Eğer hayal birçok dahice görüşün ve anlayışın kaynağı ise, yöneticiler daha iyi olabilmek için onun gücünden nasıl faydalanabilirler? Altın kurallardan biri, bunu düşünmek ve yansıtmak için zamana ihtiyacımızın olduğudur. Petrol endüstrisinin büyük şirketlerinden birinin genel müdürü olan bir yönetici bana her gün üç saatini düşünmeye ayırdığını söyledi. Bu, onun söylediğine göre, başarısının kaynağı, görüşlerinin doğduğu ve en iyi çözümleri ortaya çıkardığı zaman dilimiydi. Onun seviyesindeki biri için bunun, işinin en can alıcı noktalarından biri olduğunu söyledi. Onun statüsü ve pozisyonu bu vakti kullanmaya müsait olduğu için şanslıydı. Onun ofisi ana binanın girişinde, kabul binasının yanındaydı. Aynı zamanda, yüzlerce çalışanının geliş ve gidişlerini de ofisinden görebiliyordu. Herkes patronlarının zamanının yarısını uyuyarak geçirdiğini biliyordu! Fakat hayal edebilme gücünün ve liderlik yeteneklerinin bir sonucu olarak hak ettiği saygıyı görüyordu. Bana felsefesi
Hafıza sürecine katkıda bulunan diğer bir yöntem de görsel betimlemenin kullanılmasıdır. Böylece beynin sağ lobunun özel güçlerini kullanmış oluruz. Zihinde resimlerin kalıcılığı kelimeler ve dilden daha fazladır. Genellikle işittiğimiz yüksek hafızaya sahip insanların da kullandıkları yöntem budur.
Şu iki kelimeyi hatırlamanız gerektiğini varsayalım: "saat", "çaydanlık". Bu kelimeler hafızanızda kolayca canlandırılabileceği için, onları hayal etmekte herhangi bir zorlukla karşılaşmayacaksınız. Fakat bütün bir anlam çıkarmak için bu iki kelimeyi bir şekilde birbiriyle ilişkilendirmek zorundasınız. Eğer onlar "yapı" ve "kapı" gibi ses olarak ritimli kelimelerse veya birbirinin zıddıysa ya da iki dağ ismi gibi bir bağlantısı varsa gayet tabii hafızada tutulması kolay olur. Fakat bu iki kelime arasında açıkça bir ilgi yoktur.
Ancak hayalinizi kullanarak bir ilişki oluşturabilirsiniz. Bu iki kelimeyi bir
Sağ beynin tasavvurları genellikle bilinçsizdir. Bu sebeple de baffien aklımızdan geçen fikir akışını, rüyalarımızı ve sezgilerimizi kontrol etme imkanımız pek azdır. Fakat sağ beynin oluşturduğu canlandırmaları özel ve hedeflenen sonuçlara yönlendirebilen birkaç pozitif ve yapıcı yöntem vardır ki bunlar, 'yaratıa görselleştirme' olarak adlandırılır. Bunlar yönetici olarak hayatında tatmin edici hedefleri olan birinin, problem çözmeden zamanını daha iyi kullanmaya kadar birçok konuda kullanabileceği tekniklerdir. Bu bölümde görselleştirmenin bazı pratik uygulamaları üzerine yoğunlaşılacaktır.
