Hafıza sürecine katkıda bulunan diğer bir yöntem de görsel betimlemenin kullanılmasıdır. Böylece beynin sağ lobunun özel güçlerini kullanmış oluruz. Zihinde resimlerin kalıcılığı kelimeler ve dilden daha fazladır. Genellikle işittiğimiz yüksek hafızaya sahip insanların da kullandıkları yöntem budur.
Şu iki kelimeyi hatırlamanız gerektiğini varsayalım: "saat", "çaydanlık". Bu kelimeler hafızanızda kolayca canlandırılabileceği için, onları hayal etmekte herhangi bir zorlukla karşılaşmayacaksınız. Fakat bütün bir anlam çıkarmak için bu iki kelimeyi bir şekilde birbiriyle ilişkilendirmek zorundasınız. Eğer onlar "yapı" ve "kapı" gibi ses olarak ritimli kelimelerse veya birbirinin zıddıysa ya da iki dağ ismi gibi bir bağlantısı varsa gayet tabii hafızada tutulması kolay olur. Fakat bu iki kelime arasında açıkça bir ilgi yoktur.
Ancak hayalinizi kullanarak bir ilişki oluşturabilirsiniz. Bu iki kelimeyi bir
Robert Herrick Sonuna dek çaba gösterin ve asla kuşkuya düşmeyin. Hiçbir şey o kadar zor değildir, araştırın yeter. demektedir.
Endişe: Zihinde oluşan ince bir korku akıntısıdır, ne kadar uzun sürerse bıraktığı izler de o kadar derin olur.Endişe ve korku; insanı başarı merdivenlerine tırmanmaktan alıkoyan en önemli unsurlardandır. Korku ve endişe, ölçülü olduğu müddetçe insana zararlı değildir; ama ölçü aşıldığında hayat çekilmez olur. Bizler zihnimizi olumlu ya da olumsuz şekilde kullanabiliriz. Beynin en olumsuz kullanma şekli; korku ve endişe ile yaşamasıdır. Endişe ve
Hatırlama, belli süreçlerle zihne "kaydolmuş" bilgilerin, uygun ortamlarda yeniden ortaya çıkmasıdır. En başta gerekli olan, konuyu "anlayarak öğrenmek"tir. Ezberlenen konunun ne gerçek anlamda öğrenilmesi olur ne de hatırlanması. Çünkü ezber, zihinsel yeteneklerini besleyip geliştirmez. Aktif bir zihnin konuyu anlayarak takip etme olasılığı fazladır. Aktif olması da merak ve ilginin varlığından kaynaklanır. Sonraki adım, öğrenmiş olduğumuz konuyu "hafızada tutma" sürecidir. Zihin, hafızada tutma işini kendi bildiği şekilde, yani geçmiş yaşantılarını, algılama biçimini, vb. işin içine katıp yeni bilgiyi bunlarla yoğurarak gerçekleştirir. Zihin, algıladığı bilgiyi olduğu gibi kodlamaz. Bu kodlamayı kendi çalışma biçimine göre yapar. Bu yüzden zihnimizden, algıladığı bilgileri olduğu gibi kodlama-sını ve daha sonra da dışarı çıkarmasını bekleyemeyiz. Hatırlamada üçüncü adım, "bulup çıkarma"dır: Zihinde kodlanan bilginin dışa vurulması. Bulup çıkarma eylemi belli ortam ve koşullarda
Ders adını verdiğimiz eylem sürecinin genel anlamda iki türü olduğundan bahsetmiştik. Bunlar, konu türlerine ve veriliş biçimlerine göre sözel ve sayısal olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sözel Dersler
