Gelişmiş ülkelerde bilgi işlem sektöründen sonra en hızlı büyüyen “Koçluk Hizmeti”, istenen performansa ve hayat tatminine ulaşmak için koç (coach) ve danışan (coachee) arasında kurulan planlı bir gelişim, değişim ilişkisidir.
Koçluğunun hedefi, danışanın kendi belirlediği hedefe, koçun desteğiyle ulaşması ve sorunlarının üstesinden tek başına gelmeyi öğrenmesidir. Koç kimdir, katma değeri nedir? • Koçluk, hedefinize ulaşmanızda sizi harekete geçirecek ve gelişmeleri sizinle birlikte izleyecek sistemdir.
• Koçluk, zenginliğinizi ve potansiyelinizi açığa çıkaran, sizi hem zorlayan hem de motive eden sistemdir.
• Koçluk, sizin istediğiniz yaşamı sürdürme yolculuğunuzda ortağınızdır.
• Koçluk, kendinizi tanımanızı sağlar.
• Koçluk, amaçlarınıza gerçekleştirmek için gereken araçları, yapıyı ve desteği temin eder
Nejat Muallimoğlu, "Politika'da Nükte" adlı meşhur eserinde Hümor (Humour) tanımını yaparken şu görüşlere yer verir: "..Hümor, kendimizde, etrafımızda ve toplumda cereyan eden tuhaf ve eğlendirici şeyleri görebilme kabiliyetidir. Hümor hissine sahip bir kimse diğerlerinin kendisinin acaip hallerini ve aptallıklarını nükte konusu yapmalarına alınıp kızmadığı gibi, aleyhinde söylenen nükte ve anekdotları yine kendisi, hem de zevkle anlatmasını bilir. Böyleleri bildiklerini de zarafetle taşımasını bilirler. Ve esasen hümordan mahrum bir kültürlü insan tasavvur edilemez. Bir filozofun tarifine göre hümor, "insandaki bütün melekelerin tam bir dengesidir. Beşerî varlığın iniş ve çıkışlarını akıllı bir sabırhlıkla karşılamamıza yarayan bir vasıta, bilgili olmaktan mütevellit gurura karşı en iyi i bir emniyet sübabıdır. Hümor'a giden yolun ilk adımı insanın kendisine gülebilmesiyle başlar" Nükte yapmanız, nükte yolu ile kendinizi eleştirebilmeniz size duyulan
Öğrencilerin birçoğunda ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ vardır. Buna şu örneği verebiliriz: Çevresinden, arkadaşlarından devamlı olarak matematik dersinin zor olduğunu duyan öğrenci, bu derse önyargıyla yaklaşır. Girdiği matematik sınavından da zayıf alırsa şunu söylüyor: ‘Ne yaparsam yapayım matematikten başarılı olamayacağım.’ Bundan sonra da matematik sınavlarına hiç çalışmıyor ve hep zayıf alarak bu düşüncesini iyice pekiştiriyor. ‘Öğrenilmiş çaresizlik’ ile ilgili şu hikâye meşhurdur: Köpekbalığını ortadan cam bölme ile ayrılma büyük bir akvaryuma koyarlar. Diğer tarafa da küçük balıklar koyarları Acıkan köpekbalığı, küçük balıkları yemek için her hamle yapışında burnu cama çarpar. Bunu yüzlerce kez yapınca, artık hiç hareket etmez olur. Bu arada camı kaldırırlar, öbür taraftaki balıklar köpekbalığının önü
1. Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır. 2. Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. 3. Bir günde ve bir zamanda yapman lazım gelen bir işi (bir dersi veya bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine yeter. 4. Bir zamanda yalnız tek işi yap, yalnız bir ders, bir kitap, bir fasıl üzerinde çalış. Ta ki, dikkati ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yaptım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz... 5. Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapıp bitirmeden başka bir işe, vazifeye, kitaba başlama. Yarıda kalan bir iş başlanmamış demektir. 6. Bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya başlamadan önce, çalışman için lazım olanları yanına al ki iki de bir kalem kağıt için yerinden kalkıp dikkatini dağıtma. 7. Çalışmaya oturduğ