Başarılı olmak, başardığınız hedeflerle ilgilidir ve insanın sibernetik sistemi de bu hedeflere götürecek yollara göre ayarlanmıştır. Bununla birlikte kafanızda net bir görüntü oluşturabilen hedefleriniz bazı dış gerçeklerin önce içinizde uygulanması ile başlar. Fakat ilk olarak bu yaratıcı görselleştirmenin gücünün nasıl işlediğini görelim. <
Eğer kafanızdaki şablona uygun hareket ederseniz kendinizi rahat hissedersiniz. Tutumlarımız pozitif veya negatif önyargılarımıza göre şekillenirler. Ve bu güvenli bölgeye doğru hareket eden sibernetik eğilim olağanüstü güçlü olabilir. Son zamanlarda önyargı psikolojisi alanında öncü olan Prescott Leck birçok araştırma yaptı. O, insan kişiliğini 'fikirler sistemi' olarak algıladı ve bu sistemde fikirlerin hepsi birbirleriyle tutarlıymış gibi görünmek zorundadır. Sistemle uyumlu olmayan fikirler reddedilir, yani onlara inanılmaz. Uyumlu görünen fikirler kabul edilir. Bütün bunların merkezinde kişinin şablonları, önyargıları vardır. Lecky bir öğretmendi ve binlerce öğrenciyle ilgili deneyimleri vardı. Onun teorisine göre bir çocuk özel bir konuda öğrenme sıkıntısı çekiyorsa bu durum, o çocuğun, o konuyu öğrenmeye kendini uygun görmemesi sonucu ortaya çıkıyordu. Çocuğun algılamasına hitap edilerek konu hakkındaki görüşleri değiştirilebilirdi. Bunun sonucunda olağanüstü başa
Diğer bir basit fakat etkili hafıza yardım sistemi de 'askı sistemi'dir. Birçok versiyonu olmakla beraber burada bir tanesi anlatılacaktır. İlk olarak, 1'den 10'a kadar ritimle çağrışım kurulabilen aşağıdaki kelimeleri ezberleyelim:
Bir — kir
İki — peki
Üç — güç
Dört — ört
Beş — ateş
Altı — martı
Yedi — kedi
Sekiz— ikiz
Dokuz - — topuz
On —
Şimdiye kadar sadece temel duyular olan görme, işitme ve hissetme duyularını genel olarak ele aldık. Ama şimdi bu konuda daha fazla noktaya değineceğiz.
Örneğin görsel bir hatırayı ele alalım. Bunun ayrıntılarına bir bakalım. Resim büyük mü yoksa küçük mü? Net mi flu mu? Siyah beyaz mı, yoksa renkli mi? Resmi, kendi gözünüzün önündeymiş gibi görebiliyor musunuz? Yoksa ona dışardan bir gözlemci gibi mi bakıyorsunuz? Bir hareket var mı, yoksa sadece hareketsiz bir resim dizisi mi? Benzer sorular her bir temel "durum"a ya da görme, işitme ve hissetme gibi temsil sistemlerine uygulanabilir. Buradaki farklılıkların tanımlarının "alt durumlar" adı verilen pek çok yolu vardır.
Aşağıda bunların en çok kullanılanlarından oluşan bir liste bulunmaktadır.
Görme
Resim, bir film mi yoksa hareketsiz bir fotoğraf mı? İmaj; parlak, solgun, ya da karanlık mı? İmaj; size ne kada
Önyargılarımızın birçoğu bilinçsiz olarak geçmiş deneyimlerimizden, başarılarımızdan ve başarısızlıklarımızdan, küçük düşürülmemizden ve göklere çıkarılmamızdan ve diğer insanlar ile olan ilişkilerimizden kaynaklanır. Bu tür inançların kökü ilk çocukluk dönemlerimize kadar uzanır ve etkisi bir ömür boyu sürer.
Örneğin kendinizi 'matematiksel düşünceden yoksun' görüyorsanız bütün, davranışlarınız bu kişisel algılamaya uygun olacaktır. Bu imajla çatışan olaylar -örneğin 'sayılarla arasının iyi olmadığını' söyleyen biri matematik testinden yüksek not alırsa- genellikle çok farklı bir şekilde açıklanacaktır. İnsan beyni uyumsuzluklara karşı direnir. Bu sebeple de düşünceler ve aksiyonlar birbirlerine yönelir. 'Ben size söylemiştim... bu sadece bir şans.' şeklindeki bir sözde müthiş bir uyum vardır.
Kendi kendinize yaptığınız listedeki negatif önyargıların kaç tanesinin -belki genetik zayıflıklar dolayısıyla- değiştirilemez olduğunu sorun. Belki birk