Bunlar genel olarak, "Türkçe" ve "Sosyal Bilimler" başlıkları altında toplanan derslerdir. Bu iki alana baktığımızda özünün neye dayandığını fark edebiliriz. Özü, harflerden oluşmuş sembollere dayalı derslerdir bunlar. Peki, genel anlamda bu derslerin bizden istediği nedir? Harflerin oluşturduğu kelime, cümle, paragraf ve tüm olarak konudan anlam çıkarmaya çalışma. Bu derslerin istediği tek şey, "anlam çıkarma"dır. Yani, "Beni anlamlandırın, ben burada sembol olarak karşınıza çıkan harflerden oluşsam da, bütün olarak size bir anlam ifade ediyorum" diyen dersleridir bunlar. Ama söyledikleri çok önemli bir şey daha var ki, o da "Beni ezberlemeyin!". Ezberin, daha önce de söylediğimiz gibi, zihinsel kapasiteyi zedeleyici b
"Üff! Ne güzel oturuyordum! Nerden çıktı bu ders de şimdi?", "Arkadaşlarım tam da beni çağırmışken ders mi olur?", "Biraz daha TV seyredeyim, nasıl olsa bir yere kaçmıyor ya!", "Bugün canım sıkılıyor, yarma bıraksam da olur!"... Ne kadar tanıdık tepkiler, değil mi? Öğrenci olmuş herkesin yaşadığı bir karşılıktır bu. Ders çalışmaktan ya kaçılır ya da belirsiz bir zamana ertelenir genelde. Oysa her ikisi de bir gerçeği ortadan kaldırmadığı gibi çözümü giderek çetrefılleşen, sevimsizleşen bir sorun oluşturur. Nedir yapılması gereken? Kendinizde şimdiye kadar ele aldıklarınıza dayanan bir "iç disiplin" oluşturmak. Şunu unutmayalım; ne yaparsak kendimiz için yaparız. Yaptığımız ya da yapacağımız şeyler ne ana babamız içindir ne de öğretmenlerimiz. Yaşam, bizim yaşamımız. Hayatımızı sahiplenerek yola koyulmak, kendimizi bu yolun gerektirdiği araç gereçle donatmak kendi işimiz ve bu da kendi elimizde. "Bir türlü derse başlayamıyorum" dediğinizde, hayatta ulaşm
Güçlü Bir Motivasyon Kaynağı: İşi Beraber Yapmak. Bir insana görevi ile ilgili ek veya yeni bir iş verildiğinde "onunla beraber olunacağı" mesajı işin kabulünü de, yürütülmesini de kolaylaştırır. "..Çekeceğin sıkıntıları biliyorum. Zorlukların farkındayım.." ifadesi sihirli değnek gibidir. Karara gönüllü katılım sağlamakta çok etkilidir. Görevi vereni yanında hisseden birisi, görevini daha istekle yerine getirir. Daha cesur davranır. Çünkü en azından ihtiyaç duyduğunda yardım isteyebilecektir ve bu garip karşılanmayacaktır. Bilhassa statü, imaj ve birikim için tehlikeli olabilecek işlerde bu tür motivasyon kullanılmalıdır. Bunların tehlikeye atılması herkes için zordur. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Birisine Bisiklete binmeyi Öğrettiniz mi? İnsanların kendi kendilerini teşvik etmeleri sizin onları nasıl teşvik ettiğinize bağlıdır. Hiç birisine bisiklete binmeyi öğrettiniz mi?
Her düşüşte "..olacak.." teşvikini kuvvetle ve inançla vurgularsanız o da bunu tekrar edecektir. Sizin ona inanmanız onun kendisine daha çok güven duymasını sağlayacaktır.
Her düşüşte "gülerseniz" öğrenme süreci uzar. "Gülünerek" karşılanan hatalar, "paylanarak" karşılanan hatalardan daha kalıcı olur.
İnsanların kendilerini teşvik etmesi sizin işinizi azaltır. Siz sürekli onları teşvik etmek istiyorsanız kendilerini teşvik etmelerini sağlayacaksınız. Bunun için de önce inandırıcı bir teşvikte bulunmalısınız. Faaliyet konusuna ilgi duyan insanların bir araya getirilmeleri faaliyet sürecine büyük coşku katar. Fakat böyle bir durumda faaliyetin he