Bilinçaltı bilincin emrindedir. Bilinçaltı bilincin her dediğini yapar.Çocuk gibidir muhteşem bir kapasitesi vardır ama saftır,bilincin her söylediğine inanır.Mesela bir insan sarmısağın midesini bulandırdığına inanmış olsun.Bilinçaltı ona her yerde sarmısağı bulacaktır içinde sarmısak olduğunu kimsenin anlamadığı yemeklerde bile o sarmısağı hemen farkedecektir.Hatta sarmısak kokusunu bile alacak ve bilince haber verecektir. Bilinçaltı 24 saat faaliyettedir,bilinçaltı uyumaz,bilinçaltı gece bilinç uykudayken de çalışmaya devam eder,bilinçaltı vücudun bütün faaliyetlerini kontrol eder,düzenler. Bilinç neye inanırsa bilinçaltı ona odaklanır. Amerikalı ünlü bir basketçi hiç bir atışını ilk önce beyninde sayı olduğunu hayal etmeden yapmadığını söylüyor.Yine dünya çapında golf oyuncuları iyi bir golfçü olmak için ilk önce beyinde atışın yapıldığını canlandırabilmek gerektiğini söylüyorlar. Ya dışarı atarsam korkusu? Hepimiz mutlaka yaşamışızdır.Topla oynanan
Koçluğu eğitim olarak düşünürsek; çok sayıda öğrencinin üstesinden gelmek için uğraştıkları ve zorluk çektikleri sınav sürecinde yaşanan büyük gelgitler, iniş –çıkışların yaşandığı bir gerçektir. Çoğu zaman öğrenciler yapmaları gereken şeyleri bilmektedirler. Ama bilmek yapabilmek anlamına gelmediğinden bu bilinenler uygulamaya geçirilemediği için öğrenciler bu konuda çok fazla sıkıntı çekmektedir. Öğrenci koçluğu çok değerli bir yol arkadaşlığıdır. Onu sonuca götürmek konusunda son derece önemli bir misyon üstlenmektedir. Öğrencilerin yaşadıkları genel sıkıntılar doğru, yerinde ve gerekli adımları atamamak, hedef belirleyememiş olmak nedeniyle motivasyon sıkıntıları yaşamak ve harekete geçemiyor olmak, kararlılığı sürdürememek biçiminde özetlenebilir. Bu durumda olan öğrencilerle çalışma yapıldığında arzu edilen noktalara gelindiği ve istenilen sonuçların alındığı da bir gerçektir. Sınav başarısı ile alakalı olarak genel ilkeler ve doğrulardan söz edilebilir; düzenli çalışm
Çocuklarımızın gelecekte huzurlu bir yaşam sürdürebilmeleri, kendi zekâ ve becerilerini kullanabilecekleri ve bu sayede de başarı gösterecekleri uygun mesleği icra edebilmeleri, mutlu bir evlilik yapabilmeleri, sağlıklı nesiller yetiştirebilmeleri, toplumsal sağlığımız için en olumlu enerjileri üretebilmeleri için, sürekli sevgiyi sevmeyi ve kendilerini olumlayabilmeleri vb. için sürekli başarıyı hedeflemeleri ve “yaparım” ,“başarırım” demeyi öğrenmeleri ve mutlu yarınları için her öğrencinin bir koça ihtiyacı vardır. Bu sayede mutlu bir gelecek inşa edebilmeleri için onlara bu yolculuklarında eşlik eden, onları başarıya ulaştıran teknikleri öğreten bir koç her zaman yol göstericidir. Koçlar geçmişe değil geleceğe yönelik çalışmalar yaparlar. Koç ile bugünden yola çıkarak yarınının planını yapmada ve hedeflerini gerçekleştirmede bir ortaklık kurarlar.Bir koç danışanının geleceğini en mutlu şekilde inşa etmesinde büyük bir aracıdır. Günümüz dünyasında eğitim alanı içerisindek
