Hızlı okuma denildiğinde, bir dakikada okunan sözcük sayısının fazlalığı düşünülmektedir. Oysa ki bu izlenim yanlıştır. Hızlı okuma sanatı aynı zamanda etkili okuma sanatıdır. Hızlı okuma işleminde hız önemli bir etmendir. Okunan yazıyı bellekte koruma yeteneği yoksa ışık hızını aşan bir okuma bile yarar sağlamayacaktır. Herhalde herkes okuma hızının iyi belki de mükemmel olduğunu düşünüyordur. Ama olgular böyle bir iyimserliğe hak verdirmiyor. Bir yetişkin ortalama olarak 1 dakikada yaklaşık 150 ile 200 sözcük arasında okumaktadır. Bu benim üniversite öğrencilerinde tanık olduğum hızdır. Oysa ki pek çok okuyucu şimdi okuduğundan daha hızlı okuyabilir. Çünkü benim sınıflarımda semineri bitiren öğrencilerin hızı dakikada 900 ile 4500 sözcük arasında değişmektedir. Semineri bitiren öğrenciler diğerlerine oranla en az altı kat daha hızlı okuduğu anlamına gelmektedir. Sorun aslında bireyin okuma yeteneklerinin bir bütünü. Hız bu sorunun en önemli faka
Başarı yapılan bir işte ya da karşılaşılan bir durum karşısında en iyi tepkiyi verebilmek ve kendini en iyi şekilde ifade edebilmek gücüdür. Yani tüm olumsuzlukların üstesinden gelebilmek ve bunların sonucunda yine iyi bir durumda olabilmektir. Bu açıklama aslında sadece bu kelimenin açıklaması için değil tüm hayat süreci için geçerli bir tanımlamadır. Başarıyı sadece okulda ya da işte olabilir diye sınırlandırmak doğru değildir. Çünkü dediğimiz gibi başarı hayatın her alanında etkili ve geçerlidir. Yani kişiler iş yaşamlarında sanat alanında sosyal yaşamlarında kişisel gelişim anlamında başarılı olabilirler. Bu nedenle başarı çok genel ve kapsayıcı bir kavramdır. Başarı ve başarılı bir kişi her ortam ve koşulda kendini fark ettirir ve belli eder. Başarı herkes için çok önemli bir kaynaktır. Bu nedenle başarma isteği de herkes için geçerli bir kavram olacaktır. Her insan başarmak ve her alanda başarılı olmak ister. İnsanların başarmak istediği şeylerin elbette ki bir sınırı
Hızlı okuma, kısa süre içinde daha çok şey okuyabilmek amacıyla yapılan bir okuma biçimidir. Bu yönden hızlı okuma, dinleyenlerde daima tereddütlere yol açmakta ve tebessüm uyandırmaktadır. Buna "Bir metni normalden daha hızlı okumaya çalışırsak okuduğumuzu anlamakta güçlük çekeriz." korkusu sebep olmaktadır. Bu konudaki bir başka hata da hızlı okumanın anlamadan yapılan bir okuma şekli olduğunu sanmaktır. Halbuki hızlı okuma aksine, dikkatin ve anlama gücünün çok iyi seviyede olduğu, zihnin son derece elâstik bulunduğu büyük disiplin isteyen, yorucu bir okuma şeklidir. Örnek olarak okuma hızını bir katına çıkaran bir okuyucunun anlama derecesinde % l2'lik bir artış olduğu görülmüştür. NİÇİN HIZLI OKUMAK GEREKİR ? "Niçin hızlı okumaya ihtiyaç duyulur? Bu tür okumanın yararları nelerdir ?" İnsanlar okuma konusunda mevcut kapasitesinin tamamını kullanamamaktadır. bilim alanındaki gelişmeler, öğretim sırasında okunması
