Ülkeye Hizmet duygusu Vurgulanmalıdır.Ne var ki kamuda sınırsız ödül anlayışı sağlanmalı özel sektörde de ülkeye hizmet duygusu vurgulanmalıdır. Türk halkının tanınmış iş adamlarına gözle görülür bir sevgi beslemesinin temelinde, onların ülkeye hizmet ettikleri inancı yatmaktadır ki, bu doğrudur.
Görevlerin ülke hizmeti ile bağlantısı her kademede isabetle vurgulanmalıdır. Bu vurguya karşılıklı iştirak sağlanmalıdır. İnsanlar yaptıkları işin anlamını ülke seviyesinde düşünebilecek şekilde yönlendirilmelidirler. Bu vurguya geniş kitlelerin katılması, gerçekten çok kaliteli bir iletişim ve kültür ortamı ile çok sağlıklı ve sağlam sosyal yapı doğurmaktadır.
Örnek verecek olursak kendi sektörümüzden, "kitapçılıktan" bahsedebiliriz. Yayıncılık, editörlük gibi görevlerin daha geniş alanları etkilediği bir toplumun, bu görevlerin hiçbir şey ifade etmediği toplumlardan daha güçlü olacağı kesindir.
1. Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır. 2. Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. 3. Bir günde ve bir zamanda yapman lazım gelen bir işi (bir dersi veya bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine yeter. 4. Bir zamanda yalnız tek işi yap, yalnız bir ders, bir kitap, bir fasıl üzerinde çalış. Ta ki, dikkati ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yaptım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz... 5. Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapıp bitirmeden başka bir işe, vazifeye, kitaba başlama. Yarıda kalan bir iş başlanmamış demektir. 6. Bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya başlamadan önce, çalışman için lazım olanları yanına al ki iki de bir kalem kağıt için yerinden kalkıp dikkatini dağıtma. 7. Çalışmaya oturduğ
‘Her insanın kendisinden yüz sene sonrasının planını yapması lazım.’ Mevlana
‘Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek; on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik; yüz yıl sonrasını düşünüyorsan çocukları eğit.’ Konfüçyüs İhsan Doğramacı ile bir spiker konuşurken, Doğramacı cebinden bir küçük defter çıkarır. Spikere şunu söyler:
- Benim bütün hayatım plan dahilindedir. Burada 20 yıl sonra ne yapacağım yazılı, deyince, spiker şaşırarak:
- Ama efendim yaşınız 80 küsur, daha o kadar yaşayacağınızı nerden biliyorsunuz? Doğramacı gülerek şu cevabı verir:
- Orasını Allah bilir kızım. Azrail (as.) geldiğinde bendeki planı görür de belki canımı planım bitinceye kadar almaktan vazgeçer... Her öğrenci hayatında en az birkaç kez çalışma
Ben çalışkan olmak istiyorum, ben kariyer yapmak istiyorum, ben insanların gıpta ile baktığı bir meslekte hayatımı sürdürmek istiyorum, ben gerçekten yaptığım işi severek yapmak istiyorum mu diyorsunuz? O zaman niçin yerinizde duruyorsunuz? Şarkıda geçtiği gibi un, yağ ve şeker varsa o zaman niçin helva yapmıyorsunuz?
Gençler! Lafla peynir gemisi yürümüyor. İnsanın konuşmasına bakmazlar hal ve hareketlerine bakarlar. Ne diyor Ziya Paşa:
Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
(Bir insanın 'Ben akıllıyım, ben mükemmelim, ben çok çalışkan öğrenciyim...' gibi sözlerine bakıp da aldanmayın. O insanın ortaya koymuş olduğu bir esere bakın, ondan sonra o insan hakkında hüküm verin.)
