‘programlanması’ nın ürünüdür ve bunun doğurduğu sonuçlardan mutsuz olacağımız kesindir.
Zihniniz belirli korkular ya da sizi endişelendiren durumlarla meşgulken, bisikletten düşmeniz, bir konuşma yaparken ağzınızın