Başarı denilince genellikle servet, şöhret, makam gibi konularda herkesin varmak istediği hedefler gösterilir. Ve bunlara sahip olunca mutlu olacağımız, sevileceğimiz, önemli olacağımız zannedilir. Oysa başarı sadece bunlardan ibaret değildir. Başarının bir de içsel tarafı vardır. Özgüven, özsaygı, erdem, iç barış, sevgi gibi iç zenginlikler. Bizi insan olarak bilge yapan, hayatımıza anlam katan ve var oluşumuzun mutluluğunu hissettiren bu içsel değerlerdir. İç başarının algılanması; kültürel bir derinlik, aklın kullanılması, soyut düşüncenin gelişmesi, eğitimin içselleşmesi ve erdemin bir hayat felsefesi olarak değerlendirilmesini gerektirdiğinden hem zahmetli, hem de kişiye sorumluluk yükleyen bir durumdur. Yaşamdaki başarısızlık her zaman kişiliğin zayıflığındandır. Sadece güçlü kişilikler hayatın dalgalarının kendilerini dövmesine ve onun zorluklarının üstesinden gelmeye dayanabilirler. Hayatını saygıya değer ve üst düzey başarı ve hizmete yükselte
Çok sayıda başarısızlığa uğramasına rağmen yılmayan ve çaba göstermeye devam eden kişinin başarıya olan inancının pekiştiğinden söz edebiliriz. Vazgeçtiği yerde inancını da yitirmiş olur. Kişi olayların artık kendi kontrolünde olmadığına inanmaya başlar. Bir daha başarıyı denemeye cesaret etmeyecektir. Tarif olarak öğrenilmiş cesaret geçmişteki acı deneyimlerden çıkartılan negatif şartlanmaların bugünkü davranışları belirlemesidir. Daha önceki denemelerde karşılaşılan başarısız sonuçları kendini sinirlendirecek şekilde yanlış yorumlamaktadır. Bir insanın başarısını belirleyen en temel etkenlerden biri, onun başarısızlığı nasıl karşıladığıdır. Başarılı olmayı arzu eden herkes, başarısızlığı yenmek ve ilerlemeye devam edebilmek için stratejiler geliştirmelidir. Eğer geliştirmezse, başarısızlık mutlaka cesaretsizliğe ve cesaretsizlik de yenilgiye yol açar. Başarı isteği doyumsuz bir canavar gibidir eğer ona aşırı önem verirseniz sürekli onun için çalışmaya başlarsını
Hızlı okuma, kısa süre içinde daha çok şey okuyabilmek amacıyla yapılan bir okuma biçimidir. Bu yönden hızlı okuma, dinleyenlerde daima tereddütlere yol açmakta ve tebessüm uyandırmaktadır. Buna "Bir metni normalden daha hızlı okumaya çalışırsak okuduğumuzu anlamakta güçlük çekeriz." korkusu sebep olmaktadır. Bu konudaki bir başka hata da hızlı okumanın anlamadan yapılan bir okuma şekli olduğunu sanmaktır. Halbuki hızlı okuma aksine, dikkatin ve anlama gücünün çok iyi seviyede olduğu, zihnin son derece elâstik bulunduğu büyük disiplin isteyen, yorucu bir okuma şeklidir. Örnek olarak okuma hızını bir katına çıkaran bir okuyucunun anlama derecesinde % l2'lik bir artış olduğu görülmüştür. Neden Daha Hızlı ve Etkin bir şekilde Okumak Gerek? < Okumayı sevmiyorsunuz fakat okumakla yükümlü olduğunuz şeyler var. < Okumayı seviyorsunuz fakat okumaya zaman ayıramıyorsunuz. < Öğrencisiniz dolayısıyla bir sürü kitap ve not sizi
Hitabet, topluluklar önünde güzel ve etkili konuşma sanatı. Kimi insanlar meslekleri gereği küçük veya büyük topluluklara hitap eden konuşmalar yapmak zorunda. Öğretmenler, din adamları, siyasetçiler bunların başlıcalarıdır. Günümüzde bu çerçeve daha da genişlemiştir. Her alanda bilimsel, tartışmalı toplantılar, açık oturumlar düzenleniyor, konferanslar veriliyor. Televizyonun ve öteki kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve sayılarının artması topluluklara yönelik konuşmalara yeni boyutlar kazandırmıştır. Nutku hazırlayan konuyu planlı bir şekilde hazırlamalıdır. Yazıya geçirmeli ve hatip yazmış olduğu bu nutka önceden hazırlanmadır. Yazıya geçirmeli ve hatip yazmış olduğu bu nutka önceden hazırlanmadır. Konuşma sırasında ise yazılı metni yanında bulundurmalı; fakat konuşma sırasında kâğıda fazla bakmamalıdır. Konusuna iyi hazırlanan hatip kağıda göz ucuyla baktığı zaman konuşmasını hatasız yapacaktır. İçten konuşma yapmak kolay değildir. Büyük hatiplerin bile da