Bahar mevsimi, toprak içinde iki tohum yan yana yatıyordu. Buğday tohumu yanındaki yulaf tohumuna seslendi:
- Ben köklerimi torağın derinliklerine salmak, filizimi toprağın üzerine salmak istiyorum. Baharın müjdecisi olmak, ileride tomurcuklar açmak ve güneşin sıcaklığını yapraklarımın üzerinde, rüzgarın serinliklerini başımda, hissetmek istiyorum. Yulaf tohumu korkulu bir sesle: Ben korkuyorum. Köklerimi salarsam kurtlar kemirmeye kalkar, filizlerimi toprağın üstüne gönderirsem belki de kuzular beni bekler. Tehlikeler beni korkutuyor. En iyisi uygun zamanı beklemek... Hem burada sırtüstü yatmak, bana çok zevkli geliyor. Elimi sıcak sudan soğuk suya dokundurmak ve bir maceraya sürüklenmek istemiyorum.&nb
‘Hür irade, konuyu bilerek karar verme gücünden başka bir şey dedin’ SOKRAT, öğrencilerini yetiştirirken: ‘Okuduklarınızı ve duyduklarınızı değil, kendi düşüncelerinizi, kendi içinizde olup bitenleri söyleyin. Başkalarının ağaçlarından meyve yeme alışkanlığından sıyrılarak, kendi bahçenizin fidanlarını yetiştirin. İşte o zaman, meyve yemenin zevkini tadacaksınız’ diyerek, öğrencilerinin kendi kişiliklerini ve iradelerini özgür düşünce ortamında geliştirmeye yöneltmiştir. insanlarda karar alma ve kararı yerine getirebilme özgürlüğü vardır. Karar alma birkaç olanak karşısında bunlardan birini seçebilme serbestisidir. İnsan bu yetkiyi küçüklüğünden beri kendinde bulur. Dolayısıyla düşünce özgürlüğü ve bunu uygulama yani hür irade doğal olarak insanda doğuştan vardır. Ancak hür irade; insanın her istediğini yapması, başkalarının zararına da olsa her düşündüğünü uygulamaya koyabilmesi değildir. Oysa hangi tür özgürlük olursa olsun, insanlara hiç bir zaman ve mekânda sınırsız
Meditasyon Yapın, Bulacaksınız, Dua, Tanrı 'yla konuşmaktır. Meditasyon ise Tanrı'yı dinlemektir.böylece, kendimi araştırmakta kullandığım ilk alet ya da alıştırma meditasyon oldu. Gazeteci dostlarım ve etkili, güzel konuşma yeteneğine sahip alaycı tanıdıklarım meditasyona ‘daldığımı’ ilk öğrendiklerinde bana ifadesiz yüzlerle bakıp, ‘Oh,’ ‘Öyle mi?’, ‘Uh-huh’ gibi müphem karşılıklar verip çabucak konuyu değiştirdiler. Itrinden birkaç tanesi ise ‘Oh, harika!’ diye tepki gösterdi ama aslında çok verimli olabilecek bir sohbeti sürdürmekten kaçındı. Gerçekten sevdiğim kişiler ise gözlerime bakıp, ‘Shirl, meditasyon dediğin şey nedir? Yani meditasyon yaptığında ne yapıyorsun?’ diye sordular. Öyleyse, önce meditasyonun ne olduğundan başlayalım. En basit şekilde açıklarsak, benim için meditasyon, sessizce içe yönelebilmek için bedenimi ve zihnimi gevşetme sürecidir. Bunun olabilmesi için, sessiz bir yere ihtiyaç duyarım (en 'azından, başlangıçta, örneğin kalabalık bir hava