Konuşmaya gerek yok. Yapacağım, edeceğim demeye de gerek yok, yap ve 'İşte eserim.' de... Şunu da unutmayalım: Isıracak it dişini göstermezmiş. Çal
Çoğu kişinin aklına ‘sağlık’ deyince yalnızca bedense sağlık gelir. Oysa sağlıklı olmak beden sağlığı yanında rul sağlığını da içerir. Ne kadar ‘sağlıklı’ olursanız olun, kendinİ2 yine de ‘iyi’ hissetmeyebilirsiniz. Bedensel sağlık ile rul sağlığı arasında keskin bir sınır yoktur. Birbirlerini hem olum suz hem de olumlu yönde etkileyebilirler. Beden ve ruh sağlığımızın yerinde olması birçok unsur bağlıdır. Bu unsurlardan birincisi; doğduğumuz an için girdiğimiz, toplumun en küçük yapı taşını oluşturan ailemizdi Çocukların bedensel ve ruhsal açıdan sorunlarının büyük bir kısmının, ana-babaların çocuk eğitimindeki bilgisizlikleri ve yanlış inançlarından doğduklarına hiç şüphe yoktur. Ayrıca evlilik hayatına uyma güçlükleri ve geçimsizlikleri, aile içindeki çocuklar üzerinde daha yıkıcı bir tesir yapmaktadır. Çocuklardaki suç, fuhuş, çeşitli kişilik bozukluklarını inceleyenler, karı-koca geçimsizlikleri, boşanma, ayrılık gibi durumların çocuklar ve gençler üzerind
Her birimiz Taun 'mı içindeyiz. Tanrı da Bizim içimizde. Tanrım Bizim aramızda hiçbir ayrılık yok. Olamazdı da, yoksa biz de olmazdık. Yüksek Ben, aynen bu sözcüklerin ifade ettiği şeydir -o, varlığınızın en olumlu unsurları, içsel gücünüzün en güven verici hali, içinizdeki İlahi olanı kişisel olarak ifade edişinizdir. O sizi var olan her şeye bağlar: O sizi insan potansiyelinin muazzam kaynaklarına ulaştıracak kanaldır.
Yüksek Ben'iniz meditasyonel diyaloglarınızda olağanüstü önemlidir. Çoğu insan -bir değişim gerçekleşmeden- sorunlarla uğraşmakta, kendi başarısızlık ve hatalarını incelemekte zorlanır. Yüksek Ben, sizi üzen şeyleri kendisiyle gerçekten tartışabileceğiniz halinizdir. Belirli bir odağa konsantre olmanız sizi özgürleştirerek bunu yapabilmenizi sağlar. Bu odaklanma sizi başka her şeyden uzaklaştırır, sizinle benliğiniz arasında biraz mesafe yaratır; kendinizi daha objektif bir açıdan inceleyip keşfetmenize fırsat verir. Yüksek Ben'iniz durum
Başarmak üretmektir. Üretmiyorsanız başarılı olamazsınız. Her başarının içinde, var olmanın ayrı bir hikâyesi yer alır. Tüm başarıların ortak bir özelliği, içlerinde güçlü arzu barındırmalarıdır. Başarı büyükse ona yol açan arzu da büyüktür. Ne kadar başarılıysanız o kadar arzulusunuz. Küçük arzuyla bir mektup, büyük arzuyla bir kitap yazarsınız. Bugününüz geçmişteki arzularınızın eseridir, geleceğinizi de bugünkü arzularınız belirleyecek. Geleceğimizi başka hiçbir şey değil arzularınız belirler. Yaptıklarınız, yapmadıklarınız; yapacaklarınız ve yapmayacaklarınız yani her şeyiniz, yani tüm kendiniz arzularınıza bağlı. Üreteceğiniz her şey ne istediğinize, nasıl ve ne kadar istediğinize veya istemediğinize bağlıdır. Kâinattaki tüm güç ilişkileri arzu kanuna dayanır. Arzu, manevi gücün doğduğu kaynaktır. Ne kadar çok arzuya sahip olursanız o kadar güçlü olursunuz. Yani arzu ne kadar şiddetli ise sonuç o kadar güçlüdür. Bir Batılı düşünür şöyle der: ‘Duygula