Öğrenci genellikle henüz kişiliği oluşma aşamalarında bulunan, yaşı itibarı ile duygusal ancak duygularını kontrol edemeyen, kendi kendine düşünmeye başlamamış, aldığı etkilere ancak tepki verebilen bir insandır. Eleştiriye değil hemen her zaman için motivasyona ve olumlu desteğe gereksinim duyan bir insandır. Öğrenci koçluğu öğrencilerin kendilerini tanımaları ve kişisel stratejilerini belirleyebilmeleri için profesyonel destek sağlayan danışmanlık hizmetidir. Kötü öğrenci yoktur, sadece öğrenme yeteneğine güvenmeyen öğrenci vardır. Hepimiz içimizde büyük bir potansiyel ile doğarız. Bu potansiyeli fark ederek ortaya çıkarmak öğrenci koçluğu çalışmasının özünü oluşturur. Öğrenci Koçluğu, öğrencinin tüm yaşamı boyunca, maksimum performansa ulaşması için koç ile öğrenci arasında kurulan planlı bir gelişim sürecidir. Öğrenciler, eğitim hayatları boyunca pek çok dersle uğraşıp, verimli olmaya çalışmaktadırlar. Sorunlarının sebeplerini bilseler de çoğu zaman başarıya, hedefe giden
Bir resme, bir karikatüre bakarız ama bir yazıyı okuruz. Aslında ikisi arasında bir fark yoktur. Gözümüz şekilleri görür, beyin de değerlendirir. Ancak okumayı öğrenmeye başladığımızdan beri edindiğimiz ve hemen herkeste bulunduğu için farkına varamadığımız bazı alışkanlıklar nedeni ile okuma hızımız, insanın sahip olduğu kapasiteye göre hayli yavaştır. İnsanlar sadece göz ve beyin arasında olması gereken okuma işleminin arasına bazı lüzumsuz alışkanlıklar katarlar. Kimi duyulacak şekilde (özellikle çocuklar) sesli okur, kiminin okurken dudakları kıpırdar, kimileri ise yazıyı içinden kelime kelime okur. Bütün bu kötü alışkanlıklar okuma süresince ekstra bir güç sarfettirdiğinden okurken çabucak yorulmaya da sebep olurlar. Halbuki okuma sırasında ağız, dil, dudak, damak ve gırtlak gibi organların çalışmalarına hiç gerek yoktur. Yavaş okumamızın birinci nedeni gözümüzün görme alanını iyi kullanmamamız yani okurken her kelimeye tek tek bakmamızdır. Bu şekilde normal
Okul, çocuğun yaşamındaki ilk toplumsal kurumdur. Okul kişiye yaşamında gerekli olacak değerleri ve bilgileri kazandırırken topluma uyum sağlaması için gerekli sosyalleşme becerilerini de kazandırmaktadır. Okul başarısızlığının her çocuk için ayrı bir nedeni vardır. Çocuğun tembelliğinin nedenini iyi analiz etmek gerekir. Çocuk veya genç belki öğretmenlerden ondan öç almak için çalışmıyordur. Yahut anne babanın kendisini azarlamasından aşağılanmasından aşırı eleştirmesinden bilinç dışı bir tepki ile ders çalışmayarak tepki vermekte böylece intikam almaktadır. Çocuğu okulda başarısız olan anne babalar özellikle kendilerini sorgulamalıdırlar. İyi bir model olup olmadıklarının farkına varan büyükler hatalarını hemen düzeltebileceklerdir. Okul başarısızlığının bir nedeni de gerçek dışı aşırı istekleri olan anne babadır. Çocuk büyüklerin beklentisine cevap veremeyince ümitsizliğe kapılır. Başarıya şartlandırılmak yerine ”elinden gelenin en iyisini yapmaya “
Özgüven kişinin kendini kendi zihninde olumlu ve yeterli algılaması veya kendisi hakkında olumlu iç tasarımlara sahip olması olarak kabul edilir. Yani bir nevi iç barış olan özgüven, kişinin yeteneklerini, sınırlarını, kapasitesini bilmesi ve bu bilgiyi eyleme geçirebilme yetisi olarak da kabul edilir. Özgüven kolay gelişmez. Kişinin yaşadığı deneyimler ve bu deneyimler sonunda kazandığı yetiler, beceriler özgüveni pekiştirir veya zayıflatır. Kişi yetilerini bir yetenek ve beceri haline getirebildiği, bilebildiği ve yaptığı işin üzerinde kontrol sağladığı ölçüde kendine güvenecektir veya güvenemeyecektir. Özgüven için özsaygı, olmazsa olmaz koşullardan birisidir. Özsaygı, özgüveni doğurur. Ancak aşırı özgüvene sahip olan kişiler ego’larını şişirerek, gerçeklikten, doğallıktan uzaklaşarak önemli ölçüde kişilik ve davranış sorunları yaşayabilirler. Zaman zaman kişinin anlamadığı, kontrol edemediği, bilmediği durumlarda çekinik kalması, kendine güvenememesi normaldir; buradaki kendin