Hitabet aslında bir hazırlık konuşmasıdır. Zaten yukarıda tanımladığımız üzere hatip önceden hazırlanan nutku okuyan kişidir. Bir gerçeğe inanan bir insanın toplumu bu gerçeğe inandırmak için özünün bütünü ile yaptığı telkin sürecine hitabet; bir fikri, bir davayı karşısındaki insanlara dil ustalığı ile açıklamaya hitabet sanatı; toplum önünde bu konuşmayı yapana hatip; bir insan topluluğuna bir fikri vermek bir ülküyü aşılamak amacıyla söylenen sözlere ise hitabet denir. Hatiplik sanatı, insanlık geçmişinin en eski ve en köklü sanatlarındandır. Bu sanatla peygamberler ve din adamları insanları doğru yola davet etmişler; padişahlar, krallar ve kumandanlar ordularına bu sanatla hükmetmiş ve savaşlar kazanmıştır. Hitabet sanatının uygulama türlerinden biri. Bir topluluğa çeşitli düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen güzel, coşkulu, etkili bir biçimde yapılan uzunca konuşmadır. Sözcüğün Arapça karşılığı “nutuk” ve “hitabe”dir. Hitabe sözünden türemiş “hitabet” ise, gü
Hitabet, nesir türlerindendir Ancak işlenen konunun, konuşmanın yapıldığı anda ilgi uyandırması, anlaşılması gerektiğinden, nesrin genel kurallarına bağlı olmakla beraber, bazı özel kuralları da vardır. Söz söyleyen kişinin, söz söyleyeceği toplumu göz önünde bulundurması, anlatımını bu toplumun isteyeceğine göre ayarlanması gerekir. Bu bakımdan hatibin, kelimeleri dinleyicilerinin kültürel durumuna göre seçmesi, hitap ettiği toplumun anlayabileceği kelimeleri, sözleri, deyimleri kullanması gerekir. Siyasî Hitabet: Asıl yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüleridir. Ayrıca, seçim dolayısıyla yapılan konuşmalar da bu gruba girmektedir. Bilimsel ya da Akademik Hitabet: Akademilerde, bilimsel toplantılarda yer alır. Amacı; araştırılan herhangi bir konu hakkında aydın bir topluluğa, o konu ile ilgili kimselere bilgi vermektir. Heyecanlandırma amacı güdülmez. İfadenin açık, kesin ve mantıklı olması şarttır. Askerî Hitabet: Askerî hitabetin hedefi; vatan sav
Mentor kelimesinin kökeni mitolojiden gelmektedir. Odyssey’de belirttiğine göre Ithaca Kralı Ulysses savaşa gitmeden önce oğlu Telemachus’u en yakın arkadaşı Mentor’a emanet eder. Mentor, babasının yokluğunda Telemachus’la ilgilenecektir. Kralın savaştan dönmesi yirmi yıl alır ve Mentor, Prensi kralın yokluğunda en iyi şekilde eğitmiş ve yetiştirmiştir. Bugün mentör kelimesi, kendi deneyimlerinden, bilgi ve birikimimden yola çıkarak öneride bulunan, yol gösteren, ilham veren, öğreten, model olan kişi anlamında kullanılmaktadır. Mentor; aynı kurumun içinde bulunan, o kurum içinde farklı görevlerde çalışıp tecrübe kazanmış olan, astlarına şirket politikası, kurum gereklilikleri, çalışma stratejileri ve kariyerini yönlendirme konularında tavsiyelerde bulunan yol gösterici kimse olarak tanımlanabilinir. Mentorluk, deneyimli ve konusunda uzman bir kişinin (mentor) bilgi ve deneyimini, diğer bir kişiye aktardığı ve ona örnek olduğu öğrenme ve gelişim ilişkisidir