Hızlı okuma kursları öncesinde bilinçaltına yerleşmiş ve insanı yavaş okumaya yönlendiren inançlardan kurtulmalıyız. Öncelikle hızlı okuma teknikleri konusunda her insanın yapması gereken öncelikle anlayarak hızlı okuyabileceğine inanmasıdır. Bir başka deyiş ile bunun mümkün olduğuna inanmadan anlayarak hızlı okuma eğitimi sonunda çok fazla başarılı olmak pek mümkün değildir. Hepimiz ilkokula başladığımız andan itibaren kelimeleri bölerek, aşama aşama okumaya alışmış insanlarız. Beynimiz her yazıyı kısımlara ayırarak okumaya alışkın olduğundan, okuma hızımızın da düşük olması normaldir. Hızlı okuma geliştirilebilir bir yetenektir ve bu yetenek çalışarak çok rahat bir şekilde geliştirilebilir. Anlayarak hızlı okuma; günlük yaşamınızda okumak için ayırdığınız süreden tasarruf ederek, kendinize daha fazla vakit ayırmanızı sağlar. Buna ek olarak hepimizin hayatında artık büyük önemi olan sınavlarda başarı yüzdenizi de hızlı okuma teknikleri sayesinde arttırmanız mümkündür. Hızl
Çoğu insan yaptıkları hamlelerde başarısız olunca ve hedeflerine yürürken düştüklerinde amaçlarından vazgeçme eğilimindedir. Genelde bu eğilimde olan insanların hamleleri de tereddütler içinde gerçekleşmiştir. Kendine güven ve başarı inancı gelişmemiş, ham kalmıştır. Oysaki, başarısızlık bir “son” değil belki de başarının başlangıcıdır. Modern dünyada insanoğlu sürekli başarıya odaklanarak yaşıyor ve hayat boyu girilen sınavlarda ve iş görüşmelerinde başarılı olmanın önemini arttırıyor. Sayısal olarak sınav sonucunu gören kişi kendini başarısız ya da başarılı olarak sınıflandırıyor. Bu düzene göre makbul kişi başarılı olan olarak algılanabiliyor ve başarısızlık sonucunda derin bir üzüntü, hayal kırıklığı, öz değer azalması sorunu ile karşı karşıya kalınıyor. Bunun sonucunda kişi başarısızlık korkusu ile tanışabiliyor. Başarı isteği yoğun olan kişiler sürekli başkalarının kendini nasıl değerlendirdikleri ile ilgilenirler. Diğerlerini kendilerinden daha başarılı gör
Çocukların hayatında matematik önemli bir yer kaplar, onlar bilsin ya da bilmesin… Küplerden kurdukları binaları dengelerken ya da bir paket krakeri arkadaşı ile eşit olarak paylaşırken matematik bilgilerini kullanırlar. Çocukken matematikle barışık olmalarını sağlamak için en iyi zaman okul öncesi dönemdir, çünkü bu yaşlarda henüz matematik korkusu gelişmemiştir. Bu nedenle de matematiğin eğlenceli yüzünü tanımak için daha uygun bir zaman olamaz. Çocukların bu yöndeki gelişimlerini desteklemek için onlara araştırabilecekleri, meraklarını giderebilecekleri, neden sonuç ilişkisi kurabilecekleri, çeşitli fikirler öne sürerek tahminlerde bulunabilecekleri fırsatlar verilmeli ve bu yönde eğitim ortamları hazırlanmalıdır. Bu yaşlardaki matematik çalışmaları sayesinde ileriki yıllarda çocuklar matematik alanında daha başarılı olabilir. Özellikle ilkokul yıllarında çocukların matematik korkusu geliştirmemeleri, matematiği sevmeleri, matematik öğreniminden heyecan duymaları, okul öncesi yıllar
Hem yazı hem de konuşma dili dil sözcüğü kapsamında ele alınmaktadır. İnsanlar arasında birliği, düzeni, anlaşmayı sağlayan bu aracın doğuşu konusunda çeşitli savlar ileri sürülmektedir. Bu savlar kanıtlanamamakta; fakat mantığa en yakını dilin toplumsal bir varlık olan insanın gereksinimleri sonucu önceleri beden dili, sonra konuşma dili olarak oluştuğudur. İnsanoğlu anlaşmak için ilk önceleri beden dilinden yararlanmış, daha sonra beden diline konuşma dilini katmıştır.
Konuşurken beden dilinden olabildiğince yararlanılmaktadır; çünkü beden dili konuşmanın daha etkili olmasını sağlamaktadır. Hiç konuşulmadan yaşanan bir günün olmadığı göz önünde bulundurulursa, konuşmanın yaşamımızda ne kadar çok yer tuttuğu ve önemli olduğu anlaşılır. İşte bu ünitede dil nedir, dilin doğuşu,