Yolculuk Kaliforniya’da Profesör Roger Sperry’nin laboratuvarında başlıyor. İlk olarak Sperry’ye 1981 yılında Nobel ödülü kazandıran ve sizin tarafınızdan açığa çıkarılmayı bekleyen gizli yaratıcı kapasitenizin arkına varmanızı sağlayacak olan araştırmadan söz edeceğiz. Profesör Sperry 1950’Lerde ve 60’larda beyin dalgası fonksiyonunu inceliyordu. Sperry ve arkadaşları farklı düşünme tekniklerini ve bunların beyin dalgaları üzerindeki etkilerini keşfetmek için, gönüllülerden birtakım zihinsel görevleri yerine getirmelerini istediler. Akıldan toplama çıkarma yapmak, şiir okumak, ezberden bir şeyler okumak, farklı renklere bakmak, küpler çizmek, mantık problemlerini analiz etmek ve hayal kurmak gibi. Sperry farklı etkinliklerde farklı beyin dalgalarının söz konusu olduğunu tahmin ediyordu. Haklıydı da. Ancak tahmin edemediği bir şey vardı (bu bulgu insan beyninin potansiyeli ve yaratıcı düşünme yeteneği konusundaki düşüncelerimizi sonsuza dek değişti
Uyanık ya da uykuda olduğumuz her an, dış dünyadan duyularınız aracılığıyla milyonlarca veri alıyoruz. Ama bilincimiz aynı anda ancak beş ile dokuz arasındaki veriye odaklanabilir. Siz, yedi rakamlı bir telefon numarasını belleğinize kaydetmeye çalışırken ikinci bir telefon numarasını da aynı anda aklınızda tutamazsınız.
Şu anda bulunduğunuz mekana ait tüm veriler bilinçaltınızda kayda geçiyor. Sadece veriler mi? Mekanla ilgili düşünce ve duygularınız, orada otururken kafanızdan geçen başka şeylerle ilgili düşünce ve duygularınız, anılarınız, umutlarınız, beklentileriniz ve korkularınız, kendinizle yaptığınız iç konuşmalarınız, üzerinizdeki elbisenin, ayakkabının rengi, rahatlığı vb. her şey ama her şey bilinçaltında kayda geçiyor.
Ama size gözünüzü kapattırıp odanın duvarlarının rengini sorsam belki ona bile yanıt veremezsiniz. Özellikle ilk kez bulunduğunuz bir mekansa.
Oysa derin hipnoz esnasında odayla ilgili her türlü s
Çocukların özgüven kazanmasında aile yaşamının, ana-baba tutumlarının ve arkadaş çevresinin çok önemli bir rolü vardır. Çünkü çocuk kendisine ilişkin olumlu bir benlik algısı edinmesini çevresinden aldığı tepkiler doğrultusunda gerçekleştirir. Çocuğun özgüveninin gelişip gelişmesinde ailenin görünen yüzünden ziyade görünmeyen tarafı etkilidir. Bunun için her aile kendi değer sisteminin farkında olmalı ve bunu çocuğa açıklamalıdır. Böylece çocuklar neyin doğru neyin yanlış olduğuna kendileri inanarak karar vereceklerdir. Çocuk toplum içerisinde bazen haksızlıklara ve istismara uğrar. Bundan kaynaklanan özgüven eksikliği yaşarlar. Bu yüzden çocuğun gelişimini etkileyen en önemli şey sevilip sevilmeme duygusudur. Anne ve babası tarafından sevi
Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik, boyun eğme, aşırı uyum gösterme, yalnızlık, eleştirilere karşı hassas olma, güvensizlik, depresyon, aşağılık duygusu ve sevilmediğini hissetme gibi kavramlarla tanımlanabilir. Günümüzde özgüven eksikliği beklide birçoğumuzun yaşadığı ve çocuklarımızda gördüğümüz bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Özgüven bazı insanlar için önemsiz bir sorun, bazı insanlar içinde sıkıntı kaynağı olabilir. Çünkü modern yaşam da ve hepimizden özgüvenli olmamız beklenmekte, özgüven içeren davranışlar çoğu zaman beğenilmekte ve taktir edilmektedir. Çocukluğumuzdan itibaren yaşamın her alanında, öğrencilik yıllarında, yeni bir işe başlarken, özel ve sosyal yaşantımızda, mesleğimizi yaparken, özgüvenli davranmamız bizi başarıya ulaştırmakta, özgüven eksikliği ise kendimizi değersiz ve başarısız hissetmemiz
Özgüven kişisel bir özelliktir, yaşamla ilgili sorunlarla, karşımıza çıkan engellerle gerçekçi bir şekilde mücadele etmemizi sağlar ve zorluklara dayanmamızı kolaylaştırır. Özgüven, yaşama gücüne sahip ve mutlu olmaya layık bir kişi olma deneyimidir. Özgüven insana güç verir, enerjisini artırır ve daha fazla çaba göstermeye özendirir. Olması gereken düzeyde bir özgüvene sahip bulunduğumuzda, en iyi için çaba göstereceğimizi ve kabul edilebilir bir sonuç ortaya koyacağımızı bilerek işleri ele alırız. Bir işi yapamadığımızda mazeret üretmek yerine yeniden denemeye başlarız. Hatalarımızı dert etmek yerine onlardan ders almasını becerebiliriz. Özgüven hedeflerimizin peşinden giderken bize güç verir. Başarılarımızla doyum ve rahatlık hissetmemize izin verir. Özgüven herkes de var olan bir kaynaktır, deneyimlerimizin oluşturduğu duygular bu kaynağı şekillendirmektedir. Özgüven seviyenizin hangi durumda olduğunu anlamanız için şu soruları kendimize sormalıyız. /
Kişiler arası sözlü iletişimde kullanılan sözcüklerin doğru söylenmesi, akıcılığı konuların daha kolay kavramasında yardımcı olacaktır. Alıcının söylenenlere karşı sürekli açık ve ilgili halde kalmasını sağlamak konuşmacının elindedir. Bunun için en önemli etkenlerden biri de doğru ve güzel konuşmadır. Ayrıca diksiyonun doğru kullanımı okumada yaşanan zorlukları ve zaman kaybını azaltmaktadır. Doğru ve hızlı okuma sayesinde okunan kitapları daha iyi anlama ve kısa zamanda birçok bilgiyi kavrama şansı elde edilmektedir. Ses kasının kapasitesini bilir ve konusunun gereklerine göre tonunu değiştirebildiği gibi, ses yüksekliğini de bulunulan yerin büyüklüğüne, grubun kalabalık olmasına ve niteliğine göre ayarlar. Sesinin tınısındaki özellikleri, akışın tekdüzeliğini kırmak için bilinçli bir biçimde kullanılabilir. Yeri geldikçe sesini inceltmesi, kalınlaştırması ya da ses tonunu yükseltip, düşürmesi dinleyenler üzerinde olumlu etkiler yapar. Doğru kelimeleri yan yana
Başarı denilince genellikle servet, şöhret, makam gibi konularda herkesin varmak istediği hedefler gösterilir. Ve bunlara sahip olunca mutlu olacağımız, sevileceğimiz, önemli olacağımız zannedilir. Oysa başarı sadece bunlardan ibaret değildir. Başarının bir de içsel tarafı vardır. Özgüven, özsaygı, erdem, iç barış, sevgi gibi iç zenginlikler. Bizi insan olarak bilge yapan, hayatımıza anlam katan ve var oluşumuzun mutluluğunu hissettiren bu içsel değerlerdir. İç başarının algılanması; kültürel bir derinlik, aklın kullanılması, soyut düşüncenin gelişmesi, eğitimin içselleşmesi ve erdemin bir hayat felsefesi olarak değerlendirilmesini gerektirdiğinden hem zahmetli, hem de kişiye sorumluluk yükleyen bir durumdur. Yaşamdaki başarısızlık her zaman kişiliğin zayıflığındandır. Sadece güçlü kişilikler hayatın dalgalarının kendilerini dövmesine ve onun zorluklarının üstesinden gelmeye dayanabilirler. Hayatını saygıya değer ve üst düzey başarı ve hizmete yükselte